Evini geçindirmek için çalışmak, para kazanmak ayıp değil.
Ama p
lik, başkalarının vücutlarını pazarlayarak geçim sağlamak utanç verici bir uğraştır. Yani başkası çalışır, sen kazanırsın.
İşçi, memur, vali, doktor, hemşire, gazeteci, esnaf gibi tüm meslek sahipleri, bu nedenle göğüslerini gere gere mesleklerini söyleyebilir.
Ama p
lik yapanlar, mesleklerini gizlemek durumunda kalır.
Bu durum, yapılan işten duyulan utancın yansımasıdır aslında.
O yüzden p
lerin mutlaka başka işleri de vardır.
Karşısınızdaki kişinin aslında kim olduğunu öğrenmek için acele etmeyin o yüzden.
Zonguldakta bu işi yapıp, utanma duygusu olmayan çok sayıda insan tanıyorum ben.
Eğer bunlarla konuşursanız, karşınızda cami imamı, İlahiyat Fakültesi Dekanı, hayırsever bir işadamı var sanırsınız.
Hatta üniversiteli kızlara açtıkları evleri bile, Ben kaç öğrenci okutuyorum, siz biliyor musunuz? diye bizlere bile okutmaya kalkarlar.
Bunlarda öyle bir yüz vardır ki, ayakkabılarındaki kösele bile utanır.
Herkes bilir aslında ne yaptıklarını, ne olduklarını
Ama unuturlar.
Utanacağınız işleri yapmayın. Yaptığınız işten utanmayın.
Yazabildiğim kadar
Yazar Mehmed Şevket Eygi, 26 Kasım 2015 tarihli Milli Gazetedeki Yazabildiğim Kadar Yazmalıyım başlıklı köşesinde şöyle diyor:
Her şey olacağına varır
Bilmeyen mürekkep cahillere en basit gerçekleri anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur
Yatakta uyuyanları uyandırmak kolaydır da, ayakta uyuyanları uyandırmak çok zordur, belki de imkansızdır
Biz de yıllardır Zonguldak halkını uyandırmaya çalışıyoruz.
Uyandırma sırasında bazen, Hadi kalkın, bazen Kalkar mısın? bazen de Kalksana diyoruz. Tabii ses tonuna göre sıkıntı da çıkıyor.
Ama olsun. Yazmaya devam
Yılgınlık yok
Ah Katerina, vah Katerina
Türk milletinin, yıllardır Rus kadınlarıyla olan ilişkilerini bilirsiniz.
Öve öve bitiremezler.
Anlayacağınız Türkler, Rus kadınlarıyla anlaşıyor, ama Rus erkekleriyle anlaşamıyor.
Suriyede düşürülen Rus uçağının ardından iki ülke arasında ciddi bir kriz çıktı.
Rusya Devlet Başkanı Putinin yerinde bir kadın olsaydı, aynı gerilim yaşanır mıydı, merak ediyorum.
Çariçe Katerina'nın güzelliği uğruna Rus ordusunu imha etmekten vazgeçen Baltacı Mehmet Paşa'nın hikayesini sanırım çoğunuz biliyorsunuz.
Biz böyle bir milletiz!
Belediye Başkanları
Hepsi için söyleyemem.
Ama çoğunluğu, seçildikten sonra bambaşka bir hayat yaşıyor.
Çok değişik havalara giriyorlar.
Hiç sevilmeyen bir isim bile, o koltuğa oturunca, bir sürü yağcı ve yalaka sahibi oluyor.
Yaptığı her işin doğru olduğunu sanıyor.
Eleştiriye tahammülleri olmuyor.
Sürekli alkış istiyorlar.
Kimi, Bir daha seçilemem düşüncesiyle ömrünün geri kalanını görevdeki beş yılının içine sıkıştırmaya çalışıyor.
Maddi-manevi hayatın tüm zevklerini tatmaya çalışıyor.
Yemediklerini yemeye, binmediklerine binmeye, giymediklerini giymeye çalışıyor.
Kimi, eline-yüzüne bulaştırıyor.
Kimi, aldığı sorumlulukla bambaşka bir boyuta geçiyor.
Bir de kalitesi hiç bozulmayan insanlar var.
Onlar ise, sadece hizmeti düşünüyor.
Keşke bütün belediye başkanları, görev yaptıkları kenti sevse...
Öyle değil mi?