Zonguldak'ın çınarlarına kim bakacak?

Ereğli Belediyesi, ilçe merkezindeki asırlık çınarların bakımını ve budamasını yapıyor. Anıtlar Kurulu, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüğü'nün bilgisi ve onayı dahilinde yapılan bu çalışma takdir topladı.

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi nedeniyle dikilen 6 çınar, 550 yıldır dimdik ayakta.

Haberi okuyunca aklımıza Zonguldak'taki çınarlar geldi.

TTK'nın EKİ olduğu zamanlar dikilen çınarlardan söz ediyoruz.

Mesela Zonguldak'ın Ankara girişinde, TTK Merkez Atölyeleri önünde, kentimize ayrı bir hava katan çınarların bakımı ve onarımı yapılıyor mu?

Mesela Fener Semti'nde yol boyu dikilen çınarlar.

Sadece bunlar da değil.

TTK'nın tüm işlemlerinde bulunan çınar ağaçlarının bakımı ve budaması yapılmalı.

Zonguldak Merkez için Zonguldak Belediye Başkanı Doktor Selim Alan'a çağrı yapıyoruz. Kentimizin Ankara girişindeki ve Fener'deki çınarların bakımını, onarımını yapalım.

Vali Bey'in 'kümelenme' çabası

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş, 'çelik kümelenmesi' için büyük çaba gösteriyor.

Vali Bey'in çabası takdire şayan.

Keşke bu düşünce, böylesi ekonomik krizin olduğu bir dönem yerine, ekonomik verilerin daha iyi olduğu bir dönemde olsaydı.

Ama olsun.

Atılan her adım, konulan hedefe yaklaşmanın işaretidir.

Zonguldak Merkez için yapılan çabaları da gözlüyorum.

Maden makineleri üretimiyle ilgili çabalar da alkışlanacak türden.

Bu projenin hem üretim, hem de istihdam açısından, Merkez İlçe'ye cansuyu olacağına inanıyoruz.

Yerli ve Milli idi, o yüzden gitti!

Çatalağzı Termik Santrali (ÇATES) Direktörü Harun Sarı'nın görevden alınma hikayesini dün yazdım.

Yaptığım analize çok sayıda yorum geldi.

Gelen yorumlardan biri çok dikkat çekiciydi:

"Harun Sarı Yerli ve Milli idi, onun için görevden alındı."

Aslında benim uzun uzun yazdığım yazının özeti, bu yorum idi.

Anlayana!

Günün Fıkrası: Hayır!

Genelev işleten bir İtalyan, Milano'da sahibi bulunduğu genelevde oldukça iddialı bir işletmecilik örneği yapmak istemiş. Bütün kadınları toplamış ve demiş ki:

"Bu evde müşterilerimizin bütün isteklerine 'evet' demek zorundayız. Aksi taktirde rekabet şansımız yoktur."

Bu durumu zor da olsa içine sindirmek zorunda bulunan zavallı kadınlar; "Peki" deyip işlerinin başına geçmişler.

Evin sahibi işadamı da girişteki panoya yazmış:

"Bu evde kadınlarımıza 'hayır' dedirtemezsiniz. Bütün istekleriniz yerine gelecektir. Aksini ispatlayana en iyi restoranda yemek ve 100 bin dolar para teklif ediyoruz."

Bunu duyan müşteriler, akın eder. Her türlü teklifle karşılaşan kadınlar, seve seve bütün talepleri karşılarlar.

İngilizi gelir eline, Almanı gelir kulaklarına, Amerikalısı gelir tersine derken; her türlü teklifi karşılar zavallı kadınlar. Ne var ki Temel, uzakta değildir. Milano'ya gelir de geneleve gitmeden dönülür mü?.. Temel, esasen kapıdaki yazıdan hiç bir şey anlamadan içeri dalar. Ancak işe başlamadan önce, kadına bir şeyler fısıldar.

Kadın sert bir şekilde; "Hayır" der.

Bunu duyan temel boynunu bükerek; "Peki" der.

Tabii ki para ödülü kendisini pek memnun etmiştir. Ancak genelev patronu ile akşam yemeğe gidince adam sorar:

"Temel, sen bu kadına ne dedin de sana hayır dedi?.."

Temel yanıtlar: "Valla abi, ben bir şey demedim. Ben sadece işin başında 'Türk parasıyla ödeyebilir miyim' diye sordum, o da 'hayır' dedi..."