İşadamı Rıfat Güpgüpoğlu'nun Filyos'un geleceğine dönük büyük bir otel yatırımı var, Filyos'ta...

Kayserili işadamı Güpgüpoğlu'nu tebrik ediyoruz.

Aslında çok öncesinde başlanacaktı.

Sanırım Filyos Limanı'yla ilgili gelişmeleri bekledi.

Diğer yandan Filyos'ta yapılabilecek başka işler var.

[*] [*] [*] [*]

Bahar geliyor.

Sonra yaz gelecek.

Ankara'dan binlerce vatandaş; Bartın'a, Amasra'ya akın edecek.

Ama Filyos'u teğet geçecek.

[*] [*] [*] [*]

Yıllardır yapmışımdır, bu çağrıyı...

Ama pek dikkate alan, uygulayan olmadı.

İsmail Recai Şanlı'nın sahile yaptığı küçük otel ve tesis, bir tesis olmaktan öte Filyosluların ufkunu açmada, cesaretlendirmede önemli bir adım.

Ama arkası pek gelmedi, ne yazık ki...

[*] [*] [*] [*]

En başta yapılması gereken, Filyos'ta çok katlı kaçak-köçek, gelişi güzel, yolları işgal eden yapılaşmanın önüne geçmek.

Sonrasında önü alınamayacak bir çarpıklaşmaya şimdiden engel olmak.

Sonrasında halk ve işletmelerle birlikte bir toplantı yapıp pansiyonculuğu özendirmek...

Teşvik etmek...

Yardımcı olmak...

Pansiyonları kayıt altına almak...

Beldenin merkezinde gelenleri yönlendirecek bir ofis kurmak...

[*] [*] [*] [*]

İkincisi, sahil bandını düzenli ve sürekli temiz tutmak.

Çadır turizmi için ilave alanlar yaratmak.

Çadır turizmini teşvik edecek modern düzenlemeler yapmak.

Hijyen ve diğer temel ihtiyaçlar için hazırlık yapmak.

Sahilden denize doğru iskeleler yapmak.

[*] [*] [*] [*]

Üçüncüsü, düzenli, estetik, ahşap büfeler konularak hediyelik eşya satışını, hatta yöreye özgü hediyelik eşya satışını özendirecek adımlar atmak. Bu büfeleri oluşturup kiralamak... Mevzu tezgah açtırmak değil. Önemli olan, derme-çatma, saçma-sapan işgaliye görüntüsüne izin vermeden bunları yapmak.

Bununla birlikte Filyos'a gelenlerin ihtiyaçlarını karşılama adına vatandaşın bağından-bahçesinden getirdiklerini satabileceği "köylü pazarı" oluşturmak.

[*] [*] [*] [*]

Dördüncüsü, günübirlik kıyı turlarını teşvik etmek...

Girişimci bulmak...

[*] [*] [*] [*]

Beşincisi, Filyos'taki balıkçıları hizaya getirmek.

Birkaç işletme dışında işini adam gibi yapmayan, balığı bile doğru dürüst ayıklamayan, "Bunlar Ankaralı, anlamaz" diyerek iteleyen, yaptığına da fahiş fiyat çeken balıkçılara disiplin şart.

Mutfağından tuvaletine, personelinin kılık kıyafetinden davranışına kadar hem eğitimleri, hem de denetimleri şart.

[*] [*] [*] [*]

Altıncısı, Filyos'ta yapılacak çok şey var.

Doğasını, tarihini, çevre gezilerini, demiryolunu, fabrikasını, kısacası her detayını bir turizm değeri olarak değerlendirmek mümkün...

Bunu önce, Filyos'un Belediye Başkanı Ömer Ünal isteyecek.

Bürokratik engeller, bürokratların keyfi veya kanun gerekçeleriyle yaptıkları engellemelere rağmen yapılacak çok şey var.

Ama Ömer Bey, zaman kaybetmeyecek ve beldenin her noktasının aslında bir turizm değeri olduğunu kabul edecek.

[*] [*] [*] [*]

Yedincisi, tanıtıma kalıyor.

Çok hızlı ve basit bir tanıtımla Filyos'a akın olacaktır.

Binlerce Ankaralıyı Filyos'a getirmek zor değil.

Amasra'yı daha önce birkaç defa gören, bu sefer sağında-solunda kalan başka yerleri de görmek isteyecektir.

Buna Çaycuma ve Devrek'i de dahil etmek şart.

Keşke tüm Belediye Başkanları bu konuda bir seferberlik başlatabilse...

Yani beraber adım atabilse...

Yoksa Ankara'dan, hiç olmazsa hafta sonları binlerce insanı çekmek o kadar da zor değil.

[*] [*] [*] [*]

Filyos için söylemek gerekirse, mutlaka yapılacak başka şeyler var.

Basit...

Düşük maliyetli...

Bazen yol veya diğer sorunlar inanın işin bahanesi...

Bu ülkede insanlar yolu olmayan öyle yerleri görmek için gidiyor ki, Amasra'ya akın edenleri Filyos'a getirmek zor değil.

[*] [*] [*] [*]

Elbette ki, benimkisi her zamanki gibi hayal...

Yine boş boş konuşuyorum işte!

Öyle değil mi Ömer Başkan?

Sürat Kargo adını değiştirsin!

Kuzenimiz İstanbul'dan küçük bir paket gönderdi.

"Aldınız mı?" diye arıyor.

"Yok... Gelen-giden yok..."

Soruyorum:

"Hangi firmayla gönderdin?"

"Sürat" diyor.

"Geçmiş olsun" demekten başka diyecek bir şey yok.

"Neden?" diye soruyor.

"Görürsün. O kargo gelmez?" diyorum.

Onuncu güne girdik.

Kargodan hala ses yok.

"Efendim şurada..."

"Efendim burada..."

"Geç çıkmış..."

"Şöyle yoğunuz-böyle yoğunuz..."

Yani sürat-mürat yalan!

Çok şikayet duymuştuk, bu sefer bizim başımıza geldi.

Açık ve net...

Kimseye tavsiye etmiyorum!

Alçaklıktır!

Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ve belediyeye yönelik yapılan saldırı, çok ucuz atlatıldı.

Saldırgan, dış kapıda engellendiğinde zabıta ve diğer görevlilere de sıkabilirdi.

Olmadı, başka bir zaman kollayıp Başkan Kantarcı'yı yakından da hedef alabilirdi.

Bunu yapan, buna cesaret edebilen her şeyi yapabilir.

Öncelikle hem Kantarcı'ya, hem de belediye çalışanlarına büyük geçmiş olsun.

Saldırıyı şiddetle kınıyoruz.

Hemen belirtelim, bu saldırı sadece Kantarcı veya kuruma yönelik bir saldırı değil.

Bu saldırı, Çaycuma'nın siyasi profili kim olursa olsun herkese yapılmış bir saldırı.

Huzura yapılmış bir saldırı.

İşten atıldığı belirtilen personelin işten atılma gerekçesi ne olursa olsun hiç gerekçe bir saldırıyı hafifletemez.

Böylesi saldırılar ister bir gazeteciye, ister bir Belediye Başkanına yapılmış olsun; medet uman, başka gerekçeler üreten veya keyif alan kim olursa olsun tek kelimeyle alçaktır!

Düzce'ye müjde!

Başbakan Binali Yıldırım, dün Düzce'deydi.

Düzcespor, 3'üncü Lig'de oynuyor.

Güzel bir stadı var.

Zonguldak'taki stat taleplerini duymazdan gelen Başbakan, Düzce'ye yeni stat müjdesi verdi.

Geçen hafta Zonguldak'a gelen Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Kulüp Başkanı Süleyman Caner'i yanına çağırıp diğer arenaların aylık masraflarını hatırlatıp, "Bunları yapıp kulüplere devrediyoruz. Arenanın masrafını karşılayabilecekseniz, hemen yapalım" dedi.

Süleyman Başkan, işte o an fenalaştı.

Sonra doktor geldi.

Serum bağladılar.

Her şey Düzce'nin parası olduğu için mi?

Değil... Sanmam... Bizde başka şeyler eksik!