Dün, "Vaktin var mı ağabey?" diyerek aradılar hep.

Ahmet Şerif İzgören'in "Taksici ve Para Üstü" hikayesini yayınladık!

O kadar çok beğeni aldı ki...

Yazıyı, Necip Fazıl Kısakürek'in, "İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan kork!" sözüyle bitirince, mesaj yerine "cuk" diye oturdu.

Gelelim bugünkü hikayemize...

Siyasetçi ile danışmanı, bürokratlara telefon açıp yaptırdığı işlerin hemen tümünden para almışlar. Ruhsatlar, imarlar, falan filan!

Son dönemdeki kavgaların bütün nedeni bu aslında!

Bürokrat, siyasetçi ve danışmanının milleti çarpmasına engel olduğu için hedef tahtasına oturtulmuş!

Bu siyasetçinin yaptıklarını duydukça, "Eski görevinde kim bilir kimlerden neler almıştır?" diye geçiyor aklımdan!

Zaten geçen gün biri anlattı:

"Öyle 'ver bana 5 bin, ver bana 10 bin' yapmıyordu. Telefon gelmiş gibi yapıyor. 'Ha kaç liraydı. 6 bin mi? Tamam ben gönderirim sana' der, telefonu kapatırdı. Sonra bize '6 bin liran var mı?' diye sorardı. Nasıl 'yok' diyeceksin? Yoksa da telefon açıp getirtiyor, istediği parayı veriyorduk. Verdiklerimizin hiç birini de geri alamıyorduk!"

Bu meşhur siyasetçi, bir işadamından kızları için iki telefon istemiş.

İşadamı, "Ne demek efendim" diyerek iki adet en pahalısından telefon alıp siyasetçiye teslim etmiş! Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir rezillik!

İMEİ numarası elde, faturası elde! Adamlık yerlerde!

Yani biz böyle bir kişiyi "milletin sorunlarını çözsün" diye seçmişiz!

Şimdi hırsızlıklarına izin vermeyen; gazeteci, bürokrat, ilçe başkanı, herkese savaş açmış durumdalar!

Bir de "Hırsızlar Korosu" kurmuşlar!

Birlikte çalıp, birlikte sövüyorlar!

Milletvekillerimizin 'şey' yarışı!

AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar, dün sabah saatlerinde Zonguldak Şehit Gökhan Esen Anadolu İmam Hatip Lisesi ile Ereğli' deki İmam Hatip Anadolu Lisesi'nin "proje okulu" olarak onaylandığını duyurdu.

Öğleden sonra ise, AK Parti Zonguldak Milletvekili Faruk Çaturoğlu, aynı konuyla ilgili daha kapsamlı bir açıklama yaptı!

Ben milletvekillerimizin, özellikle aynı partili milletvekillerinin birbirleriyle giriştikleri bu "şey" yarışından acayip rahatsızım.

Mesela bunlar, TOKİ'ye ayrı ayrı gidip, her biri kendi ilçesinin talebini iletiyor!

Bürokratlar arkalarından gülüyor!

Oysa hep birlikte gitseler, Zonguldak'ın sorunlarını masaya yatırıp birlikte isteseler, çok daha iyi olacak! Ama bu "şey" yarışı kaliteyi de, seviyeyi de düşürüyor!

Katranı kaynatsan olur mu şeker?

Bu memleket bir acayip! Siyasetçisi de, bürokratı da fırsatını bulunca, kapıyı kilitliyor!

Resmi bir kurumun üst düzey yöneticisi, hafta sonunda çalıştığı kurumda bir odanın kapısını kilitleyip içerde çalışıyor!

O sırada kurumda çalışan başkaları da var! Çat kapı karşılaşıyorlar! Küfürbaz yöneticiye orada ne yaptığını soruyorlar!

O da bir soruşturma konusuyla ilgili çalıştığını söylüyor. Odadan çıkarken kapıyı yine kilitliyor! İçeridekini emniyete alıyor! Bir süre sonra tekrar geri geliyor. Odada çalışmaya devam ediyor! Orada ne yapıldığını bilen yok!

Biri diyor ki, "Dilek tutuyor", diğeri başka bir şey tuttuğunu söylüyor!

Hatta olay soruşturma konusu bile oluyor! Sonra olayın üstü kapatılıyor!

Rahmetli annem, "Soy çeker, pok kokar" derdi.

Atalarımız ise, daha veciz bir söz bulmuşlar:

"Katranı kaynatsan olur mu şeker? Cinsini sevdiğim cinsine çeker..."

Günün Fıkrası: Ya tersi olursa!

Bir gün, bir kadın esprili zekasıyla tanınan Bernard Shaw'a yaklaşır.

"Zekanıza hayranım" diye söze başlar ve gülerek, "Sizinle çocuk yapmalıyız, zekasını sizden, güzelliğini benden alırsa, ne muhteşem olur!" der.

Shaw, biraz düşünmüş gibi yapıp zekasına yakışan yanıtı yapıştırmış:

"Benim korkum şu; ya zekasını sizden, güzelliğini benden alırsa!"

Günün Sözü:

"Alçak olan kimse düşmekten korkmaz."

Aristoteles