Gündemde çok şey var.

Ancak onların ne başında ekonomi geliyor.

Yani kentin ekonomisi.

Ekonomisi geriye giden bir kentte her şey geriye gidiyor.

İşsizseniz, evsiz barksızsanız, kiranızı, elektrik, su paranızı ödeyemiyorsanız ne konuşsanız boş.

İşin en zoru da bu kadar büyük nimetlere sahip bir kentin nasıl bu kadar tepetaklak olabildiğini anlamak.

Bu kadar büyük imkanlara sahip olan kentin bu hali gerçekten komik değil trajikomik.

TÜİK&[#]8217;in yaptığı araştırmalara göre Zonguldak işsizliğin az olduğu kentlerden birisi.

Yaşanabilir kentler sıralamasında da iyiye yakın.

Ancak bu istatistikleri üzerinde oturduğumuz kaynaklar, kıyısında oturduğumuz deniz, limanlar, doğa, büyük kentlere olan yakınlığa göre yapsalardı herhalde Zonguldak sonucu olurdu.

Artık buna ahmaklık mı dersiniz yoksa başka bir ley mi?

Ben şimdi ağır konuşurum olmaz.

En iyisi mi ona siz karar verin!

Bir kent nasıl bu kadar büyük fırsatların üzerinde oturduğu halde bu kadar küçülmeye gidebilir?

Yıllardır bu soruyu soruyoruz.

Yanıtını da biliyoruz aslında.

Biraz siyasiler, biraz bizler.

Sadece siyasiler değil asla.

Hayat, temsil, görev, sadece seçilmek değil elbette.

Kartvizit dağıtmak değil.

Gazetelerden sallamak değil.

Üretmek, üretme, üretmek.

İnsanlar, kent, güzellikler, yaşam adına bir şeyleri olumlu yönde değiştirmek için seçilirler.

Milletvekili olurlar.

Belediye Başkanı olurlar.

Sendika, dernek başkanı veya yönetici olurlar.

Bizde seçilmiş olmak başlı başına yettiği için gerisini teferruatta kalıyor.

Başta da söyledim kentin ekonomisi dibe gidiyorsa geleceğini bu kente ipotek etmiş herkes batabilir demektir.

Kentlerin ekonomisini canlandırmak için bazen fırsatlar çıkar karşınıza.

Kentler zenginleşirse herkes bir şekilde yararlanır.

Göçler azalır.

Sancılar azalır.

Ayrılıklar azalır.

Eskiden ipek yolları üzerine kurulan kentlerde yaşayanlar daha şanslıydı.

Şimdilerde zenginliklerini, imkanlarını iyi değerlendiren kentler daha şanslı.

Bir de hükümetlerin açıkladığı teşviklerden yararlanan kentler çok şanslı.

Antep.

Konya.

Kayseri.

Denizli.

Düzce

Daha pek çok il.

Bu kentlere verilen teşvikler her zaman işe yaradı.

Zonguldak&[#]8217;ta her teşvik paketinde kıyısından köşesinden yer aldı.

Ancak o paketlerden Zonguldak&[#]8217;a çıkan hep kol saati oldu.

Yıllardır hep öyle olmadı mı?

Teşvikler oldu.

Paketler açıldı.

Hep ümitlendik ama hep aldatıldık.

Bütün bunlar olurken Zonguldak&[#]8217;ta birileri temsil adına seçilmekle yetindi.

Birileri kartvizit dağıtırken yoruldu.

Birileri koltuğu kaptırmamak için olduğu yerde takla attı.

Birileri konuştu, birileri günü kurtardı ama olan hep bu kente oldu.

Ne seçilmişler görevlerini tam yapabildiler ne onları seçenler oylarının takipçisi olabildiler.

Sonuç ortada.

Şimdilerde yeni bir teşvik paketi açıklandı.

İşin doğrusu iş çevrelerinin; &[#]8220;Detaylarına bakmak lazım&[#]8221; derken gösterdikleri temkinli davranışa rağmen iyimser olanlardan biriydim.

Paket çok janjanlıydı.

Açık açık kömür diyordu.

Açık açık destek, teşvik, üretim, istihdam diyordu.

Çıka çıka içinden Avrupa!nın parmağı ve Türkiye&[#]8217;nin teslimiyeti çıktı.

Avrupa Kömür Çelik Topluluğu diyor ki;

&[#]8220;Linyit üret arkadaş. Taşkömürü senin neyine.

Hem bak bu taşkömürü koklaşabilir.

Sen bunlarla demir çelik fabrikası falan kurup işletirsin.

Ne gerek var.

Ben sana satarım.

Sen yorulma.

Zaten istesen de taşkömürüne teşvik falan edemezsin.

Bak papaz olurum sonra.

Maça kızı yaparım seni&[#]8221;

Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk;

&[#]8220;Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür&[#]8221;

İşte, taşkömürünü çıkarıp yeni demir çelik fabrikalarının kurulmasını teşvik edemeyen, bor&[#]8217;unu istediği gibi çıkarıp işleyemeden satan, sonra 30 kat misli fiyatla ithal etmek zorunda kalan bir Türkiye&[#]8217;nin bağımsızlığı.

İşte Zonguldak gibi nimetleri bol bir kentin durumu.

İşte böyle bir kentteki seçilmiş, atanmış siyasetçi, belediye başkanları, dernekçilerin ve denetçilerin durumu.

Ekonomi, kömür, demir çelik, iş, ekmek, para bu kentin ortak menfaati ama bunun için bile cücük kadar kamuoyu oluşturmaktan aciz durumdayız.

Sorun birimizde değil.

Sorun hepimizde.

Çünkü hazırcıyız!

Hazır varsa konmayı iyi biliriz!

Yoksa tüymesini!

Pusula 7. yaşını kutluyor

Pusula Gazetesi&[#]8217;nin 7. Kuruluş Yıldönümünü hep birlikte kutluyoruz.

Acısıyla, tatlısıyla altı yılı geride bıraktık.

Her gün yeni bir deneyim kazandık, her gün yeni insan tanıdık.

Yaşarken öğrendik, öğrenirken kendimizi geliştirmeye çalıştık.

Dost edindik, düşman edindik.

Kimi zaman kızdırdık, kimi zaman sevindirdik, kimi zaman düşündürdük.

Bunları yaparken rotamız hep Zonguldak oldu.

Eksik fazla bütün sesleri dinledik ama vicdanımızın sesine göre yazmaya özen gösterdik.

Tüm okurlarımıza, dostlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz.