Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi, mevcut yerine yapılmasın diye yırtınırken, o dönem bir milletvekiline kene gibi yapışanlar, bugün hastane yerini ve projesini eleştiriyorlar.

Bu hastane, 69 Ambarı'nın bulunduğu alana yatay mimari ile yapılabilirdi.

Bu hastane, TTK İnsan Gücü Eğitim Müdürlüğü'nün oraya yapılabilirdi.

Bu hastane, Gökgöl Tüneli'nin karşısında yapılabilirdi.

Ama o dönemin milletvekili hastaneye mevcut yerinden başka bir yere yakıştıramadı.

Dolmuşcu lobisi, eczane lobisi, rant lobisi etkili oldu ve hastane yerinde kaldı.

Zonguldak Adliyesi gibi Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi'de otoparksız inşaa edildi.

Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?

Bu kadar işte!

Denize düşen, yılana sarılır!

CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Merkez İlçe Delege seçimlerine müdahil oldu. Desteklediği isimlerin kaybettiği Bahçelievler Mahallesi'nde yapılan seçimi iptal ettirdi.

Ancak CHP Genel Merkezi, bu hukuksuz kararını geri çekti. Ebru Uzun'un kazandığı listeyi tasdik etti!

Deniz Yavuzyılmaz, Bahçelievler delege seçiminin iptaliyle ilgili açıklama yaparken, "CHP Genel Sekreterliği ve ilgili konuda alanında uzman Genel Başkan Yardımcılıklarının gerekçeli bir kararı olup,

Cumhuriyet Halk Partisi'nde bu kararların alınmasında başkaca kimselerin bir dahlinin olması söz konusu bile olamaz" demişti.

Ebru Uzun ve ekibi CHP Genel Merkezi'ne gitti. İptal kararını iptal ettirdi. Demek ki neymiş! Başkaca kimselerin dahli söz konusu olabiliyormuş!

Öyle değil mi Deniz?

Atalarımız ne demiş: Denize düşen yılana sarılır!

Şimdi nereye sarılacaklar bakalım!

Bunların hamisi, nitelikli milletvekili!

Farkında mısınız, bilmiyorum!

Pusula düşmanları sırayla yazıyorlar!

Anlaşmışlar! Biri yazarken diğeri bekliyor!

İkisi, üçü aynı anda yazmıyor!

Ben bunların tek merkezden yönetildiğini biliyorum.

Şu aralar sıra kamyon lastiği kadar kafası, sibop kadar aklı olmayanda!

Bunların hamisi, nitelikli milletvekili!

Bunların yönetmeni, nitelikli danışman!

Bunların finansörü, nitelikli dolandırıcı!

Gazeteciliğin kitabı yeniden yazılıyor!

Hem namaz kıl, hem iftira at, hem de şantaj yap!

Sen başka yerlerde çalışan kişileri kadrona al, sadece sigortası öde, maaşını ödeme! Yani sahte kadro kur! Sonra millete kul hakkından, devlet hakkından söz et!

Allah şeytanı yaratmış, bir de bunu yaratmış!

İnsanları Allah'la, dinle, imanla, namazla kandırmanın yolu bu olsa gerek! Gazeteciliğin kitabını yeniden yazıyor! Para vermeyene 'Bebek katili', işine gelmeyene 'asgari ücret katili" de!

Ne güzel dünya değil mi?

Kıssadan Hisse: Ses çıkartmaktan korkmayın

Aykırı profesör elinde bir fare ve kutu ile salona girdi. Öğrencilerin şaşkın bakışları arasında fareyi kutunun içine koydu ve kutuyu kapattı.

Kutunun hava almadığı açıktı. Salona dönerek: "Bu kutuya iki gün kimse dokunmayacak dokunan bu dersi geçemez!.." dedi ve salondan çıkıp gitti.

Salondaki öğrenciler olaya bir anlam verememişlerdi. Kimisi kutunun içindeki fareyi çıkarmayı düşündü ama cesaret edemedi. İki gün boyunca ders görülen sınıfta kutu öylece kaldı. Ne olacağını merak ederek iki gün geçirdiler.

Kutudaki - fare

İki gün sonunda tekrar dersi olan profesör salona girdi ve kutuya yaklaşarak açtı. Tabi ki, kutunun içindeki fare artık yaşamıyordu. Öğrencilerden birçoğu üzülmüştü. Profesör sınıfa dönerek farenin neden yaşamını yitirmiş olabileceğini sordu.

Sınıftan birçok farklı ses ve fikir yükseldi;

─ Havasızlıktan...

─ Açlıktan...

─ Susuzluktan...

Her öğrenci olabilecek ihtimalleri saymıştı.

Profesör kutuyu havaya kaldırıp içini öğrencilere gösterdi. Kutunun her tarafı kemirilmiş vaziyette ve minik deliklerle kaplıydı. Ardından devam etti;

─ Görüyorsunuz değil mi? Fare anlaşılan bu kutudan çıkmak için epey mücadele etmiş. Bunu kutunun içindeki minik diş izlerinden ve irili ufaklı deliklerden anlıyoruz. Ancak şu var ki farenin hayatını sizin dediğiniz gibi ne havasızlık nede açlık aldı. Buna sebep olan iki şey var;

Kararsızlık ve Korku...

Kararsızlık, çünkü fare kutunun her yerini parçalayıp, her noktayı ayrı ayrı kemireceğine sadece tek bir köşesini ısırıp parçalasaydı ve bunda da kararlı olsaydı o deliği büyütecek ve kutudan çıkıp kurtulacaktı.

Korku, çünkü eğer siz öğrenciler benden ve notlarının düşmesinden böylesine çok korkmasaydınız, kutuyu açıp fareyi serbest bırakabilirdiniz. Ancak korkudan dolayı size yanlış gelen bir işe göz yumdunuz.

Hayatta bizi başarıya götüren yolda karşılaşacağımız en azılı düşmanlardır, kararsızlık ve korku.

Kararsızlıkla zaman tüketmeyin, kafanıza tek bir şey koyun ve o yolda ilerleyin. Ve bu yolda size yanlış gelen şeylere göz yummayın.

Göze batmaktan, ses çıkartmaktan korkmayın.