16 Nisan'da seçim var.

İzlerken bazen kahroluyoruz.

"Bu mu Türkiye?

Böyle mi büyüyecek Türkiye?

Böyle mi birbirimizi kucaklayacağız?" diye düşündürten, olayların ardı arkası kesilmiyor.

[*] [*] [*] [*]

Öncelikle unutmamak gerekir ki, bu bir genel seçim değil.

[*] [*] [*] [*]

Ve ne yazık ki, Türkiye çelişkilerden, öfkeden, kinden, kutuplaştırmadan beslenen siyasetçilerin açık pazarına dönmüş durumda.

Çünkü tezgaha konulan her malın, her söylemin, her eylemin alıcısı var.

Hal böyle olunca, bizim siyasetçiler nerede durup, nerede konuşacaklarını bilmez bir ruh hali içinde çatıştıkça çatışıyor.

[*] [*] [*] [*]

Onlar, birbirlerini aşağılamıyor.

Onlar, bu ülkenin tüm insanlarını aşağılıyor.

Ve böylesine çatışma halinden düzgün bir şey çıkmasını bekliyoruz!

Mümkün mü?

Ne kadar mümkün?

[*] [*] [*] [*]

Hatırlarsınız...

Darbe girişimi sonrası bir "Yeni Kapı Ruhu" vardı.

Ne oldu o ruh?

Yeni anayasa böyle bir ruh içinde hazırlanamaz mıydı?

Toplumsal mutabakatın yüksek olduğu bir içtenlik ve samimiyet içinde sağlanamaz mıydı?

[*] [*] [*] [*]

Türkiye'nin bu şartlarında "evet" için veya "hayır" için kendine değil, liderine bakan herkesin önce bunu düşünebilmesini isterdik.

[*] [*] [*] [*]

Böylesine bir çatışma ortamında, bu ortama sürüklenen insanların yaşadığı bir ülkede 50 tane Anayasa değişikliği yapsanız ne olacak ki?

[*] [*] [*] [*]

Allah aşkına...

Kime, neye, niçin inanırsanız inanın.

Huzur olmayan bir ülke ne kadar güçlü olabilir?

Birbirimizin huzuru ile bu kadar oynayarak bu ülkeyi ne kadar güçlü yapabiliriz?

[*] [*] [*] [*]

Bu ülkenin insanlarının öncelikle her şeyi görmesi gerekiyor.

Sormadan, sorgulamadan, anlamadan, okumadan, çelişkileri tartmadan verilecek her karar şaibeli değil midir?

[*] [*] [*] [*]

Bunu neden yazdım?

Her gün birilerine soruyorum.

İlk soru; "evet mi, hayır mı?" diye...

Her iki görüşten de bolca var.

Sonra nedenlerini soruyorum.

İnanın insanların büyük bölümü bu yanıtı verirken sekiz çiziyor.

Büyük bölümü bir nedene gerek bile duymuyor?

Lidere bakıyor.

[*] [*] [*] [*]

Şunu da görüyoruz.

Sosyal medya üzerinden yapılan algı operasyonları acayip işe yarıyor.

"Mış"lı, "muş"lu takılan önemli bir kitle de var.

[*] [*] [*] [*]

Birbirimize en fazla muhtaç olduğumuz günlerde birbirimizi yok saymak, ötekileştirmek, hedef göstermek en büyük siyasi sermaye olmuş.

Ve insanlar bunu, ne yazık ki, yeterince göremiyor.

Görmek istemiyor.

[*] [*] [*] [*]

Bana kimse Türk seçmeninin öyle çok bilinçli olduğunu falan söylemesin!

Öyle olmadığını siyasi liderler hepimizden daha iyi biliyor!

[*] [*] [*] [*]

Ve Türk medyası...

Kamplaşmaların silahlı üssü haline gelmiş durumda.

Tetiği önce çeken kahraman oluyor.

Sonra aynı gazeteler ve gazeteciler, nefret söylemlerinin ne kadar kötü olduğu üzerine ahkam keserken çıkıyorlar karşımıza...

Her iki kanatta da var bu tetikçilerden.

Ya patronları talimat veriyor, ya siyasetçiler, ya da bürokratlar...

[*] [*] [*] [*]

Allah aşkına, bir sorun kendinize...

Hangimiz böyle bir ülke hayal etmiştik?

[*] [*] [*] [*]

Kimse "Türkiye güçlenmesin" demiyor ki...

Mesele; neyle, nasıl güçlendiğiniz.

Barışarak ve dayanışarak mı?

Birbirini boğazlayarak mı?

Vazgeçtik... İstemiyoruz...

Hastane yeriyle ilgili tartışmalar devam ediyor.

Daha önce Elvanpazarcık beldesinin Hayat Mahallesi'ndeki yer için karşı çıkan AK Parti Milletvekili Hüseyin Özbakır, bir vatandaşın talebi üzerine Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğü'nün, hastanenin yarım kalan inşaatta devam edileceği yönündeki cevabının aksine, "Haberim yok" yanıtı verdi. Bu açıklamanın hemen öncesinde İl Başkanı Zeki Tosun ile görüştük.

Tosun da, bugün için Ankara'yı arayacağını belirterek, böyle bir kararın nasıl verildiği konusunda bilgilerinin olmadığını söylüyor.

"Milletvekillerimize ve Valiliğimize bu şekilde bilgi gelmedi" diyor.

Özbakır'ın sözlerine gelirsek...

Diyor ki:

"Bizim bundan haberimiz yok. Hastanenin eski yerine devam edileceği konusunda bir bilgimiz yok. Ankara'da olmadığımız için bu işi takip edemediğimiz için haberimiz yoktu. O haber ne derece doğru ya da o dilekçeye verilen cevap ne derece doğru, onu bilmiyorum. Biz nereyi yer olarak göstersek, hep itirazlar geliyor."

Biz yıllardır yazıyoruz bu meseleyi...

Ve ne yazık ki, yazınca, kasıt aranıyor, bahane üretiliyor.

İşte sonuç ortada...

Özbakır, "Hayat Mahallesi olmaz" diyerek rest çekiyor, Özcan Ulupınar, "Falanca yer olmaz" diyerek rest çekiyor.

Mantık ne diyor?

Akıl ne diyor?

Şehirleşme ne diyor?

Coğrafya ne diyor?

Gelecekteki yıllar ne diyor?

Bunlara bakmadan çözüm arayan bir anlayışın yer bulamaması, karar verememesi çok normal.

Vazgeçtik.

Hastane falan istemiyoruz!

Öyle değil mi Sayın Akdemir?

Zonguldak Belediye Meclisi'nin Mart ayı ikinci oturumunda görüşülen önemli gündem maddelerinden birisi Zonguldak-Tıp Fakültesi arasında özel halk otobüsü hattının açılması talebiydi.

Trafik Komisyonu ve Plan-Bütçe Komisyonu raporlarının görüşüldüğü toplantıda, hattın açılmasına oy çokluğuyla karar verildi.

AK Parti Grubu'nun çekimser kalarak eksi puan aldığı oylamada, CHP Grubu'ndan Cavit Zülfikar ve Süleyman Özdoğan da ret oyu vermişti.

14 oyla kabul edilen maddenin ardından uygulamanın ne zaman, nasıl başlayacağı merak ediliyor.

Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir'in Antalya dönüşü sonrasında bu süreci hızlandırması gerekir.

Bu işleri uzattıkça, başka kokuları çıkar.

Gerek yok.

Önüne-arkasına fazla bakmadan hukuka ve toplumsal gerçeklere bakmak lazım

En baştan da söyledik.

Hem fiyatta, hem de kalitede yaşanacak rekabet, vatandaşa yarayacaktır.

Kimse halkı daha fazla, daha iyi hizmetten ve daha uygun fiyattan mahrum bırakmasın.

Öyle değil mi Sayın Akdemir?