Gerçekten zor bir durum...

Gerçekten inanılır gibi değil…

Kendi yaptığın delegeyle sandığa çakıl.

AK Parti Çaycuma İlçe Başkanlığı’nın 5’inci Olağan Kongresi’nden söz ediyorum.

İlçe Başkanı Vedat Emeksiz, kendi yaptığı delegeyle sadece iki oyla seçimi kaybetti.

Saltukova eski Belediye Başkanı Adil Düzlü seçimi kazandı.

AK Parti’nin Çaycuma’daki tüm “ağır topları” ya da başka deyişle “güç odakları” Adil Düzlü’nün yanındaydı.

Vedat Emeksiz, nerede hata yaptı da bu kadar gücü karşı safta birleştirdi, anlamak mümkün değil.

Daha kongre salonundayken, “Adil Düzlü kazanırsa istifası istenir. Genel Merkez görevden alır” propagandası yapılıyordu.

Seçim sonucu açıklandığında kazanın Adil Düzlü, kaybedenin Vedat Emeksiz olduğu ortaya çıktı.

Kongreyi nasıl yorumlamak lazım, bilmiyorum.

Ama Vedat Emeksiz kazansa, partinin tüm kurucuları, ağır topları muhalefete geçecekti.

Adil Düzlü kazanınca, sadece Vedat Emeksiz kaybetti.

AK Parti’ye küsmesi mümkün değil.

Zira Emeksiz’in eniştesi AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop...

Emeksiz’in bundan sonraki hedefi milletvekilliği olmalı.

Kırgınlığı, dargınlığı bırakıp partisi için çalışmalı.

Eski İlçe Başkanı Ahmet Çolakoğlu gibi kongreden kongreye ortaya çıkmamalı.

Çaycuma’da AK Parti’nin büyüğü Kadir Alagöz’dür.

Ağabeylik yapıp, partiye yeniden birlik, beraberlik havasını getirmelidir.



Kıssadan Hisse: Kaz yollasam yolar mısın?


Padişahın biri, Veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler, görmek istemiş. Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler.

Padişah, kızın yanına yaklaşıp sormuş: “Merhaba kızım. Baban evde mi?”

Kız: “Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.”

Padişah: “Annen evde mi?”

Kız: “Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.”

Padişah: “Kızım eviniz çok güzel, ama bacası eğri.”

Kız: “Bacası eğridir, ama dumanı doğru tüter.”

Padişah: “Sana bir kaz yollasam yolar mısın?”

Kız: “İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!”

Padişah, kıza, "Öyleyse selametle kal!" deyip, Veziriyle tekrar yola koyulmuş.

Saraya varınca, Padişah, Vezirine sormuş: “Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?”

Vezir, “Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım Padişahım” demiş.

Padişah, “O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni Vezirlikten azlederim!” demiş.

Vezir, telaşla fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, “En iyisi ilk ağızdan bilgi almak” deyip, gitmiş Padişahın konuştuğu kızı bulmuş.

Vezir: “Aman kız, hanım kız!.. Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi seninle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.”

Kız, “Konuştuklarımızı açıklarım, ama her cevap için on altın isterim” demiş.

Vezir, kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

“O amca bana babamı sorduğunda, ‘Azı çok etmeye gitti’ demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.”

Vezir, on altını vermiş, kız devam etmiş:

“O amca annemi sorduğunda, ‘Annem biri iki etmeye gitti’ demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.”

Kız, Vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

“Amca, ‘Eviniz çok güzel, ama bacası eğri’ demekle; benim güzel olduğumu, ama gözlerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de, ‘Bacası eğridir, ama dumanı doğru tüter’ diyerek; ‘şaşıyım, ama gözlerim iyi görür’ demek istedim.”

Vezir, kıza on altınını verip hemen atılmış:

“Peki ya, ‘Sana bir kaz yollasam yolar mısın?’ ne demek?”

Kız tebessüm edip açıklamış:

“O kaz da sizsiniz… Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!..”