Pusula’nın yayınlarından, Ali Rıza Tığ’ın varlığından rahatsız olan çevreler, yokluğumuzda ortalığı toz duman ettiler!

Kenti bizim karıştırdığımızı hatta "beka sorunu" olduğumuzu iddia ettiler!

Gördünüz işte...

Bir hafta yazmadım.

Yurt dışına çıktık.

İsviçre/Cenevre, Fransa/Paris gezdik.

Çok güzel anılar biriktirdik.

Ama Zonguldak gündeminden kopmadık.

Çaycuma’da Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya'nın, polislere yönelik akıl dışı söylem ve eylemini biz yazdık.

Sosyete Pazarı pazarlığı sırasında üç kişinin saldırısına uğrayan Elmas TV Genel Müdürü Akın Kavi’yi, Elmas TV’den önce haber yaptık.

Hürdüşün Gazetesi Sahibi Lokman Gül’ün uğradığı saldırı sonucu burnunun kırılmasını da biz haber yaptık.

Zonguldak Belediyesi Özel Kalem Müdürü Selcan Cansızoğlu’nun istifasını da biz haber yaptık.

Tüm bu yaşananlardan korkan Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem’e polis koruması verildiğini de ilk biz haber yaptık.

Tatilde bilerek köşe yazmadım.

İstedim ki, biz yazdığımız zaman olay çıkmadığını, bizim olayları yazdığımızı herkes anlasın!

Herkes gördü...

Zonguldak’ta yaşanan rezil olayların sorumlusu biz değiliz.

Artık gönül rahatlığıyla bilmem kaç fitte Cenevre/İstanbul uçağında günler sonra ilk köşe yazımı yazabilirim.

Hoş geldim, susamlar!

Hoş geldim, küçük susamlar!

Hoş geldim, susamcıklar!

Tahsin Erdem bitti!

Elmas TV Genel Müdürü Akın Kavi, Sosyete Pazarı pazarlığında basıldı!

Dayak yedi, kafasına kurusıkı sıktılar, şişe kırdılar!

Bunların hep işi magazin!

Asıl hedef, Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem’e gözdağı vermekti!

Zaten Tahsin Erdem, bu işten korktuğunu, esnafın kendisine karşı kışkırtılığı şeklindeki titrek açıklamasında göstermişti!

Kendisini tehdit edenlerin adını söylemedi!

Akın Kavi’yi dövenler amacına ulaştı!

Tahsin Erdem’i korkuttular!

Tahsin Erdem’e polis koruması verildi!

Tahsin Erdem’in özel kalem müdürü istifa etti!

Altı ay olmadan "kağıttan belediye başkanı" olan Tahsin Erdem bitti!

Hukukun üstünlüğü...

Çaycuma Belediyesi, alkollü mekanları merkez dışında bir noktaya topladığı projeyi hayata geçiriyor, bununla övünüyordu!

Ama bu olurken "Saki" adlı restorana şehir merkezinde izin veriliyor!

Üstelik Saki Restoran, belediyeye ait bir mekanda faaliyet gösteriyor!

Biliyorsunuz, burada geçen hafta bir olay oldu!

Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya, polislerle sorun yaşadı.

Olay anında çekilen videoda, Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya’nın polislere çok ağır ifadelerle küfür ettiği duyuluyor!

Hatta diyor ki:

“Zonguldak Emniyeti bizi tanıyor, siz de tanıyacaksınız!”

Peki, Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya’yı, Zonguldak Emniyeti’nden kimler tanıyor?

Zonguldak Emniyeti’nden Saki Restoran’a gidenler kim?

Onlar yüz vermese, bu iki kardeş, Çaycuma Emniyet Müdürlüğü emrinde çalışan polislere küfür edip, kafa atabilirler miydi?

“Altınızdaki karınızı alırım” diyor polise Osman Kaya!

Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığı, önce işi ağırdan alıyor!

Pusula’nın da yayınladığı video ortaya çıkınca, Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu devreye giriyor.

Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya gözaltına alınıp, Çaycuma İlçe Jandarma Komutanlığı’nda nezarete konuluyorlar!

Polise saldırı olduğu için soruşturmayı jandarma yürütüyor!

Bize gelen bilgiye göre, küfür ve hakarete tutuklama yok!

Polise fiili saldırıya tutuklama kararı çıkıyor!

Polise saldıran Osman Kaya tutuklanıyor!

Ümit Kaya, adli kontrol şartıyla serbest kalıyor!

Ben, hayretler içindeyim...

Saki Restoran’ın sahibi Ümit Kaya ve kardeşi Osman Kaya’ya ilk anda neden işlem yapılmadı?

Olay medyaya yansımasa, o video ortaya çıkmasa, polise küfür edip kafa atanlar, yumruklayanlar serbest mi kalacaktı?

Biz, biliyoruz ki, bir savcı, sevgilisinin kendisinden önce 2,5 yıl birlikte olduğu kişiyi, başka bir şehirden bir bahane uydurup ifadeye çağırdı, telefonuna el koydu!

Telefonda, o 2,5 yıla ait ne olduğunu aradı demek ki!

Ne bulduğunu ben de merak ettim!

Polise ana-avrat sövülmüş, altından karısı alınmakla tehdit edilmiş, kafa atılmış, yumruklanmış, hiçbir şey olmuyor!

Bu haberi, Zonguldak’ta Pusula yazdı.

Sonra "ayıp olmasın" diye bir-iki kişi daha yazdı!

Hepi topu bu kadar! 

İşte bu nedenle iyi ki Pusula var.

Yazmaya, sormaya, sorgulamaya devam edeceğiz.

Devlet nerede?

Elmas TV Genel Müdürü Akın Kavi, Terakki Mahallesi Gültekin Kızılışık Sokak’taki evinin önünde saldırıya uğradı!

Burası, Milli Emlak arazisi...

Ecrimisil ödenen bir yer.

Bildiğimiz kadar tapusu yok.

Ama nasıl olmuşsa, burası "hafriyat döküm alanı" ilan edilmiş!

Resmen edilmese bile kamyonlarca hafriyat buraya boşaltılıyor!

Konunun uzmanları diyor ki:

"Zonguldak Belediyesi izin vermeden böyle bir işlem yapılamaz! Ayrıca, Milli Emlak arazisi olduğu için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün onayı olmadan buraya hafriyat dökülemez!"

Bir başka iddia ise, buraya hafriyat döken kamyonlardan para alınıyor?

Bir de orada ormanlık alanda kesim yapılmış!

Orman arazisinde kesimi kim yaptı?

Kesilen ağaçları kim, nereye sattı?

Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu...

Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem...

Zonguldak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Hasan Öztürk...

Zonguldak Orman Bölge Müdürü Faruk Bayraktaroğlu...

Zonguldak Defterdarı Recep Serdar...

Bu alana bir bakalım!

Devletin malına kimler, nasıl çöreklenmiş, görelim!

Bu işin arkasından hangi siyasetçi çıkacak, anlayalım!

Kıssadan Hisse: Hırsız...

Bir kasabada, her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.

Fakat gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış.

Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.

Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış. Geceleri, diğerleri gibi çantasını-fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş bu adam...

Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş.

Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış, “Çalmadan yaşamak senin tercihin ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler. Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış.

Her gece, hırsızlık yapmadan orada-burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş.

Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş.

Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek-içecek hiç bir şeyi kalmamış ve kasabayı terk etmek zorunda kalmış.

Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler, kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.

Zamanla, zengin-fakir ayrımı çoğalmış. Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar.

Kendi mallarının çalınmasını da yasadışı ilan etmişler! Ancak yoksulların mallarını çalmak hâlâ serbestmiş!

Bir süre sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.

Çünkü yoksullar ya açlıktan ölmüş ya da kasabayı terk edip gitmişler.

Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yitirmeye başlamışlar.

Sonunda zenginler, eski düzeni yeniden sağlamak için kasabayı ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.

Nerede yaşadığını öğrenmişler. Evine gittiklerinde kapıda bir kağıt görmüşler.

Kağıtta şunlar yazıyormuş:

“Bir insan, sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir...”

Ve Indra Ghandi’nin bir sözü:

“Bir millet uyuyorsa, uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa, ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız!” (Alıntı)