Yıllar önce Zonguldak’a gelen gazeteci Tayfun Talipoğlu, bir ortamda evliliğin kademelerini anlatmıştı.

Evliliğin 10 kademesi olduğunu, her kademe geçtikçe de eşlerin birbirine yaklaşımının kabalaştığını ifade ederek, hitap tarzlarından örnekler vermiş, salondakileri gülmekten kırıp geçirmişti!

“Bu hikayeyi siyasete de uyarlasak” diyorum…

Siyasetin de 10 kademesi olsa, ilk kademeyi de siyasete yeni girecek kişiye uyarlasak ve yıllar geçtiğindeki davranışlarını gözlemlesek…

Siyasete yeni giren kişilerin ilk davranışları, yani ilk kademede vatandaşa yaklaşımı “canımlı-cicimli”, telefonlara kesinlikle bakılır. Her gördüğünde hal hatır sorulur.

İkinci kademede, bir yerlere aday olma durumunda ise, basınla diyaloglar sıklaştırılır, STK işleri çoğalır.

Üçüncü kademe olan seçim arifesinde, oy kullanacaklar başta olmak üzere her kesime gülücükler, vaatler dağıtılır.

Dördüncü kademede, seçim kazanılmazsa muhatap bile olunmaz, kazanılsa da ayrı kademe başlar.

Beşinci kademede, seçimi kazanan milletvekili, il-ilçe başkanları, belediye başkanları vs. seçimden önce desteklediği kesimi tanımama, sonra da terslemeye başlar.

Altıncı kademede, vatandaşa bile hitap tarzı değişir, kabalaşır. İlk kademedeki canım-cicimler, fırça atmaya, azarlamaya döner.

Yedinci kademede, telefonlara kerhen bakmaların yanı sıra genelde telefona bakmamalar da başlar.

Sekizinci kademede, seçildiği kente az uğramalar, toplantılara dahi gelmemeler sıklaşır. Ayrıca teşkilat ve diğer parti mensuplarıyla da çatışmalar yaşanır.

Dokuzuncu kademede, artık seçilmiş siyasilerimiz avam takımı olmuştur. Halkın arasına girmeye tenezzül etmezler.

Onuncu kademe ise, artık yalanın havalarda uçuştuğu, seçmene ve çevresine karşı duyarsızlığın tavan yaptığı, hizmetin hiç düşünülmediği, ayak oyunlarıyla makamı koruma dönemidir.

Bu arada, seçilmişlerin asıl gayeleri olan hizmet de kademeler paralelinde azalır.

Kaçıncı kademedeler?

Asıl soru şu; milletvekillerimiz başta olmak üzere belediye başkanları, il-ilçe başkanları kaçıncı kademedeler?

Kademeleri birer birer mi geçiyorlar, atlayarak mı geçiyorlar?

Ne dersiniz?

[*] [*] [*] [*]

Proje kirliliği!

Zonguldak’ta önceleri proje üretme sıkıntısı vardı…

Ağzı olan konuşur, proje ortaya konulmadan iş kapanırdı.

Çok konuşulduğundan da icraat olmazdı.

Bunu yıkan Zonguldak Platformu oldu.

Mithatpaşa Tüneli’nin Zonguldak’a faydalı olacağı söylendi, STK’lar bir araya getirildi, imzalar toplandı, Bakanlıkların kapısı aşındırıldı, tünel başladı.

İnşallah da bittiğini de göreceğiz.

Şimdilerde ise; önüne gelen milletvekillerinin kapısını aşındırmanın ötesinde lüzumlu-lüzumsuzuna, yapılabilir olur-olmamasına bakmayarak ortaya çıkılıyor.

Hatta, “senin değil, benim projem” muhabbetleri bile kızışmaya başladı.

Daha önceden de yazdığımız gibi, bu Türkiye genelinde Zonguldak’a bakış açısını da olumsuz etkiliyor.

Ankara bürokrasisinde Tokat ile birlikte, “her kafadan ayrı sesin çıktığı iller” arasında başı çekiyoruz.

Bir projede en az 10 kişi, 10 ayrı açıdan fikir sunuyor.

Sonuç; proje kirliliği, gürültü kirliliği…

Sonuç; elde var sıfır…

GÜNÜN SÖZÜ:

“Anlaşmalı boşanan 4 bin kadının maaşını kestik…”

SGK Zonguldak İl Müdürü Çiğdem Acar

SÖZÜN ÖZÜ:

“Günün adamı olmaya çalışma, hakikatin adamı olmaya çalış. Çünkü gün değişir, hakikat değişmez…”

Hz. Mevlana