Yazdığımız haberlerden kimi zaman, anında sonuç alıyoruz.

Kimi zaman, zaman alıyor.

Ama mutlaka bir sonucu oluyor.

Yakın tarihe göz attığımızda, hemen tüm büyük olaylar Pusula tarafından patlatılmış.

Bunların en önemlisi, nitelikli dolandırıcılık ve zimmet suçlarından 33 yıl 6 ay hapis cezası alan ve halen firarda olan Yasin Hamzaçebi’dir.

Devletimiz ensesindedir.

Alınması gerektiği zaman alınacaktır.

Biz, sadece nitelikli dolandırıcılar ile değil, niteliksiz ve meteliksiz dolandırıcılar ile olan mücadelemizi de sürdürüyoruz.

TTK Memurlar Derneği Lokali’ni kaçak olarak bitiren, hazine arazisine kaçak inşaat yapan, belediyenin mührünü söken ve bu nedenle hapis yatan Sami Aydın’dır!

Sami Aydın, şu anda ruhsatsız düğün salonu işletmektedir!

Devletimiz, kendisine göz yummaktadır!

Zamanı gelince o göz açılır!

TTK Üzülmez Müessese Müdürlüğü’nde yaşanan hurda yolsuzluğunu, Zonguldak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne gittiği sanılan hurdaları yazdığımızda bize gülmüşlerdi!

"Bu kadar da olmaz" demişlerdi!

Olmuş!

"Hurdalar geri geldi" diye tutanak bile tutulmuş!

Çaycuma'da iş yapan Karabüklü müteahhit Ekrem Karaaslan, taciz iddiasıyla gözaltına alındı, tarihi eser operasyonundan tutuklandı!

Bu müteahhitle ilgili haber ve yorumlarımız da vardı.

Bu müteahhit, bir kadın ve polis müdürü üçgeninde gelişen olaylar zinciri, çok renkli bir şekilde devam ediyor!

Yöresel ezgiler eşliğinde yazmaya devam edeceğiz.

Böyle onlarca olay var.

Yaz yaz bitmiyor.

Hele siyasetçilerde ne hikayeler var!

Yıllar geçtikçe, çıta düştükçe bize gelen malzeme artıyor!

Biz, bunları yazınca da saldırı artıyor.

Bunca yıl vazgeçmedik.

Zonguldak’tan giden, siyaset sahnesinden silinenleri yazmıyoruz bile...

'Bu uygulamalar ancak faşist yönetimlerde olur'

Tüketici Hakları Derneği Zonguldak Şubesi Başkanı Ali Topaloğlu, "Belediyeler, ticarethane değildir. Gelen, gideni aratıyor" demiş.

Ve eklemiş: 

“Yola 'sosyal belediyecilik" diye çıkanlar, bugün işin kolayına kaçıp her şeye zam yapmayı marifet sanıyorlar. Belediyelerin işlettiği plajlardan alınan ücretlere yüzde 100 zam, ne demek? Bunun anlamı şudur... Gariban yoksul plaja gitmesin. Sadece seçkinler plaja gitsin. 'Halkçılık' adına seçim alanlar, halkı çoktan unuttu. Dün mecliste zamlara karşı çıkan meclis üyeleri, şimdi nerelerde? Aynı şeyin Kozlu'da da yaşandığını görüyoruz. Ilıksu Plajı'na dışarıdan yemek-içecek getirilmesinin yasaklanmış olduğunu basından öğrendik. Bu durum, umarım doğru değildir. Böylesi uygulamalar ancak faşist yönetimlerde ve kar amacı güden şirketlerde olur. Böylesi uygulamalardan kaçınılmalı, yoksul ve dar gelirli vatandaşların rahat bir şekilde plajlara girmesi sağlanmalıdır.

Diğer bir konu otopark ücretleri... Evet, belediyeler. bu konuda düzenleme yapmalı. Park yerleri dışında ara sokaklarda araçlar park edilmemeli ve bu park yerlerinden belediye makul ölçüde ücret almalıdır. Bu ücret, kademeli yapılmalıdır. Bu park işi herkese eşit uygulanmalı, kimseye hiç bir şekilde ayrıcalık tanınmamalıdır. Hastane önündeki park yerlerinde daha düşük bir tarife uygulanmalı ve ilk bir saat ücretsiz olmalıdır.”

Tüketici Hakları Derneği Zonguldak Şubesi Başkanı Ali Topaloğlu’nu zamlar konusunda sessiz kaldığı için eleştirmiştik. 

Başkan Ali Topaloğlu, Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem ve Kozlu Belediye Başkanı Altuğ Dökmeci’yi çok sert eleştirmiş.

“Vur” deyince, öldürmüş.

“Böylesi uygulamalar ancak faşist yönetimlerde ve kar amacı güden şirketlerde olur” demiş.

Bence de doğru söylemiş.

Basen...

Baseni yere yakınlarla sorun yaşıyorum!

Boyu kısa değil, baseni yere yakınlarla!

Benim sorun yaşadığım baseni yere yakın olanların büyük bölümünün dünyaya bakış açıları anlamsız şekilde nefretle doludur!

Hırslı olurlar ve başkalarına zarar verirler!

En ufak bir olayda dahi haklı çıkmak, üstün gelmek onların zaferidir, "ben de varım" demelerinin yoludur!

Bunlar, basenlerinin yere yakın olduğunu da kabul etmezler! 

Edenler, sorunu çözerler!

Gübre...

Hafta sonları bahçede oluyoruz.

Ekiyor, dikiyor, biçiyor, üretiyoruz.

Elimde kova, Devrek'in Bakırcılar Köyü’nden getirdiğim organik davar gübresi atıyorum ürünlere....

Telefonum çaldı...

“Nerdesin, ne yapıyorsun?” dedi.

“Bahçedeyim, ürünlere gübre atıyorum” dedim.

Tabiki gübreyi üç harfli haliyle söyledim!

“En iyi bildiğin işi yapıyorsun” dedi.

“Sen verimine bak” dedim.

Gerçekten verim oluyor.

Ama ot da oluyor.

Sulayacaksın...

Otunu alacaksın...

Belleyeceksin...

Öyle sadece gübre atmakla iş bitmiyor.

Aynen haberi yazmak, bombayı patlatmak gibi...

Yetmiyor...

Takip edeceksin...

Kazacaksın, eşeceksin, belleyeceksin...