Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığımız, “Zonguldak’ın en güzel yeri, en rezil yeri…” başlıklı köşemize gelen yorum dikkatimi çekti.

“Sevgili Osman; ne varmış Karakum’da, kime tecavüz etmişler orada? Varsa bildiğin bir şey, yaz da herkes öğrensin...”
Düşünelim…
“Kime tecavüz ediyorlar?”
“Tecavüz”ü işgaliye anlamında ele alıp vatandaşın haklarının yenildiğine yorarsak, bir çırpıda nerelerde, kimlerin, kimlerin haklarına tecavüz ettiğini hatırlarız.
Önceleri balık satma yeri olarak alınıp sonraları balıkçı lokantalarına çevrilen alanlar…

Belediye binasına yapışık büfeler…

Sahil yolundaki kayalıklara yapılan kafeler…

Marketler başta olmak üzere işyerlerinin önündeki kaldırımların işgal edilmesi…

Camlı Köşk’ün altındaki kordonboyunun tamamen sandalye ve masalarla kaplanması…

Karakum da işte bunların bir benzeridir…

Hatta, “Zonguldak’ın nefes alabileceği yer” olması sebebiyle sadece vatandaşın haklarına değil, kentin geleceğine de tecavüz edilmektedir…

Sayılı insanların çekekte yerleri olduğunu ve dost muhabbetlerinde orayı kullandıklarını az-çok biliyoruz.

Gündeme geldiği için kızsalar da, eminim onlar da biraz düşünse, buranın kent merkezine yakışır şekilde kullanılmadığını, çok daha güzel kullanılabileceğini kabul edeceklerdir.

Çekeklerdeki hak sahiplerinin de, o bölgede meydana gelen uyuşturucu kullanımı başta olmak üzere gayri ahlaki işlerden memnun olmadıkları malumdur…

Öyleyse yapılması gereken şey bellidir…

O bölgenin Alaborina’ya kadar olan kısmı için, “şehrin nefes almasını sağlayacak” projenin hayata geçmesini sağlamaktır.

Burada kendini değil, kentini düşünme zamanı gelmiştir.

[*] [*] [*] [*]

Hata, hatayla temizlenmez!

Karakum’dan Alaborina, hatta Dedeman Otel’in olduğu yere kadarki sahil güzergahını adam akıllı yapalım.

“Adam akıllı” yapmak, oraya bina dikmekten öte halka açmaktır.
Halkın yürüyebileceği, Zonguldak insanının nefes alabileceği bir yer haline getirmektir.

Aynı Kozlu sahili gibi…

Bakın; hafta sonlarında Zonguldak halkı da, Kozlu sahiline akın ediyor.

Çünkü Zonguldak sınarları içinde halka arz edilmiş, mangal yakabileceği, piknik yapabileceği, top da oynayabileceği bir alan yok.

Onun içindir ki; Karakum, lunapark başta olmak üzere o alanın temizlenmesine “evet”, yerine binaların dikilmesine “hayır…”

[*] [*] [*] [*]

Etme-bulma dünyası!

Dikkat edin “Fetullahçı Terör Örgütü”ne yönelik yapılan uygulamalar, halk arasında üzüntüyle karşılanmadı…

Elbette çalışanlar ve işin iç yüzünü bilmeden gönül bağlayanlar üzüldü, tepki gösterdi.

Ama halkın genelinde, “Oh oldu” diyesiye kadar muhabbetler uzadı…

Sosyal medyada en çok da, “etme-bulma dünyası…” atasözü dillendirildi.

“Fetullahçıların en güçlü zamanlarında ezmedikleri, yok etmeye çalışmadıkları, zarar vermedikleri kurum kalmadı” desek yeridir.
Kendisi dışındaki cemaatlerin yayılmasını, büyümesini, ticaretlerine de köstek olarak engelleyen FETÖ, “etme-bulma dünyası”nı yaşıyor.

İHA’da iken Bartın’daki üniversite, belediye ve işadamı üçgenindeki FETÖ yandaşlarının üzerimize nasıl oynadığına birebir şahit olan biri olarak nasıl üzülebiliriz ki?

Askerlere kumpas kurarak, bir takım yaftalar takarak, itibarını zedeleyen örgüte nasıl üzülebiliriz ki?

Yapılanmalarını sağlamak için liyakatleri olanları değil de, kendi adamlarını devletin değişik kademelerine yerleştiren örgüte nasıl üzülebiliriz ki?

KPSS başta olmak üzere birçok sınavda soruları sızdırıp milyonlarca gencin hakkını yiyen örgüte nasıl üzülebiliriz ki?

Bu ve bunun gibi nicesi yüzünden son gelişmelere sağlı-sollu gerçek anlamda üzülen olmamıştır.

Tek dileğimiz; adaletten ayrılmadan soruşturmanın yürütülmesi ve yeni mağdurlar üretilmeden örgütün temizlenmesidir…

GÜNÜN SÖZÜ:

“Birileri mahalleleri ayırmak için hendek kazar, birileri de kıtaları birleştirmek için köprü kurar. Mesele, çap meselesi…”

Savcı Sayan

SÖZÜN ÖZÜ:

“Öyle puslu ki hava, şeytan bile ‘Müslüman’ mintanı giyiyor…”

Kazım Karabekir