Adana'da silahlı saldırıda eşi ve kızıyla birlikte hayatını kaybeden İsmet Metin, 16 Şubat 1999-17 Şubat 2003 tarihleri arasında Zonguldak'ta görev yapmıştı.

Rahmetli ile göreve başladığı andan itibaren yıldızımız hiç barışmadı.

İyi bir insandı. Ama 1950 model bir valiydi.

Gidişine altı ay kala barıştık.

Bir gün makamında, "Söyle bakalım Ali, bu kavgadan ne öğrendin?" diye sordu.

"Bir valiyle nasıl kavga edileceğini öğrendim" dedim.

"Başka" dedi.

"Bir de, bir valiyle nasıl barışılacağını öğrendim" dedim.

Sonra o babacan tavrıyla şunları söyledi:

"Sen şimdi, 'İsmet Metin gider, bu işler biter' diyorsun. Ama öyle değil. Devletin hafızası var evlat, unutmaz."

Aradan yıllar geçti. Atilla Çınar adlı bir İl Emniyet Müdürümüz oldu!

Onunla da sorun yaşadık!

Beni Ereğli'de bir çete operasyonuna taktı!

Üç gün nezarethanede kaldım!

Üçüncü gün akşam saatlerinde aklıma İsmet Metin Valimizin sözleri geldi:

"Devletin hafızası var evlat, unutmaz."

İsmet Metin ile ettiğim kavganın hesabını üç gün nezarette kalarak verdiğime inandım hep.

İsmet Metin güzel insandı. Duygusaldı.

Onu Zonguldak'ta çok kişi kandırdı.

Aydığında canı çok yandı.

Eşi Nurşen Hanım, nurlar içinde yatsın. Tam bir Osmanlı kadınıydı.

Biz Vali Bey'le kavga ederken yaptığımız haberlerin ucu ona da dokunuyordu.

Zonguldak'tan ayrılacakları günün bir gün öncesinde bir buket çiçekle Vali Konağı'na gittik.

Metin çifti bizi kapıda karşıladı. Hanımefendi, hiçbir şey yaşanmamış gibi sarıldı bize...

Elini öptük. Helallik aldık.

Yıllar sonra İsmet Metin Valimizle Ankara'da röportaj yaptık. Valilik görevindeyken, "Kayı boyu Karakeçili soyundan" dediği Gazeteci Ali Bahadır için, "En büyük hatam Ali Bahadır" demişti.

Bizimle kavgasının nedenini ona bağlamıştı.

Bize çok zarar vermişti. Defterlerimizi aldırıp ceza yazdırdı.

Basın toplantılarına aldırmadı.

İşadamlarına baskı yaptı.

Tüm bunlara rağmen güzel insandı. Allah rahmet eylesin.

Varsa hakkımız, helal olsun...

Gökten kemik yağardı!

İtin duası kabul olsaydı, gökten kemik yağardı.

Bu sözü hepiniz biliyorsunuz.

Ama şu ara o kadar havlayan var ki!

Bizde size atacak kemik de yok!

Az ötede havlayın!

Başım ağrıyor!

Kıssadan Hisse: Nasıl geçiniyorlar?

ABD, İngiliz ve Türk Maliye Bakanları, bir araya gelmiş, kamu çalışanlarının durumlarını görüşmektedirler.

ABD Maliye Bakanı derki:

"Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık geçimi için bin Dolar gerekiyor. Biz onlara bin 500 Dolar veriyoruz. Bunun bin Dolar'ını çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar, 500 Dolar'ını nereye harcıyorlar, bilemiyoruz."

İngiliz Maliye Bakanı sözü alır:

"Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık asgari geçim endeksi bin Sterlin. Biz çalışanlarımıza bin 400 Sterlin veriyoruz. Bin Sterlinini çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar. 400'ünü ne yapıyorlar, bilmiyoruz."

Bizim Maliye Bakanı sözü alır:

"Bizim kamu çalışanlarının asgari bir aylık geçimi için 3 bin TL gerekiyor. Biz 2 bin TL veriyoruz. Gerisini nereden buluyorlar, bilemiyoruz."

Not: Ben de "milletvekillerinin nasıl geçindiğini merak ediyorum" desem, yalan olur! Bazı milletvekillerinin nasıl geçindiklerini biliyorum!

Günün Fıkrası: Siyasetçi!

İki emekli, parkta güvercinlere yem atıyorlardı.

Birinci ihtiyar:

- Şu güvercinlere ne zaman yem atsam, siyasetçileri hatırlıyorum.

-Neden?

-Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza pisliyorlar.

Günün Sözü:

"Yaşam, çok zalim bir öğretmendir. Önce sınav yapar, sonra dersi verir."

Andre Gide