Dün öğleden sonra Ro-Ro taşımacılığı yapan bir gemiden korkunç dumanlar yükseliyor. Saatlerce sürdü bu durum. Saat 17.15 gibi gemi limana giriyor. Öyle bir duman çıkarıyor ki&[#]8230; Biliyorsunuz, bizim Valilik binası limanın kıyısında. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü de orada. Gemi, &[#]8220;Kim takar Yalova Kaymakamını&[#]8221; der gibi giriyor limana. Vay be&[#]8230; Biz ofisin penceresinden çekiyoruz fotoğrafları. Pusula&[#]8217;nın dost okurları da çalıştırıyor fotoğraf makinalarını. Ve biri diyor ki: &[#]8220;Bu gemi; Rusya&[#]8217;ya, Ukrayna&[#]8217;ya bu dumanla girebilir mi?&[#]8221;

Kesinlikle giremez. Sanki kaçak kömür yakıyor. Bu ne duman kardeşim? Yok mu şu işlerle ilgilenecek bir yetkili?

Kentin Valisi, gelen-gidenle mi ilgilenecek, bu işlerle mi?

Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Hasan Öztürk anjiyo olmuş. (Geçmiş olsun) Yok mu o dairede başka bir yetkili? Hepiniz mi anjiyo oldunuz?

Bir kent bu kadar mı sahipsiz olur?

Bu başlık ve bu içerikte yüzlerce yazı yazdım 23 yılda.

Biz değiştik, sorunlar değişmedi. Kanalizasyonu direkt denize akıtıyorduk. Hiç olmazsa kokusu olmuyordu. Arıtma yaptık, sahil yolunda kokudan durulmuyor. O bölgede oturanlar, evlerini satıp kaçmaya çalışıyor. Çöpü denize döküyorduk. Onu durdurduk, şimdi dağa döküyoruz. Çöpün suyu oradan sızıyor, dereler aracılığıyla yine denize geliyor. Termik santrallar kimyasal atıklarını yağmur suyu kanallarından denize boşaltıyorlar. Kaba atıkları da gizlice toprağa gömüyorlar. Bu ne aymazlıktır arkadaş? Yok mu bu kentin sahibi? Kaçak ocaklar dağları delik-deşik etti. Ağaçlar kesildi, doğa tahrip edildi, kimsenin sesi çıkmadı. Bu nasıl bir şehirdir Allah aşkına? Ve bu halk, nasıl bir halktır? Anlayan varsa, anlatsın bana. Ne isyan eden var, ne bağıran. Herkes halinden memnun&[#]8230; Ya da gerçekten deliriyoruz!

Kıssadan Hisse: Kahve fincanı!

İş yaşamında önemli yerlere gelmiş bir grup eski mezun arkadaş grubu, üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmiş. Çeşitli konular konuşulduktan sonra sohbet, işin yarattığı strese ve hayatın zorluklarına gelmiş. Yaşlı üniversite hocası, ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş ve değişik boy, renk ve kalitede bir çok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş. Kimi porselen, kimi seramik, kimi cam, kimi plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini oradan almalarını söylemiş. Tüm eski öğrenciler kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde hocaları onlara şunu söylemiş:

&[#]8220;Farkına vardınız mı bilmem, zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı, masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbette ki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal ama işte bu demin bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediği fincan değil, kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Yaşam kahveyse, iş, para ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca &[#]8216;yaşam&[#]8217;ı tutmaya yarayan araçlardır, ama &[#]8216;yaşam´ın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz.&[#]8221;

Günün Fıkrası: Mezarlık Bekçisi&[#]8230;

İki arkadaş konuşuyorlarmış:

&[#]8220;Nasıl, iş bulabildin mi?&[#]8221;

&[#]8220;Elbette, altımda bin 500 kişi çalışıyor.&[#]8221;

&[#]8220;Vay canına! Ne bu iş?&[#]8221;

&[#]8220;Mezarlık bekçisiyim.&[#]8221;

Günün Sözü:

Bilgili kişi mutludur, çünkü keşfedecekleri olduğunu bilir. Ama aptal da mutludur, çünkü bir şey bilmiyordur.

Alexander Pope