Zonguldak’ta,

Kenti korku iklime sokarak,

Şahsi hedeflerine ulaşmak isteyen,

Akın Kavi’ye,

Özgür Halkın Sesi’nden yanıt geldi.

Daha önce,

Beraber çalışan,

Seyfi Boyraz ve Akın Kavi,

Birbirlerine girdiler.

İkisinin de ortak noktası,

Cüruf meselesiydi.

Boyraz köşe yazısında, “Akın Kavi su üzerinde taş sektirir gibi olayları da sektirmenin çabası içinde.

Cüruf olayı üzerinden şahsımı hedef alıyor, verdiğim cevap üzerinden de Mustafa Çağlaya ve Coşkunoğlu’na gönderme yapıyor.

Ama cüruf hakkında yazdıklarıma tek kelime cevap vermiyor.

‘WhatsApp yazışmaları’ diyorum…

‘Dekont’ diyorum…

‘200 bin lira’ diyorum…

‘200 bin dolar’ diyorum…

‘Fatura’ diyorum…

O çıkmış, ‘Mustafa Çağlayan’ın villası’, ‘Coşkunoğlu’nun tavukları’ diyor.

Cüruf olayından, Mustafa Çağlayan’a, oradan da Coşkunoğlu’na su üzerinde taş gibi sekiyor Akın Kavi.” diyor.

Ve peşine,

Akın Kavi’nin dostlarını arayarak,

Tehdit ettiği iddiasında bulunuyor.

Hani diyorlar ya,

Ali Rıza Tığ,

Batuhan Karamalak,

Akın Kavi’yi kişisel yazıyor.

Alın üçüncü gazeteci de Seyfi Boyraz oldu.

Demek ki,

Mesele kişisel husumet falan değil.

Sorunun kendisi Akın Kavi imiş.

Bu tablodan,

Bu anlaşılıyor.

Bir şehir düşünün ki,

Herkesi kendine düşman etmeyi becerebilmişsin.

Bu da bir yetenek.

Akın Kavi’nin süper kahraman yeteneği de,

Zaten buymuş.

Sayın Boyraz tehdit falan iddiasında bulunuyor ya!

Akın Kavi’nin tarzı hep böyle zaten.

Şimdi herkes şunu düşünmeli.

Kamuoyu,

Devlet kurumları,

Şahıslar!

Neden Akın Kavi her meselesinin tam ortasında?

Seyfi Ağabeyin çizgisini biliriz.

O bile neden zıvanadan çıktı!

Öte yandan,

Bu yazının Özgür Halkın Sesi’nde çıkması da ilginç.

Mustafa Özdemir müdahale etmemiş.

Seyfi Ağabey de,

Mustafa Ağabey de,

Hepsi Akın Kavi ve Ergin ile çok içli dışlılardı.

Mustafa Ağabey kendisi hedef almasa da,

Seyfi Ağabey üzerinden,

Akın Kavi’den hıncını aldı.

Akın Kavi ile Zonguldak’ta,

Bir çok gazeteci yakın gitti.

Bir gün her şey değişecek.

Ve kimse Akın Kavi ile dosttuk diyemeyecek.

Ama ben o gün şunu yazacağım, “Ulan hepiniz oradaydınız be!”

***

Devrek Belediyesi,

29 Ekim kutlamaları için,

Şarkıcı Mary Jane’i getiriyor.

Devrek’te konser yapılacak.

Yani hatırı sayılı bir,

Ödeme de yapılacaktır sanatçıya.

Peki Devrek’te,

Selden yıkılan köprü ne olacak?

Hani Zonguldak’ta,

Ömer Selim Alan ne yapsa,

Devlet yaptı deniyor,

Hizmetten görülmüyor ya.

Alın buyurun,

Çetin Bozkurt belediye eliyle köprüyü yapsın.

CHP’nin hizmet anlayışı bu değil mi?

Tamam işte!

Belediye kasasından bu köprü yapılsın.

Ama işte siyaseti CHP’liler böyle saçma yapıyor.

Çetin Bozkurt’un yapamadığı köprüyü,

DSİ yapsa hayır demezler.

Hatta Bozkurt’un hanesine artı yazarlar.

Ama merkezde bu yapılınca,

Ömer Selim Alan yapmadı oluyor.

İkircikli bir siyaset anlayışı.

Mesela,

Çaycuma’dan doğru,

Fevkani Köprüsü’ne karışan Bülent Kantarcı,

Devrek köprüsü için,

Bir açıklama yapmadı.

Düz ovada belediyecilik yapan Kantarcı’yı,

Başaralı olarak sunanlar var.

Gelsin de merkezde yapsın görelim.

Ama pardon!

Kalbinin bir yerlerinde,

Egosunu yüksek tutmak için,

Bu fikir hep vardı.

Zonguldak Belediye Başkanı olma hayali…

Zaten o fikri sıcak tutmak için,

Fevkani Mevkani karışıyor her şeye.

Önce partidaşı Çetin Bozkurt’un yarasına merhem olsun.

Neyse Mary Jane’i çok severim.

İkiliye Mary’nin güzel bir yorumundan sözler ile veda edelim;

Ama bunları göze aldım

Bile bile yalnız kaldım

Ardından bakakaldım

Ne güzeldik oysa biz

Bu cenkin galibi kim?

Kim mayıs, kim kızıl ekim?

Çok kan aktı nitekim

Ne güzeldik oysa biz

***

Son olarak,

TTK kurasında,

Olması zor olan oldu.

Yabancı uyruklu işçi tartışmalarının ardında,

Türk Vatandaşı olan Mısır uyruklu şahıs,

Zart diye kuradan çıktı.

Sanırım,

Deniz Yavuzyılmaz bu anları görünce,

Zafer nidalarıyla,

Göz yaşı dökmüştür.

Şimdi bu konu tartışılıyor.

Bana da görüşüm soruluyor.

Kıymetli arkadaşlar!

Adam Türk vatandaşı olmuş.

Yani senin benin ne hakkım varsa,

O da bunu kazanmış.

Yani olaya diyecek hiçbir şey yok.

Biz Yeniceliler TTK kurasına girsin diye mücadele verirken,

Aklımıza hiç Mısırlı gelmedi ki!

Bu kişinin tanımı şudur; Mısır kökenli Türk vatandaşı…

Böyle kabul etmek zorundayız.

Devşirme TTK işçisi de diyebiliriz.

Osmanlı’da sadrazamlar genelde devşirme olurdu.

Devşirme işçimiz de oldu.

Asıl konu şu;

Bu şahıs TTK’ya girebildiğine göre,

Askere de gitmek zorunda.

Haydi üniversitesi var tecil edildi.

Peki okurken işe nasıl gidecek?

Bana sorarsanız,

Ocağa girince işi bırakır.

Arkasından yedekte olan gelir.

Bu Mısır uyruklu Türk vatandaşını tartışmak saçma.

Yine diyorum adam vatandaş olmuş.

Bizim,

Millet olarak asıl tartışmamız gereken şudur;

Türk vatandaşlığı nasıl bu kadar ucuz olabiliyor?

Ve nasıl bu kadar kolay verilebiliyor.

Mesele ‘Netice’ değil.

Mesele ‘Hatice’…