Zonguldak'ta alkollü mekanlar bahçelerinde içki servisi yapıldığı iddiasıyla kapatılıyor.
Ben bu işin yanlış olduğunu düşünüyorum.
İçki ruhsatı olan bir mekan bahçesinde içki servisi yapar zaten. Yapmalı da.
Zonguldak'taki sorun bence başka.
Vakti zamanında "Bunlar Yunan Askerinin saldırısına uğradı. Sen de yazma. Tolerans göster. Kendilerini toparlasınlar" diyen kolluk gücünün başının altından çıkan işler gibi geliyor bana!
Zira Yunan Askerinin saldırısına uğrayanlar içkili mekan işletiyorlar!
Anladığım bu kişilere kıyak geçiliyor!
Yapılan yanlış.
Sen şehir merkezinde konsomatrist çalıştıran mekana karışma!
Personelin orada alem yapsın!
İçkili mekanın bahçesinde içki içene işlem yap!
Bu iş Yunan Askeri ile perdelenemez!
İşin içinde başka iş var!

Validen Valiye fark var
Haber şöyle idi:
"Denizli Valisi Ali Fuat Atik, kentte Corona Virüs denetimi için dolaşırken bir dönerciye yaklaştı. Dönerci ustasının eldiven takmadığını görünce, ustayı uyardı. Ustanın uyarıyı dikkate almayarak döner kesmeye devam etmesine sinirlenen Atik, polis ekiplerine işletmeyi kapatma talimatı verdi. Atik, yaşanan olaya gelen tepkiler üzerine özür diledi."
Ben görüntüleri izledim. Üslup bir Vali üslubundan çok, o esnafa kafayı takmış zabıta amiri edası idi.
Ülkeye yazık oluyor.
Bizde de böyle bir Vali vardı.
Aldılar merkeze!
Gösterdiler herkese!
Şimdi Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz'ın kıymetini anladınız değil mi!
Vali olabilirsiniz.
Ama insan olmak, yönetici olmak bambaşka özellikler gerektiriyor.
Ama önce iyi insan olmak gerekiyor.
Sonrası kendiliğinden geliyor.

Şahin, kartal, tavşan, yılan, eşek, aslan...
Bir gün yaşlı bir münzeviye sorarlar:
"Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?"
Münzevi cevap verir:
"Yapacak çok işim var. İki şahin eğitmem gerekiyor. Ve iki kartal. İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek. Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek."
"Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz! Neredeler?"
Münzevi cevap verir:
"Onlar içimizde yaşayan hayvanlar."
"İki şahin gördükleri her şeye saldırıyor. İyi-kötü, faydalı-zararlı. Onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim gözlerim."
"İki kartal dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyor. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü onlar benim ellerim."
"Tavşanlar her zaman kaçar, korkar ve saklanır. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü onlar benim ayaklarım."
"En zor kısmı yılanı izlemek. Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da, her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip, disiplinli olmalıyım. Çünkü bu benim dilim."
"Eşek herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve işini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü bu benim vücudum."
"Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmek istiyorum. Gururlu, kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor. O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü bu benim egom."
"Gördüğünüz gibi yapacak çok işim var"

Günün Fıkrası: Yalama
Tanınan bir işadamına yeni yaptığı işyerlerinin ruhsatını belediyeden nasıl aldığını sormuşlar. O da 'Seve seve aldım' demiş!
Tabi işadamının ne dediğini anlayamamışlar. Biraz daha sıkıştırınca işadamı ağzındaki baklayı çıkartmış: 'O işe bizim küçük oğlan bakıyor. Seve seve ruhsatı alıyor' demiş.
Bizce de öyle alıyor!
Hatta yalaya yalaya!