Zonguldak-Ereğli yolunda BEÜ Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nin hemen altında yapılan tünel hizmete girdi!

Ama siz tünele girdiğinizde, kesif bir lağım kokusuyla karşılaşacaksınız.

Sakın camınız açık olmasın!

Kendinizi fosseptik çukuruna düşmüş sanabilirsiniz!

Müteahhit, sifonu çekmeyi unutmuş galiba!

Dünyada ilk kez lağım kokan bir tünel yapmayı başardık.

Guinness'e başvurup, bu başarıyı tescil ettirmemiz lazım!

Sonunda karayollarının pokunu çıkardık, sevgili Zonguldaklılar...

Politikacılarımızı ve bu başarıda emeği olan bürokratlarımızı en poktan duygularla selamlıyoruz!

Şahinaz'ın çocuğu!

E-devlete girip soyunu öğrenmek isteyenler yüzünden internet sitesi kilitlenmiş.

Bizim nitelikli de meraklıya bu işlere... Hemen geçmiş bilgisayarın başına...

Yazmış e-devlet şifresini!

Ekranda beliren yazı şöyle:

"Şahinaz'ın çocuğu! Sen neyi merak ediyorsun?"

Aşağılık...

Şu çapkın müteahhidi yazıyordum ya!

Hani yanında çalışan mühendise 9 bin lira maaş veren!

Sonra bunun abisi girmişti topa!

"Aman kardeşimin haberi olmasın" diyerekten!

Peki, bir insan kardeşiyle ilgili konuya girer de, neden ondan gizler?

Yoksa...

O mühendis...

Yok yok...

Bu kadar aşağılık olamazlar ya!

Kolluk kuvveti!

Küçük bir belde!

Belediye başkanı ile işadamı birlikte her yerde!

Sonra karakol komutanı, işadamının yanında girer işe!

Yardımcısı belediyeye!

Başkan ile işadamının arası bozulur bir vesile ile!

Peki, başkan ve işadamının ne ilişkisi vardı, kolluk güçleriyle?

Acaba başkan ile işadamı iş üzerinde mi yakalandı?

Hala aklıma oturmadı bu mesele!

Devrek'te birahane...

Devrek'te iki tur attım!

Epey zamandır çalışıyormuş, kadın çalıştıran birahane!

"Kons yok" diyorlar, ama çişini tutamayan amcam balkonda yumulmuş teyzeye!

Hem de şehrin göbeğinde!

Bu mekanları denetleyecek bir kurum yok mu?

Nerede polis, nerede belediye?

Kaymakam Bey, bu konu sizi de ilgilendiriyor herhalde!

Günün fıkrası: Tetikçi...

İşadamı, tek başına golf oynayarak vakit öldürürken, yanına bir genç yaklaşmış...

"Size katılabilir miyim? Birlikte oynarız..." demiş. "Peki" demiş işadamı.

Çukurlar birer birer geride kalırken, işadamı, gence, "Ne iş yaparsınız?" diye sormuş.

"Keskin nişancı bir tetikçiyim" demiş genç...

İşadamı, "Dalga geçmeyin!" demiş.

"Yoo, İşim bu. Bakın silahım da burada" demiş ve yanındaki golf torbasından süper modern bir tüfek çıkarmış.

"Harika bir dürbünlü tüfek bu" demiş işadamı, hayran hayran... "Öyledir... Dürbün yüzlerce metre öteyi gösterir ve kusursuz nişan almamı sağlar" demiş genç.

"Herhalde bu dürbünle buradan bizim ev bile görünür. Verin bir bakayım..." demiş işadamı ve bakmış dürbünden...

İşadamı, "İşte evim... Yatak odası penceresi... Karım içeride... Aaa... Çıplak... Vay anasını... Bizim komşu da orada... O alçak da çıplak..." demiş.

Dönmüş tetikçiye, "Benim için çalışır mısın?" demiş.

"Tabii... Parayı veren herkes için çalışırım. Tetik çekme ücretim bin dolardır" demiş delikanlı...

"O zaman benim için iki kere çek... Önce karımı vurmanı istiyorum, tam ağzından... Dırdırı ile bana hayatı zehreden ağzından vur ki, bir daha konuşamasın. O adam da güya en iyi dostum. Arkadaş karısına göz koyan o namussuzu da tam aletinden vur ki, bir daha kimsenin karısına dokunamasın" deliş işadamı.

Tetikçi almış tüfeği eline, dürbüne dayamış gözünü... Parmak tetikte... Ama bir türlü çekmiyor.

"Çekecek misin o tetiği, yoksa çekmeyecek misin, hadi artık" diye söylenmiş işadamı.

"Seni çok sevdim... Biraz daha sabırlı olursan, bir taşla iki kuş vurup, sana bin dolar kazandıracağım" demiş tetikçi.