Zonguldak’taki CHP'liler, iki dönem başkanlık yapan Muharrem Akdemir dönemindeki Zonguldak’ı hatırlıyorlar mı?
Elbette hatırlıyorlar!
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz bile sarı çizmelerle Acılık Deresi’ne inmiş, rezalete dikkat çekmişti!
Muharrem Akdemir dönemindeki başarısızlık nedeniyle AK Partili Dr. Ömer Selim Alan, "Zonguldak Belediye Başkanı" seçildi.
Muharrem Akdemir döneminde de Belediye Meclisi’nde olan isimler, Akdemir’i topa tutuyorlardı!
Akdemir’in; ne hırsızlığını, ne yolsuzluğunu bırakıyorlardı!
Şimdi aynı isimler, CHP Zonguldak Belediye Başkan Adayı Tahsin Erdem’in çevresine çöreklenmişler!
AK Parti Adayı Dr. Ömer Selim Alan’a sallıyorlar!
Ne tuhaf değil mi?
Oysa Zonguldak, büyük bir değişim-dönüşüm yaşıyor.
CHP’nin; bırakın yapmayı, konuşmaya bile cesaret edemeyeceği şeyler yapılıyor.
Fevkani Köprü yıkıldı, çevresi düzenleniyor.
CHP'li İsmail Eşref döneminde yıkılan Lavuar Alanı, AK Partili Dr. Ömer Selim Alan döneminde yapılıyor.
Sadece bu iki çalışma bile kentin çehresinin değişmesine yetiyor.
Ama Zonguldak’taki kavga başka!
Kimisi ocak peşinde!
Kimisi kucak peşinde!
Kimisi oturmak istiyor!
Kimisi kalkmak istiyor!
Kimisi kalkmak istemiyor!
"Kentini değil, kendini düşünenler" yüzünden çıkan bir tartışma!
Ben, yine tekrar ediyorum...
Mesele "Dr. Ömer Selim Alan" meselesi değil...
Mesele "Büyük Zonguldak" meselesi...
Dr. Ömer Selim Alan’ı sevmek zorunda değiliz...
Ama Zonguldak için oy vermek zorundayız.
"Belediye Meclis Üyesi" listesine yazacağı partilisinden para alan bir anlayışa, bu kent teslim edilir mi?
Belediye başkanlığına aday olup, meclis üyeliğine razı olan anlayışa, belediye teslim edilir mi?

İl müdürü ve kırdığı cevizler!

Zonguldak’ta bir il müdürü, hakkında haber yaptığı iddiasıyla AVM’de karşılaştığı gazeteciyi duvara sıkıştırmış!
Görenlerin anlattığına göre, il müdürü, hayli kızgınmış!
“Sen kimsin? Beni nasıl yazarsın? Seni gebertirim” filan diyormuş!
Göreve geldiği günden beri başı dertten kurtulmayan bu il müdürü, “Benim arkamda Külliye” var diyormuş!
Bu il müdürünün kırdığı cevizler bilinse, “Bizim atadığımız il müdürü, bu kadar kötü ceviz kırar mı?” diye görevden alınır!
Bu ceviz de nasıl bir ceviz?
Kırıl, kırıl bitmiyor!
Üç müdür gitti, ceviz gitmiyor!

Sivil toplum kuruluşları ve siyaset!

Sivil toplum kuruluşu başkanları, bir yere aday olduklarında görevlerinden istifa etmeli!
Özellikle seçilecek konumda olan siyasetçilerin, sivil toplum kuruluşu başkanlıklarını kullanmaları kırılmalara neden oluyor!
Ama toplumda şöyle bir hastalık var...
Siyasete girmenin ve yükselmenin en kolay ve ucuz yolu, sivil toplum kuruluşlarında başkan olmak!
"Zonguldak edebiyatı" yapıp, sonra gidip milletvekili adayı olmak!
"Zonguldak edebiyatı" yapıp, gidip belediye meclis üyesi olmak!
Hani “kendini değil, kentini düşünen siyasetçi” diyoruz ya...
Bizim siyasetçiler, önce kendilerini düşünüyorlar!
Kentini düşünenine çok az rastladım!

Yanına bırakmam!

Küçük kardeşinin hakkını yediği için annesinin hakkını helal etmediği, aynı çatı altında durmayı bile reddettiği siyasetçi; kul hakkından, haramdan, ahiretten söz ediyor!
Türlü şeytanlıklarla kardeşlerini aile şirketinden, eşini ve çocuklarını kendisinden uzaklaştıran bir siyasetçi; insanlıktan, haktan, hukuktan söz ediyor!
Bu siyasetçiyle ilgili çok güzel bir yazı hazırladım.
“Şimdi mi yayınlayayım, sabaha mı bırakayım?” diye düşündüm.
O arada bir telefon geldi...
Aynı soruyu dostuma da sordum.
“Yarına bırak” dedi...
“Yanına bırakmam” dedim.