AK Parti İl Genel Meclisi Üyesi Ali Kemal Karaca, Ereğli Hasbeyler Köyü ve Kayalıdere Köyü sınırları içerisinde kalan Kayalıdere Şelaleleri mevkiinde dereye yuvarlanmış, kendisini köy muhtarı kurtarmış.

Ali Kemal Karaca, AK Parti İl Yönetimi'nde idi.

Yaş haddinden emekli olacağına, İl Genel Meclisi Üyesi yapıldı.

Aday gösterilmeden önce, bu işin yanlış olduğunu söylemiştik.

Gördünüz işte!

Ereğli'nin yolunu bilmez, izini bilmez.

Allah korusun; ya bir şey olsaydı!

Bu seçimlerde daha titiz olmak lazım.

Aynı şey Kozlu'da Kerim Yılmaz için de geçerli.

Bırakın Kerim Yılmaz'ı Kozlu'nun bir köyünde!

Geri dönemez!

Yolda Erim'e filan denk gelmezse!

Kıssadan Hisse: Kısmet...

Eski zamanlarda, Semerkand'da bir semerci ustası, oğluyla beraber hem semer yapar, hem de eskiyen semerleri tamir eder, baba-oğul hayatlarını böylece devam ettirir, giderlermiş.

Semerci ustası, mesleğinin alametlerinden olacak ki; çalışırken üzerinde oturduğu koltuğunu da semerden yapmış.

Bu semerin gizli bir bölmesini de para kasası olarak kullanmaktaymış.

Fakat semerde kasa olduğunu oğlu bile bilmezmiş.

Gel zaman, git zaman, çalışılır, kazanılır, paralar bu kasada biriktirilirmiş.

Olacak bu ya, baba tüccarın bir aylığına Semerkand'dan ayrılması icap etmiş.

Depodaki semerleri ve dükkanı oğluna emanet etmiş baba tüccar.

Seyahate çıkmadan önce de oğluna, kendi kullandığı semerin asla satılmamasını sıkı sıkı tembihlemiş.

Babası yokken oğul, babasının tembihlediği semerin haricindeki bütün semerleri satmış.

Fakat bir akşam, yolcunun biri gelmiş ve semer almak istemiş.

Adamın ısrarlarına dayanamayan oğul, biraz da kar ederim düşüncesiyle 10 akçe olan semeri 30 akçeye satıvermiş.

Baba tüccar, seyahatten döndüğünde semerden yapma koltuğunun olmadığını görünce koltuğunun nerede olduğunu sormuş.

Oğul, satmak zorunda kaldığını, ama üç katı kar ettiğini heyecanla söyleyince, babası şaşkına dönmüş.

Kimseye bir şey söylemese de için için yanmaya başlayan baba, işi gücü bırakmış, Semerkand, Buhara, gezmedik yer, uğramadık han bırakmamış; ama ne çare ki semerini bulamamış.

Tüccarın kaç ay, kaç yıl gezdiği bilinmez.

Ama yorulduğu belli ki şu beyit dökülmüş dilinden:

Dizimde kalmadı takat nasip arayı arayı,

Dolandırdı bizi kısmet, Semerkand'ı, Buhara'yı.

Semeri bulamayacağına kanaat getiren baba, eve dönerek işe koyulmuş.

Semer satmaya ve tamir etmeye devam etmiş.

Gel zaman, git zaman, bir semer eskitecek kadar vakit geçmiş...

Bir gün, bir adam semer tamir ettirmek için dükkana gelmiş.

Tüccar, yıllar önce kaybettiği semerini tanımış; ama hiç belli etmemiş.

Semer sahibine, 'Bu semer çok eskimiş, ben size yeni bir semer vereyim; bu bende kalsın' deyip semeri geri almak istemiş.

Bu duruma çok sevinen semer sahibi, yeni semeri alıp gitmiş.

Hemen semerini kontrol eden tüccar,parasını yerinde görünce sevinmiş ve şu beyti mırıldanmış:

Ne lazımdır sana gezmek Semerkand'ı, Buhara'yı,

Sana taksim olan kısmet gelir arayı arayı."

Hisse: HayaI ettiğiniz insan olmaya çalışmak, içinizdeki insanı harcamaktır.

Fıkra: Efendim!

Kocası, karısına; kadınların bir günde kaç kelime kullandığına dair bir makale okuyordu... 'Erkeklerin 15,000 kelimesine karşılık 30,000 kelime'

Karısı yanıtladı:

'Sebebi, erkeklere her şeyi tekrar etmek zorunda olmamızdır.'

Kocası karısına döndü ve sordu:

'Efendim?'