29 saniyede ölüm...
Size 29 saniye sonra öleceğiniz söylense neler yapardınız?
O yarım dakika bile olmayan zamanı nasıl değerlendirirdiniz?
Öyle oldu Kozlu'da.
1992 yılının Mart ayıydı.
Saat 20:03'de çalmaya başladı uyarı sirenleri.
Tam 29 saniye sonra gelen grizu patlaması,
263 madenci kardeşimizi kopardı hayattan.
Patlama o kadar şiddetliydi ki,
Yeraltında son kez atan 263 kalp,
Zonguldak'ı, yer üstünü salladı.
Ateş 263 eve düştü, 263 aile eşsiz, çocuksuz, babasız, kardeşsiz kaldı.
Yeraltına girdin miydi, ölüm her an ensendedir.
Kulaklar hep tavanı, arını, sarmaları ve cihazları dinler, onlarla konuşur...
Onlar ses verir sana göçüğü, meydanı, karbonmonoksiti...
Ve bir anlık ihmal kopartır hayattan madencileri.
29 saniyede Kozlu'da 263 madenciye mezar olan ocaklar gibi.
Öyle demiş şair dizelerinde;
'Biz illegal ölüm kurbanıyız canan,
Karbon kokulu baretlerimizi yıkamayın,
Çizmelerimizi çıkarmayın...'
Kazadan kurtulan bir madenci şöyle anlatıyor o acı dolu geceyi:
'Bir patlama sesi, ardından çok sert bir rüzgar...
O kadar sertti ki rüzgar, başımdan baretimi fırlatıp attı.
Etraf toz duman oldu bir anda.
Nefes almakta zorlanıyorduk.
Dediler bir yerde grizu patladı.
Korktuk hepimiz, dua etmeye başladık.
3 kilometre yolu 1 saat boyunca yürüdük.
O, 1 saat bir ömür gibiydi ve bir film şeridi gibi geçer gözümün önünden.
Yolda 'Beni kurtarın' diyen bir madencinin sesini duyduk.
Koştuk yardımına.
Her tarafı kan içerisindeydi, kurtaramadık.
Az daha beri geldiğimizde korkunç manzarayı gördük.
Her tarafta ölü madencilerden kalan baretler vardı.
Bir tarafta yanmış cesetler...
Ocakları su basmaya başlamıştı.
Bir madencinin yanmış cesedini gördük...
Canlımı baktık, son nefesini vermiş zavallı.
Kuyu dibine geldiğimizde bizi kafesle yukarıya aldılar.
Yukarısı ana baba günü.
O zaman anladım ki kaza çok büyük ve bizler şanslı olanlardık...'
Acı dolu madencilik tarihimizin en büyük facialarından birisidir Kozlu Maden Faciası.
Ve bu gün facianın 29'uncu yılını dualarla anıyoruz.
Dünyanın en helal parasını kazanmak kolay değildi elbet.
Ancak bedeli de ağır oluyordu oldu mu...
Mustafa Bozacıoğlu, facia sırasında yerin 560 metre altında çalışıyordu.
Şimdi emekli olan Mustafa amca, o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
'Mavi ve yeşil bir kömür tozu geldi.
Sonra patlamayla birlikte bir alev topu...
Yandığımı hissettim... Dua ettik.
Arkadaşlarımın seslerini duydum.
Korkmayın grizu patladı dedim.
O alev topuyla başımdaki baret erimiş...
Sonra alçaktan sürünerek ana yola çıktık.
Ölen arkadaşların üstlerinden yanlarından geçtik.
Her tarafta yanmış cesetler vardı.
Kimseye müdahale edemiyorsun o anda.
Allah bir daha böyle acılar yaşatmasın..."
Hepsinin ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Allah böyle acıları bir daha bu millete yaşatmasın.