Zonguldak'ta, özellikle Gazipaşa Caddesi'nde hiç "önemsiz biri"ne rastlayamazsınız! Herkes çok önemlidir! Mutlaka "bir şey"dir!
Bir partinin üyesi, delegesi, yöneticisidir. O halde herkes ona "başkan" der. O kişi de, kendini "başkan" zanneder. Türkiye'de, nüfusuna oranla en fazla dernek olan kent, Zonguldak'tır. O nedenle herkes bir kere "başkan"dır.
Yani caddeye çıktığınızda sallansanız, "başkan"a değersiniz.
Herkes kendini "başkan" sanar. Öyle davranılmasını ister.
Şehrin en büyük sorunu da budur.
Caddede yürürken çıkan gürültü, egoların çarpışmasından kaynaklanır.
Sıcaklığın nedeni ise, sürtünme kuvvetindendir.
Bilim adamları, sürtünme kuvvetinden ortaya çıkan ısıyı enerjiye dönüştürebilse, Zonguldak'ın elektrik ihtiyacı karşılanabilir.
Bir de hayatta başarılı oldukları tek bir konu olmadığı halde konuşanlar vardır.
Onların ağızlarına kurulacak bir mekanizma ile enerji üretimi düşünülürse, ciddi elektrik üretimi olur.
Hiç olmazsa, kullandıkları telefonun bataryası dolabilir.
Ama bu uygulama kişiden habersiz yapılmalı.
Bizde öyle hırsızlar var ki, elektriği kendi ürettikleri için konuşmazlar!
Kendi işini yönetemeyen kişiler, kenti yönetmeye kalkarlar.
Mesela, konfeksiyon dükkanını işletemeyen kişi, TTK Genel Müdürüne akıl veriyor.
Bir devlet kurumuna 12 milyon, vatandaşlara 2,5 milyon lira borç takan kişi, herkese "hırsız" diyor.
Kömürcülerin çoğunluğu çok ilginç şeyler yapıyorlar.
10 yılda bir şirket patlatıyorlar.
Vergi, sigorta, rödövans ödeme, piyasaya borç tak, sonra yeni bir şirket kur, işine bak...
Oh, ne güzel hayat!
Ama onlara sorsanız, "üretim, istihdam" derler.
Zonguldak'ı çok severler.
Sevdiklerinden bir daha sevesi gelir.
Aynı yöntemi yıllardır uygularlar.
Burası Zonguldak, olur böyle vakalar...
Yalnız bu şirket işleri, sadece kömürcülere mahsus değil!
Otobüsçüler, gazeteciler, nakliyeciler, inşaatçılar, petrolcüler, otelciler!
Zonguldak'ta işini düzgün yapanların sayısı o kadar az ki!
O nedenle kimse onları adam yerine koymuyor!
Başarılı olanların sesi çıkmıyor.
Başarılı olanlar buğday gibi...
Verimli oldukça, başakları aşağıya eğiliyor!
Diğerlerinin ise ..şakları yere değiyor!

Allah; ihtiraslara değil, ihtiyaçlara cevap verir
Ahmet Naim Efendi, şöyle demiş:
"Allah; ihtiraslara değil, ihtiyaçlara cevap verir."
Sen ne kadar bağırsan da, çağırsan da, bunun "ihtiras mı, ihtiyaç mı?" olduğuna Allah karar verir. Ve ona göre verir.
"Allah; malı istediğine, ilmi ise isteyene verir" sözünü de hatırlatalım.
Dünya işleri için bu kadar yırtınmaya gerek yok.
"Yolu bulacağım" diye yoldan çıkmaya gerek yok.
Hatırlatalım istedim!

Zonguldak ve turizm...
İçinde yaşayan halkın mutlu olmadığı bir yerde turizm olur mu?
"Kavgalı eve kız verilmez" sözü boşuna mı söylenmiş?
Siyasetçisi, bürokratı, iş adamı, medyası, esnafı kavgalı olan şehirde huzur olur mu?
Sizin çişinizi yapacak tuvaletiniz yok, "turist gelsin" diye bekliyorsunuz!
Siz önce kentin Ankara girişini bir düzeltin!
Merkeze temiz bir umumi tuvalet yerleştirin!
Ondan sonra turist bekleyin!
Diyeceksiniz ki:
"Uzun Mehmet Camisi yaptık. Tuvaleti de güzel."
Ankara'dan insanlar cami için Zonguldak'a gelmeyecekler.
Deniz için, doğa için gelecekler.
Ama siz, "Turizm olsun, alkol olmasın" diyorsunuz!
Bugün Arap ülkeleri bile turistik merkezlerinde alkole izin veriyor.
Bu yazıyı "alkole izin verilsin" diye yazmıyorum.
Alkole izin vermeyebilirsiniz.
O zaman turist beklemeyin.
Bakın Amasra'ya...
Bakın Filyos'a...
İnsanlar o kadar yolu balık yiyip ayran içmek için gelmiyor!
Bu çelişkiden kurtulup bir karar vermemiz gerekiyor.

Günün Fıkrası: Dedenin hesabı...
Yaşlu adam, Gastamonu'da yörürken, bi lokantanın oğünden geçer. Camındaki yazuyu farkider:
"Sen yi, torununuz ödesin."
Adam içeri girer. "Nasolsa ölcen gitcen, torunla öder" diyi düşünü ve ne va ne yok yir. Ağzını silerken oğüne hesap gelü.
"Bu ne böyle gobel! Hani torunla ödüyeceğidi" dir, yaşlu adam.
Garson, gulerek, "Amica, bu senin didenin hesabı!" dir.