Gelişmiş toplumlarda düşünmeyen, yorumlamayan, fikir üretemeyen buna karşılık sadece karşı çıkan ya da her olana bitene razı gelen insanlara acıyarak bakıyorlar.


Almanya gezimiz boyunca ne kadar Asyalı olduğumuzu çok net gördüm.


Türkiye´nin ne kadar az gelişmiş bir ülke olduğunu, ne kadar geriden geldiğini gördüm.


Bir tek geri kalmadığımız sektör eğlence sektörü.


Almanya´da eğitime, bilime, araştırmalara akan paraların Türkiye´de neden eğlenceye aktığını çok net gördüm.


Yarım yamalak bir eğitim hayatının içinden geçerek gelebilirsiniz.


Maddi imkansızlıklar içinde eğitimden yoksun büyümüş olabilirsiniz.


Ancak insan yaşamının olduğu her yerde insanın kendisini geliştirmesi kaçınılmaz.


Buna karşı ısrarla direnen insanları gördükçe üzülüyorum.


Değişimi, gelişimi, yorumlamayı ve fikir üretmeyi insan yaşamının öz değeri gören insanlar yerine, küçümsemeyi, çıkarcılığı, fetbazlığı, dışlamayı öz değer sayan toplum büyük gelişme gösteriyor.


Çocukken bir böceği sevemeyenler büyüdükçe insanları nasıl sevecekler?


Üreten değil, tembelleştirilen toplum, okuyan değil, okumadan yorumlamanın öğretildiği toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.


Örnek Zonguldak.


Fransızların bir asır önce Zonguldak´ta bıraktığı kültürel sermayenin yerine bugün geldiğimiz duruma bakın.


Tartışmaktan, farklı düşünmekten korkan, farklı düşüneni yok etme üzerine kafa yoran, bunun için paralar döken, rüşvetler veren bir toplum olmaktan mutluluk duyar olduk!


Bunlarla övünür olduk.


Kompleksli olmayı marifet sayar olduk!


Açmazlarımız bu yüzden.


Güçlü karakterli siyasetçiler çıkaramamamız bu yüzden.


Yerel yönetimlerde sorumlulukları paylaşmaktan korkmamız bu yüzden.


Bugün kent olarak dövünüp duruyoruz.


Bu kafalar değişmeyecek.


Bari genç nesli kurtaralım!



- İşsizlik nedenleri -


Zaman zaman işsizlik haberleri yazıyoruz.


Giderek artan bir issizlik trendi var.


Daha da artacak.


Ne acıma duygusu bunu engelleyecek, ne yardımseverlik duygusu işsizliği önleyecek.


Hükümetlerin ekonomik politikalarını elbette eleştirelim.


Daralan piyasaları açma kavgası verelim.


Bunlar başka. Ancak daha önemli bir sorun var. Şimdi tembellik moda.


Az çalışıp çok para kazanma anlayışı her yerde hakim.


Gençlerin bir çoğu iş için çırpındıkları kapılardan içeri girdiklerinde önce şeytanlıkları öğreniyorlar.


Kendilerini geliştirmek bir yana kısa yoldan patron olma yoluna gidiyorlar.


Maşallah.


Herkes patron.


Herkes müdür.


Arada istisnalar mutlaka vardır.


Ben mücadele eden hiçbir adamın aç kaldığını görmedim.


Aptal olan, üretmeden kazanma hevesinde olanları acıyanlar da acınacak hale gelebilir.


Ticareti iyi bilen dostlarımızın tavsiyesi bu yönde.



Uçan Halı!


Bazen acı gerçekleri ti´ye aldığım için eleştiren dostlarım oluyor.


Oysa ti´ye almak bir eleştiri yöntemidir.


Yani memlekette işler düzgün gitti de ben mi kafa buldum?


Memlekette ti´ye alınacak o kadar olay var ki!


O kadar adam var ki!


Kişileri bir yana bırakalım kişilerin ti´ye alınacak trajikomik açıklamalarına oturup mantıklı eleştiriler getirmeye çalışırken bazen iş daha fazla bir komediye sarıyor.


Mesela Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, Şişli Belediye Başkanı Sarıgül´ü karşılarken karayolu üzerine kırmızı halı serdirmiş.


Ya da birileri fikir vermiş başkan da kırmızı halıya okey vermiş.


Şimdi bunun neresinden bakalım.


Olay makaraya sarılmayacak gibi değil.


Yahu karayolunun üzerinde nereden çıktı kırmızı halı.


Madem öyle Kozlu Belediyesi´ne uçan halı alınsın.


Ali Başkan´a lazım olur!