Zonguldak insanı, sorunlarını azaltmak için sandığa gidiyor.

İstiyor ki; yeni milletvekilleri sorunları çözsün, sırtımızdaki yük azalsın.

İstiyor ki; yeni belediye başkanı sorunları çözsün, sırtımızdaki yük azalsın.

Ama tam tersi oluyor.

Milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, hatta sivil toplum örgütü yöneticilerimiz ve siyasi parti temsilcilerimiz bile sırtımıza yük oluyor.

Ne kadar ters değil mi?

Eee, hadi o zaman, biz de girelim bu işe.

Nereye?

Mesela; siyasi partiye, derneğe, sendikaya&[#]8230;

Yahu kardeşim, buralarda bir köşe tutmak için neler yapmak gerekiyor, siz biliyor musunuz?

Kişiliğinden ödün vereceksin, zamanından vereceksin, parandan vereceksin.

Yeri geldi mi alkış alacaksın, yeri geldi mi küfür yiyeceksin.

Demokrasinin tam gelişmediği ülkelerde bu işler zor.

Biraz daha beklememiz gerekecek galiba.

Bunca yıl bekledik!

Biraz daha bekleriz!

Kıssadan Hisse: Sevmek, bazen vazgeçmeyi de bilmektir...

İyi kalpli yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever bu tırtılı. Onunla tüm yalnızlığını, tüm sevgisini paylaşır. Gel zaman, git zaman tırtıl büyür, güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran, bırakamaz onu bir türlü. Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çiçekler vardır da, kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalnız bırakamaz onu. Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır. Ama adam bilir ki: "Sevmek, bazen vazgeçmeyi de bilmektir."

Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne, kırlarına, çiçeklerine doğru... Kelebek mutlu olmasına mutludur, ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını andırmaz. Aklında adam, o çiçek senin, bu çiçek benim dolaşır saatlerce... Adam bir kelebeğe sevdalı, bakıp durur boşluğa. Kelebekse, hâlâ konacak sıcak bir avuç aramakta! Böylece kelebek şunu anlar: "Bazen ait olduğumuz yer orasıdır; sıcak bir avuçtur biliriz. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir."

Böylece adam şunu anlar: "Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız."

O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömecek bir dağ aramaya başlar. Ama gücü tükenene dek arayıp da bulamayınca anlar k: "Hiçbir dağ bir özlemi gömebileceğimiz kadar büyük değildir."

Adamsa, artık sevdasını koyar avuçlarına kelebeğinin yerine.

Herkes bir şeyler yaşar; iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış. Yaşadıklarından bir çıkarım yaparak hayatına bir yol verir, aynı zamanda düşüncelerine de... (Alıntı)

Günün Fıkrası: Sen ne işe yaradın?

Hoca ile Bektaşi, Ramazan vakti içki içerken yakalanırlar ve kadının huzuruna çıkarılırlar. &[#]8220;Şeytana uyduk kadı efendi&[#]8221; diye af dileyen hocayı, kadı affetmez ve idam cezası verir. Sıra Bektaşi&[#]8217;ye geldiğinde savunmasını yapar: &[#]8220;Kadı efendi, ben gayrimüslimim, bana oruç farz değildir.&[#]8221;

Kadı, Bektaşi&[#]8217;yi serbest bırakır. Bektaşi, kadının huzurundan ayrılırken sorar: &[#]8220;Kadı efendi, ben de şahadet getirip Müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?&[#]8221;

Kadı efendi düşünür, bir kişiyi Müslüman yapmanın sevabını hesap eder ve Bektaşi&[#]8217;nin teklifini kabul eder, hocayı da affeder. Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hoca, Bektaşi&[#]8217;ye kızgınlıkla sorar:

&[#]8220;Sen ne biçim adamsın be, bir Hıristiyan, bir Müslüman oluyorsun! Sen de hiç iman yok mu?&[#]8221;

Bektaşi gülerek cevaplar:

&[#]8220;Gavur oldum kendimi, Müslüman oldum seni kurtardım. Peki, sen ne işe yaradın?&[#]8221;

Günün Sözü:

En çok hoşlandığımız insan, kendimize benzettiğimiz insandır.

Montaigne