Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim sonuçlarıyla ilgili olarak seçmene tepki gösterilmemesi gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uyarısının bu köşeye konu olmasının nedeni, ilimiz ve ilçelerimizde alınan seçim sonuçlarıdır.

Mesela, AK Parti, Devrek'te az bir farkla seçimi kaybetti. Ama bizim yaptığımız anketlerde zaten bu sonucu görüyorduk. O halde seçim yenilgisi için birilerini suçlamanın anlamı yok.

Efendim, eski Başkan Mustafa Semerci çalışmamış.

Efendim, eski Milletvekili Özcan Ulupınar sahaya inmemiş.

O zaman onlar da çıkar, "Bize mi güvenip aday oldunuz?" der, sorun daha da büyür.

Sadece Devrek mi?

Mesela, Ereğli'de de yenilginin faturası Hüseyin Uysal'a kesilmek istendi.

Önemli olan "Seçmen takdirini neden böyle kullandı?" sorusuna yanıt arayıp, çözüm yolu bulmak.

Suçu sadece karşı tarafa atarsanız, bir sonraki seçimde daha büyük hezimete uğrarsınız.

Özetle; kazanınca "sen" kazanıyorsan, kaybedince "ben" suçlu olmayacağım.

Kazanan "sen" isen, kaybeden de "sen" olacaksın.

Aslolan kentin kazanmasıdır...

Seçim dönemlerinde öyle gereksiz polemikler olur ki...

Takım tutar gibi parti tutanlar, seçimi kaybedince, o yörede hayatın duracağını sanırlar.

Oysa kim kazanırsa kazansın, hayat devam eder.

Bu düzen yüzyıllardır böyle...

Kaybetsen ne olacak?

Tuttuğun takım kaybedince, taraftarlığı bırakıyor musun?

Desteklediğin parti kaybedince de bırakmıyorsun.

O zaman ne bu şiddet, bu celal?

Desteklediğin aday kazanınca, kasanın başına oturmadığın gibi, kaybedince de senin bir kaybın olmuyor.

"Kent için daha iyi" diyebileceğin aday olur.

Ama kentin için değil, kendin için belediye başkanı istiyorsan, o başka...

Kaybedince "sen" kaybetmiş gibi olursun.

Kazanınca da "sen" kazanmış gibi olursun.

Aslolan kentin kazanmasıdır.

Kıssadan Hisse:

Keramet şiir yazdıranda değilmiş meğer...

Bir adam, çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın, ansızın onu terk etti.

Adam, kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.

Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın, kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama "merhaba" dedi.

Adam, ona sıradan insana bakar gibi baktı.

Kadın, "Beni tanımadın mı?" dedi.

Adam, "Hayır, tanımadım" dedi.

"Nasıl tanımazsın? Uğruna şiirler yazdığın kadınım, ben seni şair yapan kadın..." dedi kadın.

Adam, kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi:

"Keramet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu... Mona Roza..."

Günün Fıkrası: Jet istifa...

Çok zengin bir petrol üreticisi, oteldeki odasına girer girmez, hemen telefona sarılır ve arkadaşının verdiği bir hayat kadınının telefon numarasını çevirerek, "Bak güzelim, ben burada bir iş anlaşmasına geldim, telefonunuzu araba motoru üreticisi bir arkadaşımdan aldım. İki saat sonra başka bir şehre gidiyorum. Benimle bir saat geçirirseniz, 10 bin dolar, bir araba ve de bir pırlanta yüzük vereceğim" der.

Karşıdaki ses sevinçle, "Beyefendi, ben otelin sekreteriyim. Dışarıyı aramak için 9 tuşuna basacaktınız. Ama merak etmeyin, sakin olun, ben şimdi işten istifa ettim, yanınıza geliyorum" der.