Farkında mısınız?

Ne zaman bu kentin bir sorununu konuşmaya çalışsak, bahaneler sıralanıyor.

Ne zaman bu kentte bir sorunu birlikte çözmeye çalışsak, bahaneler sıralanıyor.

Peş peşe bahaneler…

Bitmek bilmeyen bahaneler…

Soğan cücüğünü doldurmayan bahaneler…

Eften-püften bahaneler…

Samimiyetsiz bahaneler…

Doğruluktan uzak bahaneler…

İnsanı çıldırtan bahaneler…

İnsanı zıvanadan çıkaran bahaneler…

Siz ne konuşursanız konuşun.

Bahaneleri kenti oldu Zonguldak.

[*] [*] [*]

İşte birkaç sorun…

Müşterek sorunlar…

Yani hem siyasi iktidarın, hem de yerel yönetimlerin birlikte çözmesi gereken sorunlar.

Lavuar alanı…

69 Ambarları…

Üzülmez TOKİ Projesi…

Doğalgaz…

Yollar…

2/B sorunu…

2015’e kadar bitmesi gereken imar ıslah çalışmaları…

Kentsel dönüşüm…

Zihinsel dönüşüm.

Zonguldak lobisi…

Ankara lobisi…

Hastaneler…

Ve daha neler neler…

[*] [*] [*]

Kentin belediyesi ve siyasi iktidar, lafta bir araya geliyor.

Gerçekte bir araya gelemiyor.

Gelemiyorlar.

Oysa her şeyin başı hizmet…

Çok affedersiniz de sidik yarıştırıyorlar.

Müşterek çözülmesi gereken onca sorun çözülmüyor.

Başlanamıyor.

Yarım kalıyor.

İşte lavuar alanı.

Bunlara en güzel örnek…

Kime sorsanız haklı…

Hepsi siyaset yapıyor.

AK Parti Milletvekilleri…

AK Parti İl Başkanı…

Hele hele CHP’li Zonguldak Belediye Başkanı…

Siyaset adına bu kenti cezalandırıyorlar.

Ve sizler şu parti veya bu parti adına bu cezalandırmaya sessiz kalıyorsunuz.

Hepimiz biraz sessiz kalıyoruz.

Sonuç ortada.

[*] [*] [*]

Güven sorunu var.

Birbirlerine güvenmiyorlar.

Birlikte Ankara’nın kapısını çalmıyorlar.

Medya eleştirince, dosyaları alıp kapıları çalıyorlar.

Fotoğraflar çekiliyor.

Bu buluşmalardan sonuç çıkmayacağı daha başlarken belli aslında…

Dosyalar veriliyor.

Fotoğraflar çekiliyor.

Sonrası yok.

Sonrası hep bahane...

Hep bahane…

[*] [*] [*]

Kimse kusura bakmasın.

Sorun çözmek isteyen çözer.

Bu kente hizmet etmek isteyen eder.

Bize böyle bahanelerle gelmeyin.

Bir belediye başkanı kentin sorunlarını bilmiyor, görmüyor ve ilgilenmiyorsa, bir iktidar milletvekili, “Gel bakalım arkadaş” demiyorsa biz neyi konuşuyoruz.

Bunca çelişki neden?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15’inci MÜSİAD Uluslararası Fuarı´nın açılış töreni ve 18’inci Uluslararası İş Forumu (IBF) Kongresi´nin kapanış oturumunda yaptığı konuşmada şöyle demiş:

"Türkiye´de terörle mücadeleyi dahi eleştirenler, şu anda bazı ülkelerdeki orantısız şiddeti görmezden geliyorlar.

Türkiye´de polis öldüren, asker, bekçi öldüren katilleri ‘gazeteci’ diye tüm dünyaya lanse edenler var. Peki, Batı´da yapılanlar karşısında niye susuyorsunuz?

Batı´da polisin savunmasız insanları öldürmesi karşısında, çocuklar, gençleri öldürmesi karşısında niye susuyorsunuz?

DEAŞ (IŞİD) terörüne son derece haklı biçimde karşı çıkanlar, PKK terörüne sempatiyle bakabiliyorlar. DEAŞ´a saldıranlar, ki saldırmanız lazım, peki PKK´yı meşrulaştırmak için bu gayretiniz niye?

Şu anda Avrupa ülkelerinde bu gayretleri görüyoruz, bu çalışmaları görüyoruz."

[*] [*] [*]

"Zulmün değil, adaletin abad ettiği bir dünyanın herkes için yaşanabilir olacağına inanıyoruz.

Suriye, Libya, Irak, Filistin, Mısır, Yemen, tüm buralar için sesimizi yükseltirken, ilkeli bir tavır ortaya koyarken, bunu çıkar adına değil, hak adına, adalet adına, insanlık adına yapıyoruz.

Bizim özelliğimiz bu.

Yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerimizden de bu mücadelemize destek vermelerini istiyor, bu samimi mücadelede yanımızda olmalarını bekliyoruz.

Irak´ın, Suriye´nin, Filistin´in barış ve refahı, sadece bu ülkeler için değil, dünyadaki her ülke için barış ve refah demektir."

[*] [*] [*]

Siz ne derseniz deyin, haklı olan tek kişi, Sayın Erdoğan…

Avrupa ülkelerinin PKK terörünü besleme ondan faydalanma konusundaki çabalarını bilmeyen yok.

İlk kez bu kadar net telaffuz edilmesi de önemli.

Geçmiş iktidarlar bu konularda sorunu sumen altı edercesine konuşamazdı.

Bu yönüyle Erdoğan kesinlikle haklı…

[*] [*] [*]

Peki.

PKK’yı meşrulaştıran sadece Avrupa ülkeleri mi?

Amerika mı?

Açılım-saçılım derken PKK’yı meşrulaştıran kimdi?

Taviz üzerine taviz veren kimdi?

Barış sürecini istismar eden, ettiren kimdi?

Elbette çatışmayalım…

Elbette çatıştırmayalım…

Elbette analar ağlamasın…

Ama böyle mi olmalıydı?

Politik düşüncesi ne olursa olsun bu ülkeyi gerçekten karşılıksız seven insanların gururunu kim incitti?

Bir barış, bir açılım süreci gerekliydi.

Peki, böyle mi olmalıydı?

Uzlaşı adına bunca taviz neden?

Bunca çelişki neden?