Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'na girmesi ile Ruslarla savaş haline geldik. Rusların, Doğu bölgelerinde en iyi kışkırtacak kesimi ise Ermenilerdi. İstanbul'da bazı Ermeni yazar çizerler bu durumu propagandaya çevirdiler. Böylelikle Doğu'da isyanlar başladı ve silahlanan Ermeniler köy basıp katliam yapmaya başladılar.

Bu gelişmeler üzerine İttihat ve Terakki Hükumetinin başında bulunan Enver Paşa bir emir yayınladı. Bu emirde aslında direk Ermenilerden bahsedilmiyordu. Vilayetlere yazılan emirde (bugünkü Türkçesi ile) taşkınlıklar yaşanan yerlerde ivedilikle tedbirin alınması ceza uygulanması ve buna sebep olanların başka bölgelere aktarılması emirleri yazılıydı. Ama yine de Nisan ayı içinde İstanbul'dan 140 Ermeni Ankara'ya gönderilmişti bile.
27 Mayıs'ta tüm vilayet, kaza, karakol, tümen, kolordulara giden emir, Zonguldak'a da geldi. O sırada Zonguldak'ın nüfusu 28 bin civarındaydı. Bunun 2 bin civarı Rum , 500 tanesi Ermeni ve diğer Gayri-Müslümlerden oluşuyordu. Zonguldak Kazası 'nın Kaymakamı ise Besim Bey'in yerine atanan İbrahim Bey'di. O zaman Zonguldak Müstahkem mevkii (Mevki-i müstahkem )idi. Komutanı ise Yarbay Mehmet Hayri Bey'di.
Mehmet Hayri Bey ,Konyalı Şükrü Bey'in oğlu idi. 1879 yılında Konya'da doğdu.
13 Mart 1897'de 18 yaşında Harp Okuluna girdi. 4 Ocak 1904'te kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. 1915 tarihinde Zonguldak'a atanana kadar Kurmay Binbaşı rütbesine geldi. 1909'da aslında rütbesi düşürülmüştü. Bunun sebebinin 31 Mart 1909'da meydana gelen "31 Mart ayaklanması" ile alakalı olduğunu düşünüyorum.
Mehmet Hayri Bey, 27 Mayıs 1915'te Müstahkem Mevki Komutanı olarak Zonguldak'a atandı. Bölgede en yüksek rütbeli subaydı.
Zonguldak o sırada Bolu'ya bağlı bir sancaktı.
Ne tesadüf ki: 27 Mayıs'ta Zonguldak'a atanan Mehmet Hayri Bey ile aynı gün Enver Paşa, 27 Mayıs 1915'te "Tehcir Kanunu" Kanun-ı Muvakkat (geçici yasa) ile, yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri kişileri geçici olarak başka vilayetlere nakletme yetkisi verir.
10 Haziran'da da bir kararname ile nakledilen kişilerin gayrimenkul varlıklarının nasıl tasarruf edileceği belirlenir.
Muhtemelen bütün bunlar Ağustos ayını bulmuştu. Binbaşı Mehmet Hayri Bey
Zonguldak'ta görev yaparken 14 Eylül 1915'te "kurmay Yarbay" olmuştur.
Zonguldak'ta Ermenilerin çoğu şehir merkezinde, ocaklarda çalışan işçilerden oluşuyordu. Bu Ermeniler genellikle Müslüman olan diğer madencilerle aynı ocaklarda çalışıyorlardı. Ayrıca şehirde bir kaç Ermeni ocak sahibi vardı. Bu şirketlerden en bilineni Ermeni Karamanyan Kumpanyası'dır.

Bu sırada Zonguldak, Ruslar tarafından bombalanmaktaydı. Şehirde ise kömür sevkiyatını Alman Kömür Harp Birliği tarafından sağlamaktaydı. Arada Zonguldak'tan Ruslara istihbarat gittiği dedikoduları da yayılmaktaydı. Ermenilerin yanı sıra bu istihbaratı verecek donanıma sahip, başta Fransızlar da Zonguldak'ta ocak işletiyordu.

Günler geçti, aylar geçti. Ermeniler her an bölgeden gönderilecekleri korkusu ile madenlerde çalışmaya devam ediyordu. Fakat herhangi bir hareket de yaşanmıyordu.
Ülke çapında herkes "Tehcir Kararı'ndan" haberdardı. Bu durum Zonguldak'ta da biliniyordu. Bir kısım kişiler bir şey yapılmamasından rahatsızlık duymuş ki; Bolu'daki İttihat ve Terakki Partisi mensuplarına durumu bildirdi. Bunun üzerine Bolu'dan iki ittihatçı Zonguldak'a geldi.

İki ittihatçı şehre gelir gelmez, durumu sorgulamak için Kaymakamın odasına girdiler. "Bu kararın neden uygulanmadığını" sordular. Kaymakam bu kararı uygulamayacağını, şehirdeki Ermenilerin ocak işçisi olduğunu ve herhangi bir taşkınlıkları olmadığını, casusluk yapacak ne mecalleri olduğu ne de vakitleri olduğunu anlattı. O yıllarda savaş dolayısı ile günde 12 saat çalışma gerçekleşiyordu.
Bu durum İttihatçıları ikna etmedi. Kaymakama baskı yapmaya devam ettiler. Bu sırada odaya giren Zonguldak'ta en üst komutan Kurmay Yarbay Mehmet Hayri Bey , yapılan tartışmalar esnasında konuyu anladı. Yarbay İttihatçılara dönerek: "Beyler, yarın sabah Zonguldak'ı terk edin" dedi. Odada buz gibi bir hava esti. İttihatçılar yarısı gün Bolu'ya geri döndüler.
İttihat Ve Terakki Cemiyeti o yıllarda ülkede tek söz sahibi olan bir partiydi. Almanlarla hareket ediyorlardı. Fakat Zonguldak'taki Kaymakam ve Yarbay'da emire aykırı hareket etmiyordu aslında.
Yarbay Mehmet Hayri Bey , 2 sene daha Zonguldak'ta kaldı. 9 Haziran 1917'de peş peşe 44'üncü ve 52. Tümen Komutanlığına atandıktan sonra aynı yılın Kasım ayı içinde tekrar Zonguldak'taki görevine geri dönüyor.
Kurtuluş Mücadelesinde Kuvva-i Milliye cebesinden yana olan yarbay, TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
1925 yılında Rumiye Başkonsolosluğu , 1926 yılında Üsküp Konsolosluğu görevinde bulundu.
1928 yılında vefat etti.

Zonguldak Kaymakamı İbrahim Bey ise Kastamonu Valisi olarak Mustafa Kemal'in yanında yer almıştır.

Bu bilgileri, Zonguldak Meryem Ana Ermeni Kilisesi Rahibi Dacad 1919'da bir mektubunda da yazmıştır. Jamanak Gazetesi'ne yazdığı yazıda; Zonguldak Ermenilerinin Kaymakam İbrahim Bey'in ve özellikle de Yarbay Mehmet Hayri'nin sert muhalefeti sayesinde tehcirden kurtulduklarını yazar. D. Dacad, 110 hanenin savaştan önce olduğu gibi Zonguldak'taki yaşamlarına devam etiğini belirtir. Bugün bazı Ermeni basını bu olayı "Schindler'in listesi" filminden esinlenerek "Hayri Bey'in Listesi" olarak anmaktadır.

Zonguldak'ın iç bölgelerinden, Ermenilerin gönderildiği bilgisi de vardır. İlk önce Kastamonu'ya oradan da Çankırı'ya gönderildiği kayıtlar biliniyor.

Bu konuda çıkaracağım tek sonuç.
Hele hele maden gibi ağır ,ortak emek olunca, insanlar kolay kolay ayrışmıyor.

Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih