Madencilik tarihinde dünya genelinde elim kazalar yaşanmıştır.

Yaşanan bazı felaketler artık öyle bir hal almıştır ki, hikayeler tarihten bu güne kadar süre gelmiştir.

İşte onlardan birisi de Asma-Dilaver bölgesindeki Kanlı Baca himayesidir.

Şimdilerde de Üzülmez'de madenciler arasında hep konuşulan bir hikayedir bu...

Dilden dile gelen hikaye şimdilerde TTK Üzülmez İşletmesi'nin 38 kodu bölgesinde gerçekleşmiştir.

1800-1900'lü yıllar.

Kömür madenini o dönemde Fransız bir şirket işletmektedir.

Bahar ayı yeni gelmiş, çiçekler açmaya başlamıştı.

Madenciler, zor koşullarda karın tokluğuna 3 vardiya 24 saat çalışıyordu.

Bahar yağmurlarının başladığı kentte 3 gün süren sağanak yağış hayatı felç etti.

Gündüz vardiyası iş tertibini alıp ocağa inmiş, üretim için çalışmalara başlamıştı.

Rivayete göre 70 kişiden fazla maden işçisi sonradan adı Kanlı Baca olarak anılacak olan bacaya çalışmak için gönderildi.

Sağanak yağış aralıksız sürerken arazide heyelan meydana geldi.

O heyelan, yer üstüne yakın kotta çalışan işçilerin bulunduğu bacayı su ve balçıkla doldurdu.

Öyle ki bacanın giriş ve çıkışı tamamen göçtü.

70'ten fazla maden işçisi burada mahsur kaldı.

Hummalı bir çalışma başlatıldı ocakta.

Kalan işçileri kurtarma çalışması.

Her defasında sürekli göçtü baca ağzı.

İşçilere ulaşılamadı.

Baca, 70'ten fazla maden işçisinin mezarı olarak kapatıldı.

Öyle rivayet edilir ki,

Bacadan günlerce hayta aylarca oluk oluk kan akar.

Akan kandan esinlenerek olsa gerek,

Bacaya Kanlı Baca adı verilir.

Ve başka bir rivayet de hala şöyledir.

Aradan 50, 60 yıl geçiyor.

TTK, bölgedeki sahaları işletmeye başlayınca.

Bu baca da tekrar üretime açılmak isteniyor.

Bu bacada yapılan her çalışma, vardiya değişimi sonrası yıkılır.

Bir vardiya gelir bağ yapar,

Diğer vardiya geldiğinde bakar ki bağlar yerlerde, sanki hiç çalışma yapılmamış.

Kanlı Baca önünden geçilirken işçiler halen daha ürperir.

Şimdilerde kapalı bir bacadır Kanlı Baca...

Madencinin akan kanlarından almıştır adını.

Bu hikaye kan kokan acı bir hilayedir madenciye.

Bilen madenciler anlatır bilmeyenlere.

O hazin hikaye dolanır dillerden dillere..

Ruhları şad mekanları cennet olsun.

Köşemize Tarhan Gürkan'ın şu dizeleriyle son verelim.

"Erkekler, emekli olamadan ölen madenci erkekler.

Kadınları çocuklarıyla yalnız kalmış.

Bazı bekar madenciler arkadaşlarının dul karılarını almış. Yeni çocuklar yapmış.

Erkek çocuk büyüyünce maden ocağında çalışacak.

"Sonu babasınınki gibi olmasın inşallah!" diyecek mahalledeki yaşlı kadınlar.

Dişleri inci gibi çıkıp yerin altından, duşa girecek.

Duş madencinin neresini temizler ki?

Duş için bulduğu suya ve sabuna küfredecek başlarda.

Kısa zamanda şükretmeye dönecek o küfürler.

"Yok başka iş ki!..

Yok başka yerden ekmek!.."