Çok bilinen bir hikaye vardır.

Bilmeyenler için yazalım:

"İki arkadaş insanlar fiyatı hakkından sohbet ederler.

- Herkes satın alınamaz.

- Alınır.

Arkadaşı ısrar eder.

- Satın alınamayacak kim var?

- Kraliçe.

- Ben kraliçe ile beraber olurum.

Girerler iddiaya.

Kraliçenin huzuruna çıkarlar.

- 100 paund versem benimle birlikte olur musunuz?

Kraliçe adamı tam kovacak.

- 1000 paund versem...

- Ben kraliçeyim.

- 10 bin paund versem.

- Benim o paraya ihtiyacım yok.

- 1 milyon paund versem.

- Senin o kadar paran var mı?

Adam arkadaşına dönmüş.

- Şimdi pazarlık başladı."

"Ben 50 liralık gazeteci olmayacağım" diyen biri için pazarlık süreci başlayabilir.

Alt limit 50 lira! Bu iş en fazla 75 lirada biter!

Şimdi bu şehirde Belediye Başkanından "Sigaramız yok" diyerek harçlık isteyen eğitim almış gazeteciler.

Bu şehirde, okul müdür yardımcısına şantaj yapıp para isteyen ve hapis cezası alan eğitimli gazeteciler var.

Bizim siyasetçilerimiz harçlık isteyene vermese, bu alışkanlık olmazdı. Basını bozan siyaset kurumudur.

Nasıl ki, hırsız siyasetçiler varsa, avanta alan gazeteciler vardır. Bunları teraziye koysanız, siyasetçiler ağır basar.

Ama elinde bilgi, belge olmadan bir siyasetçiye hırsız diyemezsin. Siyasetçiler gazetecilerle ilgili çok rahat konuşuyorlar. Sen siyasetçiden yayına çıkma karşılığı para istersen yarın o da konuşur.

Zonguldak'ta bu işler ayağa düştü. Televizyon kanalları ve internet televizyonları, para karşılığı konuk alıyor. Paranın bir kısmı yayın sahibine, bir kısmı yayın yapana!

İş bu noktaya gelince, çöplükte toplansan ne fayda?

Çöplükte toplananlar, bir önceki belediye başkanından para alanlar!

Şimdi alamadıkları için bağıranlar!

Günün Fıkrası: Çaycumalı

Çaycumalının biri İtalya'da Fiat fabrikasında çalışan bir işçiymiş.

O zamanki Sovyet lideri Krusçev, resmi bir ziyaret için İtalya'ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var. Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Çaycumalıya rastlamış. Herkesin gözü önünde "Vay Çaycumalı kardeşim" diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.

Tüm protokol bu dostluktan şaşkın... Konuk gittikten sonra patron Çaycumalıyı çağırıp, Krusçev'i nereden tanıdığını sormuş. Hemşehrimiz 'Hiiiç' demiş. Ben eskiden komünisttim. 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova'ya göndermişti. Orada tanışmıştım.

Olay unutulmuş. Üç beş ay sonra bu kez Amerika Başkanı Nixon gelmiş İtalya'ya.

Yine aynı program ve fabrika ziyareti... Tezgahların arasında "Vay Çaycumalı kardeşim ... Vay Nixon..." muhabbeti.

İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Çaycumalı'yı yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı. Bir ara Amerika'ya göç etmeye kalkıştım. New York'ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu.

Olay bu kadarla kalsa iyi.

İki ay sonra Fransa Başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Çaycumalı'nın uluslararası çevresi var.

- De Gaulle'ü nereden tanıyorsun?

- Nazilere karşı Paris'te yeraltı savaşı yapıyorduk. Özel kuryesiydim.

- Sen herkesi tanır mısın?

- Evet, hemen hemen... Patron iyice hırslanmış.

- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.

Çaycumalı gülmüş.

- Tabii. Yakın arkadaşımdır.

Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:

- İspatla. İspatlayamazsan kovarım...

Çaycumalı:

- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.

Patron pazarı iple çekmiş.

Vatikan'da Papa'yı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında yine Çaycumalı kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor.

O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış. Çaycumalı bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papa'ya "Bana müsaade" deyip meydana koşmuş.

Agnelli yerde yatıyor. Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.

Çaycumalı çevresindekilere, "Bu benim patronumdur, ne oldu?" diye sorunca biri cevap vermiş:

- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna döndü. "Şu sağdaki bizim Çaycumalı ama yanındaki kim?" diye sorunca seninki düşüp bayıldı.