İnsanlar mutsuz.


Umutsuz.


Yaşam sevinçlerini kaybetmişler.


Sadece fakirler, işsizler, muhtaçlar mutsuz değil bu ülkede…


Sağlığı olan da mutsuz, parası olan da…


Beş karış suratla başlıyoruz güne.


İşte tüm bunlara karşın, 95’inde yaşam sevinci aşılayan bir adamın hikayesi.


Veda ederken bile yaşam sevinci aşılayan adamın hikayesi.



1920’li yıllardı.


Ucu başı olmayan uzak köy yamaçlarında fakir bir çocuktun.
“Öksüz”dün.
Yetimdin.
Ayağında çarık, sırtında yamalı gocuk düştün yollara…
O köy senin, bu köy benim…
Nefesin kesilinceye kadar koştun.
Belki 10, belki 12.


Çocuk yaşta tanıştın davul, zurna, cümbüş, kemane ile...
Çaldın, oynadın...
Vurdun, oynattın...



15´inde, 35´inde, 70´inde, 100´e verdiven dayadığında hep aynıydın.

Neşenle, muhabbetinle, güzel kalbinle nam saldın.
Pınarbaşı’nda, Azdavay’da, Cide’de, Çatalzeytin’de, Kastamonu’da…
Vakti geldi, düştüğün kuyudan sağ çıktın…
Vakti geldi, kurşunlara ıslık çaldın…
Vakti geldi, evlat kaybettin...
“Yaşar”ı kaybettin, “Hasan”ı kaybettin…
Vakti geldi, torun kaybettin...
Vakti geldi, eşini, kardeşini kaybettin…
“Döndü”yü kaybettin, “Dikbarmak Recep”i kaybettin...
“Eski ahbap”ları kaybettin…



Ne ettin, eyledin sonunda 100’e yaklaştın.
Son güne kadar çalıp söyledin...


Bıkmışa, usanmışa, mutsuzlara, kendini darda hissedenlere umut aşıladın.


Yaşam sevinci aşıladın.
Çünkü bir gün bile küsmedin hiç bir şeye, hiç bir kimseye...
Bir gün bile şikayet etmedin...
Hiç bir nedene...
Hayata ve insanlara…
Kötülüğe, ihanete, hıyanete takılıp kalmadın.


“Boş ver” dedin.



Ama hiçbir iyiliği de unutmadın.
40-50 yıl öncesine bile gittin.


Bir bardak çayını içtiğini, bir dilim ekmeğini yediğini hatırladın.


Parasıyla seni tıraş eden berbere kiloyla bal gönderdin.


Birlikte şarkılar söylediğin bizim Türkan’ı hiç unutmadın.


Kapısını bir kez açana, ömrünün sonuna kadar dua ettin.
Mümkünse gittin, gördün...
Gidemediğine selam gönderdin.
Paran, pulun olmadı.


Parayla derdin de olmadı.


Sevmedin ki…


Diyordun ki:


“Para namerttir…”


“Düşman kazandırır insana…”

Çaldın kazandın, oynattın kazandın.

Para, mal mülk hırsın hiç olmadı.

Olanı paylaştın.

Zengin- fakir demedin.

Çocukluktan gelen bir yokluk sancısına en güzel cevaptı belki.

Uzaktan yakından herkesle ekmeğini paylaştın.

Suyunu paylaştın.

Katığını paylaştın.

Sevgiyi, saygıyı paylaştın.




Seninle olan hikayemiz uzun.


Çok uzun.


Kaç Anadolu romanı çıkar kim bilir…


Kaç sinema filmi…


Keşke yazmaya vakit olsa…



Annem yoktu, babam çok uzaklardaydı.


Sen vardın çocukluğumda…


Sabahın köründe pilli radyosundan türküler dinleyen, ahşap evin küçük penceresinden birincisini tüttüren.


Kızarmaya başlayan ilk eriği benim için dalından koparan.


Oğul çıkaran arılar tüm bedenimi sardığında, tütsüyle gelip “bal yapsın” diye onları kovana toplayan.



Sonra mesafeler girdi aramıza…


Okul, askerlik…


Kimi nedensiz ve hak etmediğimiz mesafeler.


Gereksiz nedenler.


Başka acılar, ayrılıklar.


Mektup yazmayı severdin.


Hasretlik akardı sözlerinden.



Yıllar geçti, evlendirmek için çok uğraştın.


“Herkese çaldım, bir sana çalamadım” dedin.


O günleri de gördün.


Geldin.


Çaldın, oynadın, oynattın.


Şükür ki, torununu da gördün.



“Eski toprak”tın.


Bedenin artık yorgun düşse de, taptazeydi hafızan.


“Bu kışı çıkaramam” dedin.


Artık gitmek istiyordun.


Kimseye yük olmak istemiyordun.


Kış çıktı.


Düğünler başladı.


Baharın en güzel vaktinde uykunda geldi ecel.


Davullar senin için vurdu.


Fakir bir çocuk olarak geldin, zengin bir “Ahmet Ağa” olarak gidiyorsun.



Kalbimiz ne kadar ağrısa da, yüzümüz tebessüm ediyor.


Giderken bile yaşam sevinci ve umut aşılıyorsun.


Toprağın bol, mekanın cennet olsun.


Dedem Ahmet Öksüz’e…



Kişi başına borç kaç para?



Yorumsuz paylaşıyoruz.


Haber şöyle:


“Soma faciası acı bir gerçeği de ortaya çıkardı. Yaşanan faciaya rağmen borçlarını ödeyebilmek için madene tekrar ineceklerini açıklayan maden işçileri borç batağında.


Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) verilerine göre, Soma’nın bağlı olduğu Manisa’da 1 liralık tasarrufa karşılık bankalardan 2 liralık ticari borç alındı. Bankalara olan kredi borcu kişi başına 8 bin 707 TL olan Manisa halkının, toplam tasarrufları ise kişi başı 4 bin 681 lira ile sınırlı kalıyor.


Borç tasarrufu aştı


1 milyon 360 bin nüfuslu Manisa’da BDDK’nın 2014’ün ilk üç ayı verilerine göre toplam 12 milyon 157 bin TL kredi borcu bulunuyor. Şehrin takipteki alacakları ise 319 bin 404 TL. Manisa’nın Soma ilçesinde ise nüfus 102 bini aşıyor.


250 bin nüfusu olan Kütahya’da da kişi başı banka borcu ise tasarrufların iki katına ulaşıyor. Kütahya halkının bankalara 3 milyon 695 bin TL kredi borcu bulunurken, 1 milyon 730 bin TL tasarruf mevduatı var. Şehrin bankalara olan kişi başı kredi borcu ise 6 bin 231 TL. 190 bin nüfuslu diğer madenci kenti Bartın da, borcu tasarrufundan fazla olan şehirler arasında yer alıyor. Bankalara kredi borcu 6 bin 344 TL olan Bartın’da, toplam kredi borcu 1 milyon 250 bin lira.


Zonguldak da borçlu


Zonguldak’ın da kaderi diğer madenci kentlerinden farklı değil. 214 bin nüfuslu kentte kredi borcu toplamı 5 milyon 317 bin TL’yi buluyor. Şehirde kişi başına borç ise 8 bin 431 lira.”