Dünyada tüm ülkelerin Covid-19 ile amansız mücadelesi, ülkemizin bu mücadeledeki konumu ve şu ana kadar yaşadığımız iki ay hiç kuşku yok ki belleklerimizde derin izler bırakacak tarihi bir dönüm noktasıdır. Öyle ki virüs tehdidinin resmi makamlarca ilan edildiği 10 Mart 2020 tarihinden itibaren alınmaya başlanan önlemler ve 12 Mart 2020 tarihinde Covid-19'un dünya çapında bir pandemiye dönüştüğünün ilanı ile ülkemizde alınan önlemlere iller bazında getirilen kısıtlamaların ilan edilmeye başlanması, yeni ve artık aklımızdan uzun yıllar çıkmayacak bir başlığı gündeme taşımıştır. 30 Büyükşehir ve Zonguldak. Bu konuda ikinci kez yazıyorum.

Aslında bu ifadenin tam karşılığı nedir biliyor musunuz? 30 BÜYÜKŞEHİR VE 3'E BÖLÜNMÜŞ BÜYÜKŞEHİR ZONGULDAK. Evet bu aslında Zonguldak'ın adının büyükşehirlerle birlikte anılması için bir iade-i itibar. Zira bu gün büyükşehir statüsünde olmayan Zonguldak'ın aslında ne tür bir talihsizliğe kurban edildiğinin de ispatı. Şöyle bir düşünün bakalım, bu gün büyükşehir olarak anılan hangi il içerisinden üç tane il çıkararak bu özelliği kazanmış. Bu makus talihi yaşamış iki il var ülkemizde, birisi Siirt diğeri Zonguldak. Bu gün Batman ve Şırnak Siirt'ten ayrılmasa nüfusu 1.468.554, Karabük ve Bartın Zonguldak'tan ayrılmasa nüfusu 1.042.752 olacaktı. Yani iki büyükşehir daha. Ama bizim Covid-19 özelinde anılan tabirimiz olmasa 31 Büyükşehir. Ancak statü bağlamında bakılmaksızın irdelendiğinde ise hem büyükşehir hem de dumanlı şehir.
Zonguldak'ın talihsizliği bu günün işi değil elbet, bir zamanlar Türkiye'nin Almanya'sı denilen bir şehrin bu hale gelmesindeki en önemli ayrıntı hiç kuşku yok ki 80 askeri darbesi ve sonrasında alınan 24 Ocak kararları ile ülkemizin ekonomi yönetimindeki serbest Pazar ekonomisine hızlı geçiş ve liberal politikaların, Zonguldak özelinde yarattığı ağır tahribattır. Stratejik maden olması hasebi ile devletçi bir yaklaşımla üretile gelen kömürün hiçbir altyapı ve donanımı dünya ölçeğindeki şartlara uygun olmamasına karşın, bir anda dünya serbest pazarı ile rekabet etmesi istenmiş ve bu şok havzaya karabasan gibi çökmüştür. Öyle ki bu karabasanın yarattığı tahribat tüm kenti ülkemizin başkentine yürüme noktasına getirmiş ve ülke tarihinde ilk kez bir il sosyal ve iktisadi kaygısını yüksek perdeden haykıracak noktaya getirilmiştir.
Bir Zonguldak'tan 3 il çıkaranlar aslında bir bakıma Zonguldak'ın geleceğini de çiziyor olmuşlardır. Öyle ki 1991'de Bartın, 1995'te Karabük Zonguldak'tan koparılarak aslında kendileri için de bir plakadan öteye gitmeyen bir serüvene de yelken açmış oluyorlardı. Mesela Bartın'ın 2019 verilerine göre geride bıraktığı 12 yılda nüfusu sadece 12.000, Karabük'ün ise 30.000 artış göstermiş ve nüfusuna göre iller sıralamasında bu iki ilimizden Karabük 66, Bartın 72 sırada yer bulabilmiştir. Üstelik Bartın'ın nüfus artış hızı verilerine baktığımızda 2014 ve 2019 yıllarında tersine bir nüfus hareketinin oluşarak artık giderek göç verme potansiyeli artan bir özelliğe sahip olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Tabi bu durum da tıpkı Zonguldak'ta olduğu gibi ekonomik düzeyle kolayca izah edilebilir. Bu konuda Karabük de Bartın'dan aşağı kalır bir durumda değil. Öyle ki nüfus artış hızı ve diğer demografik veriler incelendiğinde artık Karabük'ün de aynı rotaya girdiği ve göç verme potansiyelinin arttığı gözlemlenmektedir.
Peki ne olmuştu da bölünerek gelişme, bölünerek küçülme eğilimine girmişti? Doğru mu yapılmıştı? Bölgenin geleceği ne olacaktı? Gelecekte nüfusu 500.000'in üzerinde olan 13 il de Büyükşehir statüsüne geçerse ve Zonguldak büyükşehir olursa o zaman Zonguldak için yeni ekonomik referans noktaları gerekmez mi?
Zonguldak için artık bir karar ve acil önlem noktasına çoktan gelindi de geçiyor bile. Biz gönlü Zonguldak'ta olan ama Zonguldak'ta ailesi yaşayanlar olarak aslında bunun ilk temsilcileri değildik, son da olmayacağa benziyor. Bu noktada artık ekonomik gelişme için yön ve hız verme çalışmalarının Zonguldaklılardan beklenmesi dönemi bitmiştir. Yol nedir? Yol öncelikle tek gelir kaynağımız olan kömürün kullanım şeklinin değişimidir. Uzun yıllardır bölge üzerinde araştırma yapan kişi ve kuruluşların hepsinin vardığı nokta hep aynı olmuştur. Zonguldak'ın ürettiği kömürü yakarak ekonomi yaratmak çare midir? Benim bildiğim sayısız rapor var bu konuda, hepsi de tozlu raflarda kaldı.
Öyle görülüyor ki bu ülkenin Zonguldak'a bir borcu var ve o borcu ödemeye dallarını budadığı yerden yeni dallar çıkarmasına yardımcı olmakla başlamalıdır. Bunun ilk adımı da büyükşehir olması ve dağların denizle sıkıştığı nokta kendi kaderine bırakılan kentimize yeni ve güçlü bir ivme kazandıracak ekonomik hamlelerin bir an önce başlatılması olmalıdır. Köylerin münavebeli işçi deposu olarak görmekten çıkarılması ve yıllardır ciğerini yakılan, her türlü güç iş sırtına bırakılan insanlarımıza yeni ekonomik ufukların açılması gerekmektedir. Yorgun Zonguldak bu ülkeye hiçbir zaman yük olmamıştır. Çünkü Zonguldak bu ülkeye enerjinin en alasını vermiş ancak bu ülkeden kendisini kalkındıracak enerjiyi henüz alamamıştır. Zonguldak'ın artık kömür ve enerji dışında da hazinenin imkanlarından faydalanma hakkı vardır. Zira bunun bedelini ülkemizde hiçbir ilin yapamadığı kadar canıyla kanıyla ödemiştir ve bu hak anasının ak sütü kadar helal bir haktır. Nereden mi biliyorum? Ve Zonguldak dediniz ya...

Cenk KAPLANCAN
İstatistikçi-Yazar
04.05.2020