Pek çok defa yazdık.

Bu kentin yazarlarının, sanatçılarının, fikir işçilerinin yalnızlığını yazdık.

Bu kentin hafızasını canlı tutanların yalnızlığını yazdık.

Onların yalnızlığını yazdık.

Çaresizliğini…

Neden yazdık?

Pek çok küçük-büyük belediye kendi kentlerindeki bu değerlere sahip çıkarken, Zonguldak uyudu.

Belediye başkanları bu illeri görmezden geldi.

Havai fişeklere, lüzumsuz harcamalara dünyaları döken belediye başkanları, üç yazarın kitabını bastırmadı.

Bu kentin hafızasını yaşatan tarihçilere, edebiyatçılara, sanatçılarına sahip çıkmadı.

Çıkıyor gibi göründü.

Geçenlerde Amasra’daki Kitap Fuarı’nda “Medya” konulu bir söyleşiye davetliydim.

Medya-okur ilişkisi üzerine düşüncelerimizi paylaştık.

O fuar da bir isim daha vardı.

Doğu Karaoğuz…

“Karaelmas’ın İlk Madencileri” kitabı için oradaydı.

Kitabı bastıran Amasra Belediyesi’ydi.

Amasra Belediyesi, tarihine sahip çıkmıştı.

Aynısını öğretmen Zonguldak Belediye Başkanı Muharrem Akdemir’e getirseniz, size Güneş Kore gezisini anlatır.

50 dereden su getirir.

Öylesine acır, öylesine acırsınız ki, cebinizde varsa, son kuruşlarınızı bırakıp gitmek istersiniz.

Bu sadece Muharrem Bey için değil.

Öncekiler için de geçerli.

Diğerleri için de geçerli.

Cumartesi günü Atatürk Kültür Merkezi’ndeydik.

Yazarımız Ali Kaya, “Zonguldak’ta Elektriğin Tarihi: Kömürün karasında Şerarenin İzleri” isimli kitabını imzaladı.

Ve söylenmesi gereken şeyleri söyledi.

Önemli şeylerdi onlar.

Sitem doluydu.

Kendi adına değil.

Bu kentin hafızasını yaşatmak isteyen, ancak yalnız yaşayan, yalnız ölmeye terk edilen yazarların, sanatçıların, düşünürlerin, araştırmacıların adına isyan ediyordu.

Dedi ki:

“Burada bir sitemimi de dile getirmek istiyorum.

Bana sponsorluk yapacak arkadaşlar yerine Zonguldak Belediyesi ile Ticaret ve Sanayi Odası’nın sponsorluk yapmasını isterdim.

Bir anlamda bu kitap onların da tarihi...

Bu konuda duyarsız kaldılar.

Bireysel olarak bir şikayetim de yok.

Biz 20-25 Zonguldaklı yazarlarız.

Sıkıntılarımız var.

Benim dışımda kitap yazıp da zarar etmeyen arkadaşım olduğunu sanmıyorum. Çoğu arkadaşım kitaplarını basıp parasını cebinden ödüyor.”

Çalışma ortamı, çalışma imkanı meselesi var.

Çok çok önemli…

Devam etti Ali Kaya…

Dedi ki:

“Zonguldak’ta Belediye, Vilayet, Ticaret ve Sanayi Odası kim varsa bu insanlara hiç değilse, moral olarak destekçi olsunlar.

İyi bir çalışma ortamı sağlasınlar.

Bir büro oluştursunlar, bir internet bağlantısı yapsınlar yeter.

Hiçbir masrafları olmayacak.

En azından sponsor bulmakta yardımcı olsunlar.

Dostlarımın huzurunda Zonguldaklı kurumlara bir sitemim var, sitemim size değil, geldiğiniz için sizlere sonsuz teşekkür ederim.

Gökhan Demir kardeşim, ‘Ben belediye adına buraya geldim’ diyecek, ama ben onu kardeşim olarak burada görüyorum.”

Dertliydi Ali Kaya…

Dedi ki:

“Yakaladığımız teknolojide her türlü bilgiye ulaşmak çok kolay.

Dünya küçük bir köy haline geldi.

İnternet ile artık her şeye ulaşabiliyoruz.

Bu kitap çalışmasını yaparken karşıma bir olgu çıktı.

TTK arşivinin yakılmak için gönderilmesi meselesi.

1980 yılı kurumlar açısından bir milat. 1980 öncesi arşivler yakılıp imha edilmiş.

Bu da 1980 darbesinin insanlar üzerinde ne kadar ürkütücü ve korkutucu olduğunun bir kanıtı.

Şimdi belediyede bir dönem öncesinin arşivi bile yok.

Böyle arşiv düşmanı olan bir ülke daha görmedim. Ama iyi ki özel arşivler, milli kütüphaneler var.

Ben o dosyaları toplarken hiçbir şeyden sakınmadım.

Birçok araştırmada da araştırmacılara gösterdim.

Belediyede bir dönem öncesinin çalışması yok ama 1930 yılından buyana Belediye Meclis tutanaklarının hepsi ciltlenmiş şekilde saklanmış.

Bu konuda titiz bir koruyuculuk yapan eski Yazı İşleri Müdürümüz Kemal Öztürk’e teşekkür ediyorum.

Bu konuda bize izin verdi ve inceledik.

Kopyalamamıza da müsaade etti, kendisi de sanal ortama aldı.

Yangın gibi felaketlerde yok olmasını istemedi.”

Belediye Başkanvekili Gökhan Demir oradaydı.

Yanıt verme sırası ondaydı.

Dedi ki:

“Ben buraya Belediye Başkanvekili olarak geldim.

Belediyenin katkısı olmadığını duyunca, şahsım adına üzüldüm.

Daha önceden bu konuyla alakalı bilgim olsaydı, bu konuda Ali Ağabey’i yalnız bırakmazdım.

Bir şekilde Başkanımla da bu konuyu paylaşırdım.

Belediye olarak biz Ali Ağabey’imizden bu konuyla ilgili özür diliyorum.

Pazartesi günü vekilliğimi teslim edeceğim, bu konuyu da Başkanımıza ileteceğim.”

Bu konular basit gibi görünebilir.

Ancak kentlilik bilinci adına çok çok önemli...

Gökhan Demir, hazır vekalet eldeyken pek çok şey yapmaya çalıştı.

Aslında, “Ben Muharrem Akdemir’den 10 kat daha iyi yaparım” demek istedi.

Öyle demese de, çabası, ortaya çıkan fotoğraf bunu dedi.

Veya böyle bir algı yarattı.

Mesela bu konuda ne olacağını gerçekten merak ediyoruz.

Başkan Muharrem Akdemir, bu işe yanaşmaz.

Daha atılacak çok havai fişek var.

Onlara para lazım…

Yurt dışı gezilerine harcırah lazım…

Böyle şeylerle uğraşmaya vakti yok.

Çare Gökhan Demir’de…

Akdemir bir on gün daha vekalet bıraksa, bu iş kesin çözülür!

Aslında Başkan Akdemir, birkaç gün daha yurtdışında olsaydı, Gökhan Demir pek çok konuyu çözebilirdi!

Kısmet başka sefere!


Çaycuma kongresi…


AK Parti, Çaycuma’da ilginç bir kongre yaşadı.

Genel Başkan Yardımcısı olan eniştesinin girişimiyle Genel Merkez adayı olan Vedat Emeksiz, kendi yaptığı delegeden oy alamadı ve 2 oy farkla kaybetti.

Seçimlerde sessiz kalarak CHP’ye çalışan Vedat Emeksiz’in aday yapılması zaten anlamsızdı.

İşte sonuç…

Adil Düzlü, seviyeli ilişkileri ve duruşuyla Çaycuma siyasetinde seviyeyi yükseltecektir.

Olması gereken buydu.

Düzlü’yü tebrik ediyor, başarılar diliyoruz.