Zonguldak’ın ilk gazetesi ve gazetecisi, ilk yayıncısı, bu kentte geçirdiği 41 yıl içinde sosyal ve kültürel birçok “ilk”lerde imzası olan kişi, “Karaelmas” adının isim babası, Kuvay-ı Milliyeci şair ve yazar Tâhir Karauğuz’un yaşam öyküsü.

ZONGULDAK´IN İLK GAZETESİ…

Bilindiği gibi, Zonguldak kömür havzasının, dolayısıyla Zonguldak kentinin tarihi, kömür damarlarından birine vurulan bir kazma darbesi ile başlar. Zonguldak´ta gazeteciliğin ve matbaacılığın tarihi ise Tâhir Karauğuz ile başlamıştır. Karauğuz, Zonguldak’ta gazeteciliğe ilk adımı atarak bu kentin ilk gazetesi "Zonguldak"ı yayımlayan ve "Karaelmas" adını ilk kullanan kişidir.
Zonguldak´ın, yıllardan beri yurdumuzun sanayi merkezlerinden biri olmasının yanısıra diğer bir özelliği de, özellikle 1930´lu, 40´lı ve 50´li yıllarda çok canlı bir sosyal ve kültürel ortama sahip olmasıdır. Zonguldak’ta bu ortamın temellerini atan ve gelişmesinde büyük katkıları olan kişilerin başında Tâhir Karauğuz gelir. Şimdi büyük bir kısmı hayatta olmasa da, o günleri yaşayanlar, Karauğuz´un, nerdeyse tüm ömrünü, hiç bir maddî çıkar beklemeden Zonguldak´ın kültürel ve sosyal yaşamına adadığını bilirler.


23 MART 1923: ZONGULDAK´IN İLK GAZETESİ YAYIMLANIYOR…

Ankara Hükümeti tarafından, Zonguldak´a, İstihbarat Subayı ve Müdürü olarak atanan Karauğuz´un aklından, asıl tutkusu olan gazetecilik hiç bir zaman çıkmamıştı. O günlerde hızlı bir gelişim gösteren Zonguldak´ta henüz bir gazete bile yoktu. Zonguldak´ta bir "ilk"e imza atma, yepyeni bir gazete çıkarma hevesi ve heyecanı tüm benliğini kaplamıştı. İstihbarat işlerini de yürütmekte oluşu, habercilik açısından ona bir avantaj sağlayacaktı. Büyük çabalarla ve dayısı Maksut Çivi’nin katkılarıyla, Zonguldak´ın ilk matbaasını, “Zonguldak Karaelmas Yazım ve Basımevi” adıyla, dayısının “69 no.lu Boyacıoğlu maden ocağında” kurdu. Cumhuriyet´in ilânından yedi ay önce, 23 Mart 1923 tarihinde, “Zonguldak”gazetesinin ilk sayısı bu basımevinde basıldı.


Zonguldak´ın ilk gazetesi olarak Türk Basın Tarihi´nde yerini alan bu gazetenin yaşamı 1923-1953 yılları arasında tam 30 yıl sürmüştür.
Yayımlandığı sürece Zonguldak kömür havzasının bir organı olma özelliğini sürdüren gazetede, daha ilk sayısından itibaren, Zonguldak Kaymakamı Ahmet Cevdet Bey´in, kömür havzamızın gelişimi ile ilgili yazıları sürekli olarak yayımlanmaya başladı. Bu yazılara, kömür havzamızın ilk tarih kitabı da denilebilir.
Diğer taraftan, gazetenin şiir ve sanat sayfalarında, Zonguldak halkına kültürel bir ortam sunulmaya çalışılıyordu. Orhan Şaik (Gökyay) ve Behçet Kemal (Çağlar)´ın ilk şiirleri Zonguldak gazetesinde yayımlandı. Zonguldak gazetesi, uzun yıllar, Zonguldak´ın ilk ve tek gazetesi olma özelliğini sürdürdü. Sonraki yıllarda, Zonguldak basını ve matbaacılığını oluşturan bir çok değer, Zonguldak gazetesi bünyesinden yetişmiştir.


KARAUĞUZ AİLESİ…

Tâhir Karauğuz, 25 yaşında iken çıkarmaya başladığı Zonguldak gazetesi ile, şehrin gelecek vaad eden simâlarından biri olmuştu. 30 yaşına yaklaşırken, Zonguldak´ın tanınmış ailelerinden Mustafa Barlı´nın kızı Hâcer Hanım´a (1907-2003) tâlip oldu. 1928 yılında evlendiler. Hâcer-Tâhir çiftinin Çağlayan (1929-1992) ve Doğu (1941) adlarını verdikleri iki oğlu oldu.


TAHİR KARAUĞUZ’UN HAYATI…

Tâhir Karauğuz, 1898 yılında Safranbolu´da doğdu. Babası, aile adı "Karakullukçuoğlu" nâmıyla bilinen Saraç Mehmet Usta (Mehmet Hilmi Gürol), annesi ise oranın tanınmış ailelerinden Emin Efendi’nin kızı Şükriye Hanım´dı.

Tâhir, annesini çok küçük yaşta kaybetti. Okumaya, öğrenmeye meraklı, çok duygulu bir çocuktu. İlk şiirini annesi için yazdı. Rüştiye’yi Safranbolu´da okuduktan sonra, orta ve lise öğrenimi için, ailesi tarafından Kastamonu´ya gönderildi. Ancak o yıl, Kastamonu idâdisi (orta okulu) doğrudan sultâniye (liseye) çevrilmişti. O da Kastamonu Mekteb-i Sultâni´sine yazıldı.

O yıllarda Kastamonu Lisesi, bugünlerin bir üniversitesi gibiydi; Hoca Ziya, Ahmet Talât (Onay), İsmail Hakkı (Uzunçarşılı), Hasan Fehmi(Turgal), İsmail Habib (Sevük) gibi değerli hocalar vardı. Özellikle Edebiyat Hocası İsmail Habib, her derste Ziya Gökalp´in bir şiirini okur, öğrencilerinin duygularını coştururdu. Lisede, dil bilgisini güçlendiren, sanat anlayışını geliştiren bu hocalarla karşılaşan Karauğuz´un önünde yepyeni bir dünya açılıverdi: Bu dünya, şiir ve yazım dünyasıydı.

O yıllar, Osmanlı´nın zor günler yaşadığı Balkan Savaşı yıllarıydı. Yüreği vatan ve millet sevgisi ile dolu olan genç Tâhir şiirler yazmaya başladı. Bu sırada, Kastamonu´daki İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde kurulan Türk Gücü’ne kaydoluşu ona mânevi bir destek sağladı; kısa zamanda okulda ve bu Cemiyet´te yaptığı konuşmalar ve şiirleri ile tanınmaya başladı. Öyle ki, okuldaki hocaları ve arkadaşları artık onu ismiyle çağırmıyor, sadece "Şâir" diyorlardı.

Zamanın ünlü yazarlarından Aka Gündüz, 1914 yılında Türk Sözü dergisinde onun için şunları yazdı: “Bu genç şairde, her mukaddes (kutsal) şey için mukaddes bir ateş yanıyor. ‘Memleket batacak.” diyen kimseler önünde, onun ne gibi duygularla memleket ve millet için çırpındığını gördükçe, kahbeoğulları ne derlerse desinler, demir gibi yaşayacağımıza îman ediyorum vesselâm.”

İlk yazısı yayımlandığında 15 yaşındaydı. Safranbolulu hemşehrilerinin donanma yardımında gösterdikleri fedakârlığı öven bu makalesi, 23 Aralık 1913 tarihinde, "Donanma İanesi - Hemşehrilerime" başlığı ve "Safranbolu´lu Mehmet Tâhir" imzası ile, Kastamonu´da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin çıkardığı Köroğlu gazetesinde çıktı. Bir süre sonra, aynı gazetede, "Bayrağımız" adındaki şiiri yer aldı. Bu sırada, donanmaya ait bir şiiri de, İstanbul´da, Donanma dergisinde yayımlandı. Daha sonra, yazı ve şiirleri, ülkenin çeşitli gazete ve dergilerinde görülmeye başladı.



ASKERE GİDİŞ…

Birinci Dünya Savaşı´nın kara günleri yaşanıyordu. Arkadaşları birer ikişer askere alınmaya başlamıştı. O da, 1916 yılında, gönüllü olarak askere gitti. 18 yaşındaydı. Yola çıkarken, Kastamonu´nun o günkü tek gazetesi olan Köroğlu’nda son bir yazısı çıktı: "İşte Ben De Asker Oldum!"

Asteğmen rütbesi ile, Karadeniz bölgesindeki, 5. Kolordu, 14. Fırka, 526 sayılı Sâhil Muhafaza Piyade Taburu´nda Emir Subayı ve Bölük Kumandanı Vekili olarak görev yapmaya başladı.

Tâhir, 1918 yılında teğmen rütbesi ile terhis oldu. Terhis olur olmaz, okulunu bitirmek üzere Kastamonu Lisesi´ne geri döndü. Küçük yaştan beri aklında hep, öğrenimini tamamlayıp iyi bir gazeteci olma tutkusu vardı.


ATEŞLİ GÜNLER VE AÇIKSÖZ GAZETESİ…

Askerden dönüp Kastamonu Lisesi´nin son sınıfında okumaya başladığında, kendini birdenbire çok daha ateşli bir ortamın içinde buldu. Okulda düzenlenen toplantılarda, yurdun düşman tarafından işgâline ve Mondros Anlaşması’na karşı çıkılıyor, ateşli konuşmalar yapılıyordu.

Bu sırada, Mustafa Kemal´in Samsun´a çıktığı haberi Kastamonu´ya geldi; Tâhir ve arkadaşları sevince boğuldu. Artık, Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı´nı başlatacak ilk işaretler alınmaya başlanmıştı. Bu hareketi destekleyen gençler biraraya geldiler; öncülüğünü üç arkadaş, Hüsnü (Açıksöz), Ahmet Hamdi (Çelen) ve Tâhir (Karauğuz) yapmaktaydılar. Mustafa Kemal´in Samsun´dan yükselen sesini tüm yurda yayabilecek,Ulusal Kurtuluş Hareketi´nin Anadolu´da bayrağı olabilecek bir gazetenin çıkartılmasının artık sâdece bir heves değil, bir vatan borcu olduğuna karar verdiler. Lise Müdürü Mehmet Behçet (Yazar), Edebiyat Hocası İsmail Habib (Sevük) ve Tarih Hocası İsmail Hakkı (Uzunçarşılı) gibi bâzı hocaları da gazeteye yazı vermeyi vâdetmişlerdi. Bu üç arkadaştan Hüsnü, gazetenin adını buldu. Bu ad, daha sonra kendisinin de soyadı olarak alacağı "Açıksöz"dü.

Açıksöz’ün ilk sayısında yer alan yazıların büyük çoğunluğu, Tâhir (Karauğuz) tarafından hazırlanmıştı. Gazetenin "İçtimai Yaralarımız" başlıklı başyazısı, "Haberler" bölümü ve "Mesleğimiz" yazısı Karauğuz tarafından kaleme alınmış; ayrıca gazetede Hüsnü (Açıksöz)´ün bir şiiri ve Lise Müdürü M. Behçet (Yazar)´ın bir yazısı yayımlanmıştı.


KARAUĞUZ´UN ZONGULDAK´A GELİŞİ…

Karauğuz´un dayısı Maksut (Çivi) Bey, o sıralarda Zonguldak´ta madencilik yapmakta ve yeğenini sürekli olarak yanına çağırmakta idi.Genç Tâhir, dayısının bu isteğine uydu, Zonguldak´a gitti; dayısının Kozlu ve Zonguldak´taki dört ocağının sorumlu müdürü olarak çalışmaya başladı.

O yıllarda Zonguldak, deniz ulaşımı ile haber alıp verme kolaylığı ve güvenliği bakımından çok önemli bir yerdi; Ankara Hükümeti´nin denize açılan kapısıydı. Tâhir, buradan Açıksöz’e gönderdiği yazı ve haberlerle, gazetenin Zonguldak´taki kulağı oldu.


"ZONGULDAK MÜDAFAA-İ HUKUK-U MİLLİYE CEMİYETİ”…

Karauğuz, Zonguldak´ta, dayısının ocaklarını işletirken, kendisine, Kuvay-ı Milliye tarafından Kozlu ve Zonguldak Bölgeleri Askerî Polis Müdürlüğü görevi verildi. Bu örgüt, Garp Cephesi Kumandanlığı´na bağlıydı. Kısa bir süre de Akçakoca İskele ve Limanlar Kumandanlığı´nda görev yaptı. Daha sonra, Zonguldaklı vatansever gençleri bir araya getirerek, Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Zonguldak Şubesi’nin kurulmasında önderlik etti. Artık, dayısının yazıhânesi, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin ve Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin Zonguldak´taki merkezi olmuştu. Bir süre sonra, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti´nin başına Zonguldak Müftüsü İbrahim Hakkı (Akça) Efendi´nin geçirilmesini sağlayarak, etrafına toplanan ateşli arkadaşları ile birlikte, Ankara Hükümeti için, yerli ve yabancı maden şirketlerinin Maden İdaresi’nin tartısından geçen kömürlerinden ton başına 2 lira bağış toplama kampanyası başlattı. Ayrıca, Cemiyet olarak maden bölgelerine gidiliyor, orduya gönderilmek üzere giyim ve gıda maddesi yardımları toplanıyordu. Bu yardımlara halk da bağışları ile katılmaktaydı.


KARAUĞUZ´UN SOSYAL ETKİNLİKLERİ…

Karauğuz´u, 1940´lı ve 50´li yıllarda, Zonguldak´ta, CHP İl Yönetim Kurulu üyesi, CHP İl Başkanı ve Halkevi Başkanı olarak görüyoruz. Atatürk ve İnönü hayranlığı, onu, CHP´nin çalışmalarına katılmaya yöneltmişti. Ancak, siyasal yaşamın çalkantılı dünyasından beklediğini alamadı. Aslında, Zonguldak şehrinin o yıllardaki sosyal yaşamında akla gelen ilk isimlerden biriydi.

Karauğuz, Zonguldak’ta ilk gazete yayıncılığının yanısıra, kurduğu derneklerle ve yaptığı çalışmalarla bir çok sosyal etkinliğe imzasını atmıştı. Sırasıyla, Zonguldak´ta, Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, İhtiyat Zâbitleri Cemiyeti, Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Hava Kurumu, Millî İktisad ve Tasarruf Kurumu, Öğretmenler Birliği, İşçi Yardım Sandıkları, Amele Birliği, Ticaret ve Sanayi Odası, İl Genel Meclisi ve Daimi Encümeni, Türk Basın Birliği Zonguldak Temsilciliği, Ulucami Yaptırma ve Yaşatma Derneği ve başkaca hayır, kültür, meslek dernekleri ve kurumları yönetim kurullarında üye, genel kurullarında delege olarak görev yaptı.


Ayrıca, kendi kurduğu, Zonguldak Orta ve Yüksek Öğrenime Yardım Derneği, Basın-Yayın Derneği, Türk Büyüklerini Anma ve Yaşatma Derneği ve Amasra´yı Sevenler Derneği’nde; daha sonra yerleştiği İstanbul´da kurduğu Abdülhak Hamid´i Sevenler Derneği ve Türk Büyüklerini Anma, Türk Güzelliklerini Tanıtma Derneği’nde kurucu ve başkan olarak çalıştı.

Bunların arasında, Zonguldak Orta ve Yüksek Öğrenime Yardım Derneği’ni özellikle belirtmek gerekir. Bu derneğin çalışmaları ile Zonguldak´ta bir çok fakir gencin orta ve yüksek öğrenim yapması mümkün olmuş; ayrıca, Mehmet Çelikel Lisesi´nin yanına Yatıevi adıyla yaptırılan 200 kişilik öğrenci yurdunda da fakir öğrencilerin kalması sağlanmıştır. Bu binanın girişindeki mermer levhada, bir zamanlar kurucu olarak, Karauğuz´un adı yazılı idi.


ZONGULDAK’TA “İLK”LER…

Karauğuz, Zonguldak’da bir çok “ilk”e imza atan ve bir çok “ilk”in önderliğini yapan kişiydi. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

İlk öztürkçe dua: “Alemdar” olayı şehitleri için, 28 Ocak 1921 (Karauğuz´un hazırladığı dua metnini Müftü İbrahim Hakkı Akça okumuştu).
“Karaelmas” adının ilk kullanılışı: Aralık 1922 (“Karaelmas” dergisinin ruhsatında).
İlk gazete: “Zonguldak”, 23 Mart 1923.
İlk matbaa: “Zonguldak Karaelmas Basımevi”, 13 Aralık 1923.
“Uzun Mehmet Günü”nün İlk Kutlanışı: 8 Kasım 1932.
İlk kitap: “Öz Türk Adları Kılavuzu”, 1935.
“Zonguldak”ın Kurtuluş Günü”nün İlk Kutlanışı: 21 Haziran 1936.
İlk “Zonguldak Kılavuzu-Telefon Rehberi” Kitabı: 1936-1937.
İlk Resim Sergisi, 1937.
İlk Anma Töreni: Abdülhak Hâmid için, 5 Şubat 1937.
İlk dergi: “Karaelmas”, 13 Nisan 1938.
İlk “Şiir Günü”: 29 Mayıs 1949.
Safranbolu ve Karabük´ün ilk gazetesi: "Safranbolu-Karabük", 7 Temmuz 1951.
Amasra´nın Cumhuriyet tarihindeki ilk gazetesi: "Amasra": 27 Temmuz 1952.
Amasra´da ilk müze, 1955.
Çatalağzı-Işıkveren´in ilk gazetesi: "Işıkveren", 13 Mart 1956.
Amasra´nın Fethi´nin ilk kutlanışı: 30 Temmuz 1961.




ZONGULDAK´TAN AYRILIŞ…

Karauğuz´un Zonguldak´taki son kitabı, 1959 yılında yayımladığı "Uzun Mehmet´ten Günümüze Türkiye´de Kömür" oldu. Bütün çabalarına rağmen, yayınları ile tek başına uğraşmak zorunda kaldığı için artık gücü yetmiyordu. Yine de azimle ve büyük bir gazetecilik sevgisi ile yürüttüğü bütün bu çalışmalardan hiç bir zaman kişisel bir çıkar beklememişti. Bunun sonucunda, 1960´lı yıllarda güçsüz kaldı; işyeri borç bataklığına sürüklendi. Matbaasını devrederek, 1962 yılında, İstanbul´a, çocuklarının yanına yerleşti. Çok sevdiği Zonguldak´ından ayrılmak zorunda kalmıştı. Ancak, ileri yaşına rağmen, zamanını burada boşuna harcayacak bir insan değildi. Gençliğinde eski harflerle yayımlamış olduğu "Orduya Armağan" ve "Orta Anadolu´da Yunan Fâciâları" adlı kitaplarını, bir arada, 1965 yılında, "Anadolu´dan Koğduklarımız" adıyla yeniden yayımladı.
Doğu dergisini, İstanbul’da, bâzı seçme yazılarla ve daha küçük boyutlarda yeniden yayımladı (1973-1978). Son kitapları, "Kara Topraklardan Doğan Güneş" (1973), "Türklüğün Öğünçleri - 1" (1974) ve "Türklüğün Öğünçleri - 2" (1976) adlarını taşıyordu.

Ayrıca, iki dernek kurdu: Biri, çok sevdiği şair Abdülhak Hâmid için, "Abdülhak Hâmid´i Sevenler Derneği"; diğeri, "Türk Büyüklerini Anma, Türk Güzelliklerini Tanıtma Derneği".


YAŞAMININ SON YİRMİ YILI: YÜZLERCE ANMA TOPLANTISI…

Karauğuz, ömrünün kalan kısmını, yerleştiği İstanbul´da kurduğu dernekler kapsamında, ünlü kültür, sanat ve devlet adamları için anma günleri düzenlemeye adadı. Aslında tüm bu çalışmalarını nerdeyse tek başına gerçekleştirmiş bir yalnız adamdı.


Bununla birlikte hiç bir zaman yılmadı; yaşamının son 20 yılını verdiği İstanbul’da son nefesine kadar, büyük bir inançla, ilgili kişileri ve kuruluşları bir araya getirerek, gerekli finans kaynaklarını harekete geçirerek ve en ince ayrıntısına kadar tüm organizasyonları üstlenerek, sayısız anma toplantısı düzenledi.

Bu anma günlerinin sayısı, 1962-1974 yılları arasındaki 12 yılda 280 tanedir. Devam eden yılları da düşünürsek, "En azından 400´ü bulmuştur."diyebiliriz.



ARAMIZDAN AYRILIŞI…

Tâhir Karauğuz, 4 Haziran 1982 tarihinde aramızdan ayrıldı. Kabri, İstanbul´da, Aşiyân Kabristanı’nındadır.

Zonguldak´ta yaptığı hizmetlerin anısına, Bülent Ecevit Üniverstesi tarafından adına konferans salonu ve müzesi açıldı. Yayınevinin bir zamanlar bulunduğu caddeye, Zonguldak Belediyesi tarafından, "Tâhir Karauğuz Caddesi" adı verildi. Bu cadde hâlen bu ismi taşımaktadır.



(Karauğuz soyadı daha sonra Karaoğuz olarak değiştirilmiştir)

Yardımcı kaynaklar…
Zonguldak Nostalji
zonguldaknostalji.com
Doğu Karaoğuz