Zonguldak Merkeze bağlı Karaman beldesinde CHP Belediye Başkan Adayı Mustafa Kalaycı ve Belediye Meclis Üyesi Adayları vatandaşa çalıntı kıyma-kavurma dağıttı.

Emniyet güçleri olaya el koydu.

İstanbul'da bir Kızılay Şubesinden çalınan kıyma-kavurma Karaman'a nasıl geldi?

Hadi geldi, bir belediye başkan adayı çalıntı malı nasıl dağıttı?

CHP Belediye Başkan Adayı Mustafa Kalaycı'nın hayatı, yolda lastiği patlayan birine yardım ederek değişmeye başladı. O zaman AK Parti'den Karaman Belediye Başkanıydı.

O lastik değiştirme işleri yüzünden AK Parti, Mustafa Kalaycı'yı aday yapmadı. Kalaycı da, MHP'den aday oldu, seçimi kazandı. FETÖ operasyonlarına müdahil olmaya kalkınca; gözaltına alındı, tutuklandı, serbest kaldı, bir daha tutuklandı. Sonra beraat etti. Beraat etmesine rağmen İçişleri Bakanlığı, başkanlığa dönmesine izin vermedi.

Şimdi adı çalıntı kıyma-kavurma dağıtma işine karıştı.

Mustafa Kalaycı'nın burnu dertten kurtulmuyor.

Keşke, vakti zamanında, Beycuma Belediye Başkanı Vural Kundakçıoğlu'nu dinleseydi.

Ya da o lastiği hiç değiştirmeseydi!

Bir lastik değiştirdi, hayatı değişti.

Zonguldak siyasi tarihi yazılırsa, Mustafa Kalaycı'ya mutlaka yer ayrılacaktır.

Gökçebey'de Vedat Öztürk'e, Kozlu'da Ertan Şahin'e ayrılacağı gibi...

Kıssadan Hisse: Yalan ve Gerçek...

19'uncu yüzyıl efsanesine göre gerçek ve yalan bir gün buluşurlar.

Yalan, doğru söyler ve "Bugün hava çok güzel" der.

Gerçek ona bakar ve gözlerini gökyüzüne kaldırır. Gün gerçekten çok güzeldir, doğru söylemesine şaşırmıştır. Bir kuyunun önüne gelene kadar birlikte zaman geçirirler. Yalan hep doğru söylemektedir.

Yalan, "Su çok güzel, birlikte banyo yapalım!" der.

Gerçek, bir kez daha şüpheci bir şekilde suya dokunur, su gerçekten çok güzeldir.

Ona inanıp soyunur ve yüzmeye başlarlar.

Yalan, bir anda sudan çıkar, gerçeğin kıyafetlerini giyerek kaçıp kayıplara karışır.

Kızgın gerçek, kuyudan çıkar yalanı bulmak ve kıyafetlerini geri almak için her yere gider.

Dünyada çıplak gerçeği görenler onu hor görmekte ve öfkeyle bakmaktadır.

Zavallı gerçek, kuyuya geri döner ve sonsuza dek ortadan kaybolur.

O zamandan beri yalan, dünyanın her yerinde gerçek gibi giyinmiş ve içimizde yaşamaktadır. Dünya ise, hiçbir şekilde çıplak gerçeği görmek istememektedir.

Jean Leon Gerome / Kuyudan Çıkan Gerçek, 1896

Günün Fıkrası: İşte siyaset...

Yahudi asıllı bir Rus, İsrail'e göçme iznini alır. Çıkışta, Ruslar bagajını denetlerken elbiselerin arasında Lenin'in büstünü bulurlar. "Bu nedir?" diye sorarlar.

Yahudi, "Yoldaş, 'Bu nedir?' sorusu yanlıştır! 'Bu kimdir?' demeniz gerekirdi! Bu

Lenin'dir, sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getirendir. Ben de bunu 'bereketli günlerin anısı' diye yanıma aldım..." cevabını verir.

Etkilenmiştir Rus görevli:

"Tamam, geçebilirsiniz!"

Tel Aviv havaalanında gümrük memuru büstü görür ve sorar:

"Bu nedir?"

Yahudi:

"Paşam 'Bu nedir?' sorusu yanlıştır! 'Bu kimdir?' demeniz gerekirdi! Bu Lenin'dir. Bu deli cani yüzünden Rusya'yı terk etmek zorunda kaldım! Yanıma aldım ki, her gün ona bakıp bakıp lanet okuyayım!"

Etkilenmiştir İsrailli görevli:

"Tamam, geçebilirsiniz!"

Adam evine gelir, büstü büfenin üstüne koyar, gelişi nedeniyle de akrabalarına davet verir.

Yeğenlerden biri sorar:

"Bu kimdir?"

Yahudi:

"Kuzum, 'Bu kimdir?' sorusu yanlıştır kuzum! 'Bu nedir?' demen gerekirdi! Bu,

on kilogram, yirmi dört ayar altın, vergisiz, gümrüksüz, üstelik KDV'siz!!!"

Sözün özü:

Siyaset, aynı şeyi halkına göre farklı anlatarak inandırmaktır.