Nitelikli dolandırıcılıkla ilgili yazıyorum ya... Türk Ceza Kanunu'nun 158'inci maddesi, bu suçu şöyle tanımlıyor:

"Dolandırıcılık suçunun;

  1. a) Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
  2. b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,
  3. c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,
  4. d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
  5. e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
  6. f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
  7. g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
  8. h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
  9. i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
  10. j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
  11. k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur."

Olay bu...

Bizim sürekli gündeme getirdiğimiz nitelikli dolandırıcı, "Allah, Kur'an" diyerek insanları kandırıyor.

Kamu kurum ve kuruluşlarına kira ödemiyor. Onları zarara uğratıyor.

Bankalardan usulsüz kredi çekiyor. Tahsis edilmemesi gereken kredinin açılmasını sağlıyor. İnsanların zor şartlarından yararlanıyor.

Neredeyse suçun tüm tanımını işliyor.

İşlenen bu suçlar belgelerle ispatlanmış durumda. Sadece adaletin tecelli edeceği günü bekliyoruz. Sabırsızlıkla...

Yalnız nitelikli dolandırıcılara sahip çıkanlarla ilgili henüz bir kanun maddesini bulamadım. Arıyorum, bulursam sizinle paylaşırım!

Kabinde 19 dakika...

Film adı gibi değil mi?

TBMM'de Anayasa değişikliği teklifi oylamalarında CHP pasif direniş yaptı.

AK Partili Milletvekilleri için, "Üç kişinin bir kabinde ne işi var?" diyen CHP Milletvekilleri, oy kabininden çıkmama eylemi yaptılar.

"Kabinde düşünme rekoru" 19 dakika ile CHP Zonguldak Milletvekili Avukat Ünal Demirtaş'ın oldu.

Bence CHP'liler, aynı anda bayılıp yere yığılsalardı, daha etkili bir eylem olurdu.

Meclis Başkanı mecburen oturuma ara vermek zorunda kalırdı.

Daha yaratıcı eylemler bulmak lazım.

Çok daha çılgın eylem fikirlerim var.

Buraya yazmam... Arayana söylerim!

Gelelim işin ciddi kısmına...

Anayasa değişikliği elbette çok önemli.

Ama siz Ünal Demirtaş'ın Zonguldak Milletvekili olarak, bu kent için 19 dakika düşündüğünü, ya da buna benzer bir eylem ortaya koyduğunu gördünüz mü?

Ünal Demirtaş, TBMM'de, Ulaştırma Bakanlığı önünde ya da Karayolları Genel Müdürlüğü önünde 19 dakika otursaydı, ya da hiç kımıldamadan dursaydı, Ereğli-Devrek yolu gündeme gelmez miydi?

Zonguldak-Ereğli yolu için bu 19 dakika eylemi yapılamaz mı?

Ey Ünal Demirtaş, hadi gel bu 19 dakika düşünme eylemini Zonguldak için yapalım.

Başbakanlığın önünde 19 dakika dursan, Zonguldak'ın herhangi bir sorununu gündeme getirirsin.

Olağanüstü hal filan deme!

Bak, senin dokunulmazlığın da var!

Konuşmadan durursan, sana kimse bir şey yapmaz!

Haydi dene!