Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile çok önemli görüşmeler yaptı.
Ömer Selim Alan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Zonguldak Belediyesi'nin geçmişe dönük piyasa borçları için 30-40 milyon lira para istedi. Bir de Kozlu Sahilindeki kanalizasyon arıtma tesisini İspanya'dan alınan Hazine Garantili kredisini, Hazine'nin üstlenmesini istedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan'ı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'a yönlendirdi.
Bu iki konu Zonguldak Belediyesi için çok önemli.
İnşallah istediği olur. Yarısı olsa bile olur.
Benim dikkat çekmek istediğim konu bu.
Ömer Selim Alan, Zonguldak Belediye Başkanı sıfatı ile Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı ile görüşmeler yapıyor.
Sonra Zonguldak'a geliyor Sami Aydın, Yaşar Gök, Yusuf Gülay gibi isimlerle görüşüyor.
Bunların biri hazine arazisi üzerine kaçak inşaat yapmış, yargılanıyor.
Birisi kamu kurumlarına eşinin adına deterjan satıyor.
Diğerinin ne iş yaptığını kimse bilmiyor.
Manzara bu. Eldeki malzeme bu. Zonguldak bu.

TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu'dan mesaj var
Dün bu köşede, TTK Memurlar Lokaliyle ilgili yorum yaparken "TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, TTK arsası üzerinde yapılan kaçak çalışmaya neden göz yumdu.
Önceki Genel Müdürler göz yumdu diye Kazım Eroğlu neden göz yumdu?
Sami Aydın ile Kazım Eroğlu arasındaki aracı Yusuf Gülay!
Kazım Eroğlu, Yusuf Gülay ile özel odasında saatlerce konuşuyor.
Yusuf Gülay, Sami Aydın'ın kaçak binası için bütün kapıları çalıyor.
Herkesi anlarım. Ama Kazım Eroğlu'nu anlamam.
Kazım Eroğlu, dürüsttür.
Eş, dost, hemşehri diye devletin malını birine peşkeş çekmez.
Ben Kazım Eroğlu'nun yerinde olsam, kurumun adını bu kadar lekeleyen işletmeciyi kapının önüne koyar, Zonguldak'ın siluetini bozan bu çirkin yapıyı yıkarım.
Bakalım cüzdan mı galip gelecek, vicdan mı?
Bakalım hemşehricilik mi galip gelecek. Adalet mi?" dedik.
Çok sevdiğim bir bürokrat olan Kazım Eroğlu şöyle bir mesaj attı:
"Değerli kardeşim. İşgal konusu o dönem daire başkanı marifetiyle tarafıma iletilince hemen yasal süreç için talimatı verdim ve takipçisi oldum. Yusuf Gülay göreve geldiğimden bu yana 3 yıl geçti 2 defa makamıma gelmiştir. Allah şahittir böyle bir husus konuşulmamıştır. Konuşulmasını benim kabullenmem de mümkün değildir. İşgal olayı ile bilgilenmemden sonra vatandaşla hiç temasım ve mekanına gitmem söz konu olmamıştır. Olamazda.
Gücüm yettiğince doğru iş ve doğru kişilerle oldum. Başımı yastığa koyduğumda önce kendime, hak sahibi onlara, milletime, devletime hesap vermem amentum olmuştur.
Bunun ötesinde hiç bir sıfat bu değerlerin önüne geçemez.
Sizlerin tespit, eleştiri, tavsiyeleriniz bizler için değerlidir.
Ancak isim vererek, bu kişilere peşkeş çekiyor ifadeni kabullenmem mümkün değildir."
Yazımda Kazım Eroğlu için 'peşkeş çekiyor' ifadesi kullanmadım. 'Peşkeş çekmez' ifadesini kullandım.
Tekrar ediyorum.
Ben Kazım Eroğlu'nun yerinde olsam, kurumun adını bu kadar lekeleyen işletmeciyi kapının önüne koyar, Zonguldak'ın siluetini bozan bu çirkin yapıyı yıkarım.
TTK'nın arsası üzerinde yapılan kaçak yapılar TTK Genel Müdürünün gitmemesi önemli bir mesele değildir.
Önemli olan TTK Genel Müdürünün, kendi arsası üzerine yapılan kaçak yapıya gidip, orayı yıktırmasıdır. Ben Kazım Eroğlu'ndan bunu bekliyorum.
Devletin, milletin hakkını Sami Aydın'ın yemesine karşı çıkmasını bekliyorum.
Ne mahkemesi, ne kanunu, ne hukuku.
Sen benim arsama kaçak bina yapmışsan yıkarım.
Bir dakika bile durmam.
Adalet budur. Hak budur. Hukuk budur.

Günün Fıkrası: Eşekler!
Bir gün Ahmet Efendi, Nasreddin hocayı eşeğin önünde oturmuş kağıda bir şeyler karalarken bulmuş.
-Ne yapıyorsun Nasreddin hoca?, diye seslenmiş.
Hoca da:
-Eşeğime swot analizi yapıyorum Ahmet Efendi, demiş.
Ahmet Efendi, swot analizi nedir diye sorunca hoca anlatmış:
-Eşeğimin güçlü, zayıf yönlerini ve kendisi için olan fırsatlarla tehlikeleri bu şekilde yazıyorum. Beriki:
-Peki sonra ne olacak, diye sorunca, o da:
-Böylece iyi bir plan yapıp eşeğimi maksimum verimle çalıştırabileceğim, demiş. Bunun üzerine Ahmet Efendi:
-Bütün eşekler aynı değil mi, analize ne gerek var? Diye sormuş. Nasreddin hoca:
-Öyle deme Ahmet Efendi, demiş. Mesela benimkini atlarla otlatınca daha bir şevkle çalışıyor. Kendini at sanması onun güçlü tarafı. Öğleden sonra bir de ineklerle otlatacağım. Belki sütünü bile içerim deyince, Ahmet efendi:
-Bekle hoca, demiş, benim eşeği kapıp geliyorum. Hoca bunu duyunca hemen atılmış:
-Aman Ahmet Efendi, eşekleri bir araya getirmeyelim, eşek olduklarını anlıyorlar!