Zonguldak siyaset kulislerinin,
En renkli ismi tabi ki Tahsin Erdem!
Akın Kavi,
Tahsin Erdem dengesi içinde,
Kaç bilinmeyenli olduğu belli olmayan,
Bir denklem mevcut.
X’i yalnız bıraksan olmuyor.
Y’yi diğer tarafa atsan olmuyor.
Aşağı tükürsen sakal,
Yukarı tükürsen bıyık.
Akın Kavi,
Tüm CHP’li belediyelere savaş açtı.
Geçen hafta Tahsin Erdem,
Bu hafta Altuğ Dökmeci!
Ama bizim en ilgimizi çeken,
Tahsin Erdem ile olan ilişkisi.
Ama belli ki,
Bu ilişki,
Toksik bir ilişkiye evrildi.
Akın Kavi’nin Gümüşhane’de uğradığı kaza kırım sonrasında,
Bazı dengeler değişti.
Ama bana sorarsanız,
Tahsin Erdem’in dediği, “Ben yetkimi kimseyle paylaşmam” sözleri,
Kavi’de bardağı taşıran son damla oldu.
Keza o sıra,
Alkollü bir mekana ruhsat aldırmak için,
Röportaj yapıyorlardı.
‘Sen misin yetkini paylaşmayan?’ moduna girmiş olabilir.
Ama her ne olursa olsun,
Tahsin Erdem’in,
Basın ile olan soğuk savaşı devam ediyor.
Hal böyle olunca ise,
Kontrol de elde kalmıyor.
Ben hayatımda,
İki tane ‘Tahsin’ tanıdım.
Biri İzmir’de Yunan’a ilk kurşunu atan Gazeteci Hasan Tahsin.
Diğeri de,
Bütün basının kurşunlarına hedef olan bizim Tahsin!
*    *    *    *    *    *    *    *    *
CHP Kadın Kolları,
Son günlerde yaşanan kadın cinayetlerine dikkat çekmek için,
Gazipaşa’da bisiklet sürdü.
Sanırım Çaycuma’da,
Meme kanserine dikkat çekmek için,
Pedal çevrilmişti.
Ama kadın cinayetlerine dikkat çekmek için,
Neden bisiklet sürülür ki?
Farkındalık böyle mi oluyor?
Yani CHP’li kadınlar,
Bisiklet yerine,
Kuzu da çevirebilirlermiş!
Aynı alakaya maydanoz işi işte!
Cidden,
Kuzu veya piliç çevirmemeleri için,
CHP’li kadınları kim ikna etti?
O kadar ucu açık bir eylem ki!
Daha vurucu bir eylem yapılabilirdi.
Ne bileyim kanlı elbiseler ile sessizce yürünebilirdi.
Daha çarpıcı olurdu.
Neyse!
Heveslerini kırmayalım şimdi.
*    *    *    *    *    *    *    *    
Zonguldak’ın en yetkin yorumlarını,
Pusula’da okuyorsunuz.
Bu yazılanlara sadece köşe yazısı demek ayıp olur.
Kimsenin bilmediği kulisler,
En çarpıcı tespitler,
Ve kimsede olmayan sanatsal bir dil ve üslup!
Zonguldak’ta,
Cümle kurmayı bilenlerin köşe yazarı sayıldığı,
Göz önüne alınınca,
Bu tespitlerim yerine ‘CUK’ oturuyor.
Ben Citroen Ami yazınca,
Küfür etti diyen cahil güruhu,
Sanatsal dilden nasıl anlayacak ki?
Büyük susam küçük susama ‘Susamcık’ demiş.
Ne diyecek ki?
Bu küfür mü şimdi?
‘O Rus bu mu?’ diyoruz.
‘Oooo Batuhan küfür etti’ oluyor.
Kardeşim ben aradığımız Rus’un önümüzdeki Rus mu olduğunu soruyorum!
‘Darağacındaki ip ne’ diyorum.
Vay efendim ortalık yıkılıyor.
‘Dünya kadar malın olacağına fındık kadar Citroen Ami’n olsun’ diyorum.
Yok bilmem kimin ailesine yazmışım.
Sizin içiniz fesat içiniz!
Cem Yılmaz’dan esinlendik ‘Ebenin avı’ yazdık.
Böyle yazı mı olurmuş!
Bir ebe ava çıkamaz mı?
Mesela geçtiğimiz günlerde,
Bir ebe Citroen Ami ile takla atmıştı.
Haberin başlığını ‘Ebenin Citroen Ami’si takla attı’ diye versek,
Zonguldak’ta başka bir şey konuşulmazdı.
İşte biz tüm bunlara sanatsal dil diyoruz.
İncelikli dil kullanımı,
Ve mizah birleşince tadından yenmiyor.
Mesela Karar67’de yazdığım köşe yazıma bir yorum gelmiş.
Ben kimin attığını tahmin ediyorum.
‘Zonguldak Özel Kalem Müdürü kim olacak?’ sorusuna,
Yorum ile şöyle bir cevap gelmiş, “Anan diyen olursa hukuki süreçler için çok iyi bir avukat tanıyorum”.
Kahkaha attım!
Çok zekice geldi bana.
O yüzden Pusula’da ki her köşe yazısının edebi bir yönü vardır.
Son olarak edebiyat tarihimizden örnekle bitireyim.
Şair Nef’i’yi herkes tanır.
Hiciv üstadıdır.
Bu yolda katledilmiştir zaten.
Sadrazam Gürcü Bayram Paşa'ya yazdığı "a köpek " redifli gazeli vardır.
 Rivayete göre bir daha hiciv yazmamaya söz vermesi karşılığında canını kurtaran Nef'î,
 Dördüncü Murad'ın ‘yeni bir hiciv yok mu?’ diye sorması üzerine dayanamamış.
Gürcü Bayram Paşa'ya yazdığı kasideyi okumuştur. 
Padişah bunu beğenmesine rağmen Bayram Paşa'nın baskısı üzerine idam kararını vermiştir. 
Nef'î durumdan kurtulmak için ‘zenci’ saray ağalarından birine bir özür mektubu yazdırmak istese de yine hiciv damarı tutmuş, çenesini tutamamıştır.
Saray ağası dayanamayıp bir dilekçeyi yazmış, 
Tam imzalarken kalemden bir damla siyah mürekkep kağıda damlamış. 
Zenci ağayı renginden dolayı aşağılamak için muzipçe "Mübarek teriniz damladı efendim" demiş.
Zenci saray ağası Nef'i'yi hemen cellada teslim etmiş.
Ne yapalım bizim de huyumuz böyle!
Hiciv etmeyince insan yazdığından bir şey anlamıyor.