Zonguldak'ta normal bir gün yaşanmıyor.
Kent insanı kaostan besleniyor.
Dışarıdan gelen bir memurun ilk tepkisi, "Allah'ım, ben nereye düştüm?" oluyor.
İnsan ilişkilerine şaşırıyor...
Bir süre sonra o da alışıyor.
Normallik, anormal gelmeye başlıyor.
Körle yatan şaşı kalkıyor!
Ama bir de "kerameti kendinden menkul" insan kitlesi var!
Bunların nüfus kağıtları bile ceplerinde değil!
Üzerlerine kayıtlı bir şeyleri yok!
Çünkü itibarları yok!
Devlete borç takmışlar!
Bankalardan kaçmışlar!
Çocukları bile eşlerinin üzerinde!
Kayınvalidesi üzerinden ticaret yürütenler bile var!
Borçtan kurtulmak için şirketlerine takla attıranlar, başkasının üzerine kayıt yaptıranlar var!
Ama bunların sesi, herkesten çok çıkar!
Utanma duyguları yoktur!
Bir de boyundan-soyundan utanmadan, el-etek öpenler var!
Camide ayakkabı tutanlar...
Bir de ömrü devletin malını çalarak geçenler var!
Çaldıklarıyla kente yatırım yapmışlar!
Biz onlar için, "Çalıyorlar ama Zonguldak'a yatırım yapıyorlar" diye bir masal uydurduk!
Hazine arazisine kaçak inşaat yapan ve bu nedenle hapis yatan birine "işadamı" deniyor, bu kentte!
Ve bu tipler, söz sahibi oluyor kentte!
İnanılır gibi değil...
Müslüman gazeteci, bizim aleyhimize yazı yazmak için para alıyor!
Hatta ucuz 1+1 sahibi olanlar bile var!
Ama Allah'ları var...
Ahlaklı insanlar!
Neyse, ben bahçedeki hıyarlar ile ilgileneyim!
Bize bu hıyarlardan hayır yok!

Beni babası sanıyor!
Basında biri vardı...
Beni babası sanıyordu!
Başına gelen olaydan beni sorumlu tutuyordu!
Neyse, gerçeğin öyle olmadığını koca kafasına vura vura anlattık!
Şimdi biri daha çıktı...
Beni babası sanıyor!
Benim çocuğum böyle çirkin, böyle aptal, böyle kompleksli olamaz!
Ne olsa, benden biliyor!
Harfleri yutuyor!
Kelime haznesi o kadar dar ki...
Sürekli aynı kelimeleri kullanıyor!
Benim yüzümden hasta oldu!
Ama onu iyileştirmeyeceğim!
Düştüğü durum, diğer meslektaşlarına ders olsun!

Feriştahınız gelse...
Günlük yaşamımızda sıkça kullanırız, bu deyimi...
- "En güçlüsü, en yetkilisi, en üstünü olsa" anlamında kullanılan bir deyimdir bu.
- Feriştahı gelse, seni elimden alamaz.
- Feriştahı gelse, umrumda olmaz.
- Bir insanı kolay kolay silmem, ama sildim mi feriştahı gelse affetmem.
Örneklerinde olduğu gibi...
Feriştah: "Bir işi en iyi yapan kimse, bir işin uzmanı, ustası (bir işte) en yetkili kimse" anlamını taşır. Sıfattır: "En iyi, en üstün" demektir.
Hiç merak ettiniz mi, nedir, necidir, kimdir bu Feriştah?
"Ferişte", Arapça'dan alınmadır, "Feriştah" ise Farsça'dan....
Farsça olan "Firiştah" kelimesi, Türkçe'de "Feriştah" şeklinde söylenir.
Firiştah, Hz. Cebrail için de kullanılır. Yani, "melek" demektir.

Günün Fıkrası: Sakladım!
Doksanlı yaşlara yaklaşmış iki yaşlı kadın, sohbet ediyorlarmış.
Biri, "Benim bey, bu sıralarda kötü bir alışkanlık edindi. Tırnaklarını yemeye başladı. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Sinirlerimi bozuyor" der.
Diğer kadın ise cevaben, "Haklısın, benimki de bir ara başladı ama uyguladığım tedbirlerle tırnak yemesini engelledim" der.
"Çok iyi! Ne yaptıysan bana da öğret lütfen" der, dertli kadın.
Diğer yaşlı kadın da, "Çok basit, dişlerini sakladım" der.