Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem göreve geleli neredeyse 135 gün olmuş!
Ortada yapılmış somut tek bir icraat yok!
Bir ay boyunca eski yönetimden devralındığı söylenen borçlar gündem oldu!
Sonra bir ağlama seansları yapıldı ki, Acılık Deresi taşacaktı!
Seçim öncesi verilen vaatlerin hiçbiri tutulmadı!
Bizim baskımızla "Kent Lokantası" işine ağırlık verildi!
Arkadaş, sanki tüm Ortadoğu’ya yemek verecek bir tesis yapılıyor!
Altı-üstü, belediye yemekhanesinde pişen yemeğin sunulacağı bir yer açılacak!
Yer de hazır ha!
Yeni bir lokanta yapılmıyor yani!
Sürekli bir inceleme!
Tahsin Erdem inceliyor!
Yerine bakanlar ayrı inceliyor!
Altı-üstü, 500 kap yemeğin verileceği bir yer!
Allah’tan, Tahsin Erdem 13 günlük tatile çıktı da Zonguldak hizmet gördü.
Başkanvekili Adil Bahadır, 13 günde Zonguldak’ın altını-üstüne getirdi.
AK Partili Belediye Başkanlarını ziyaret etti, onlardan asfalt istedi.
AK Parti Zonguldak İl Başkanı Mustafa Çağlayan ile görüştü.
Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu ile görüştü.
Zonguldak İl Özel İdaresi’nden 90 ton asfaltı kaptı.
Tahsin Erdem, "kibirli" olduğu için AK Parti’den bir şey istemeye utanıyor!
Adil Bahadır da "Vakfıkebirli" ama "kibirli" değil.
Tahsin Erdem’in 135 günde yapamadığı işleri 13 günde yaptı.
Tahsin Erdem, kollu gömleğin kollarını dirseğine kadar sıyırıp kabadayı gibi gezince, işlerin olacağını sanıyor!
Olmadığını 135 günde göremediyse, bin 135 gün geçse yine göremez!
Tahsin Erdem’in, basındaki kılavuzları yüzünden başı dertten kurtulmuyor!
Kiminle görüşüp, kiminle görüşmeyeceğine bile onlar karar veriyor!
Adil Bahadır gibi nüfus kağıdı kendi cebinde olsa, sorunlar kendiliğinden çözülecek!
Neyse...
Tahsin Erdem, erdemli bir tatil yaptı!
Oralarda yorulmuştur!
Burada biraz dinlensin!
Vekaleti yine Adil Bahadır’a versin...
Zonguldak hizmet görsün.
Hayırsevere 'hayırsızlık' yapmayın!
Zonguldak’ta hayırsever Ahmet Erdoğan, Bahçelievler Mahallesi Hacı Memiş Sokak’ta bir okul yaptırmıştı. Ahmet Erdoğan İlkokulu, depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yeniden yapılmak üzere yıkıldı.
Okulun yapımına başlanacağı zaman tapuya bakıldı...
Tapu, Dr. Derviş Nihat Arkat’a ait çıktı.
Dr. Derviş Nihat Arkat’ın varisleri, arsaya yapılacak yeni okula ancak "Dr. Derviş Nihat Arkat" ismi verilirse onay vereceklerini söylediler.
Okul yapıldı, adı "Dr. Derviş Nihat Arkat İlkokulu" oldu.
Hayırsever Ahmet Erdoğan’ın yaptırdığı ve adının verildiği "Ahmet Erdoğan İlkokulu" tarih oldu!
Hayırsever Ahmet Erdoğan’ın varisleri, bu ismin yaşatılmasını istiyorlar.
Hayırları sadece bu okul ile de sınırlı değil...
Ahmet Erdoğan Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nu da bu aile yaptı.
Başkaca bir sürü hayır işleri var.
Ailenin talebi, depreme dayanıksız olduğu için yıkılıp yeniden yapılan Bahçelievler İlkokulu’nda bu ismin yaşatılması...
Öneri şöyle...
Bahçelievler Ahmet Erdoğan İlkokulu...
Hem Bahçelievler’in adı yaşayacak.
Hem Ahmet Erdoğan’ın adı yaşayacak.
Hem de hayırlar devam edecek.
Hayırlı bir iş...
Ama Milli Eğitim içinde ayak sürüyenler varmış!
Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu’nun bu sorunu çözeceğine inanıyoruz.
Zonguldak Merkez’de, İbrahim Fikri Anıl Ortaokulu ile Başöğretmen Atatürk Anadolu Lisesi binalarını değiştirdi!
İsimler de değişti!
Hayırseverleri küstürmemek lazım.
Yeni hayırlara teşvik etmek lazım.
Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün hayırsever Ahmet Erdoğan’a yaptığı hayırsızlığa son verilsin.
Kıssadan Hisse: Zenginlik...
Bill Gates'e, "Bu dünyada senden daha zengini var mı?" diye sorulduğunda, "Evet benden daha zengini var" der.
"Peki, kim bu?" diye sorduklarında...
"Eğitimimi tamamlayıp Microsoft şirketini kurmaya karar aşamasında bir uçuş öncesinde Newyork havaalanındaydım. Birden gözüme gazete satıcısı ilişti. Elindeki gazetelerinin birindeki başlık ilgimi çekti. Elimi cebime attım ama hiç bozuk param yoktu. Oradan uzaklaşmak üzere ayrılıyordum ki, siyahi çocuk birden atılarak, 'Beyefendi, buyurun gazete benden size hediye olsun' dedi. Ben de ona, 'Elimde bozuk param yok' dedim. 'Sana ben onu hediye ediyorum' dedi.
Bu olaydan 3 ay sonra yolcuğum aynı havaalanına denk geldi. Gözüm bir gazeteye ilişti. Elimi cebime attım ama yine de bozuk param yoktu. Aynı çocuk geldi, 'Gazeteyi al' dedi. Ben de ona, 'Oğlum, iki-üç ay önce de aynı durum yaşandı. Sen bu durumla her karşılaştığında insanlara gazeteyi hediyemi ediyorsun?' dedim. 'Tabi ki... Ben verdiğimde, tüm kalbimle veriyorum. Bu beni mutlu edip rahat kılıyor' dedi."
Bil Gates salondakilere der ki:
"Bu cümle benim aklımı o kadar kurcaladı ki, acaba çocuk hangi mantık esasına ve hangi hissiyata göre böyle söylüyordu...
19 yıl aradan sonra... Ekonomik gücümün doruğuna ulaşıp, dünyanın en zengin adamı olduğumda... Bu delikanlının iyiliğinin karşılığını verebilmek için onu arayıp bulmaları için bir grup oluşturdum... Onlara, 'Falan havaalanına gidin ve bana gazete satıcı siyahi genci bulun' dedim.
Bir buçuk ay aradan sonra bir yerde bekçilik yaptığını öğrendim... Ona bir davetiye gönderip ofisimde ağırladım. Ona, 'Beni tanıyor musun?' diye sordum. 'Tabii ki, sen Bill Gates'sin, herkes seni tanır' dedi. 'Hatırlar mısın, sen ufakken gazete satıyordun, bende bozuk yoktu ve sen bana gazeteyi hediye ettin. Bunu neden yaptın?' dedim. 'Belli bir nedeni yok. Yalnız birine karşılık beklemeden bir şey verdiğim zaman mutluluk duyuyorum ve beni rahat ve huzurlu kılıyor' dedi.
Ona dedim ki:
'Sana iyiliğinin karşılığını vermek istiyorum... Dile benden ne dilersen..." 'Nasıl yani...' dedi. 'Sana her istediğini vereceğim...' dedim.
Gülerken bana dedi ki:
'Ne istersem onu mu, bu doğru mu?'
'Evet, ne istersen vereceğim...'
'Size teşekkür ediyorum beyefendi. Fakat hiçbir şeye ihtiyacım yok...'
'Bir şey istemen lazım, sana iyiliğinin karşılığını misliyle vermek istiyorum...'
'Sayın Gates, her şeyi yapacak gücün var ama benim iyiliğimin karşılığını veremezsiniz?'
'Ne demek istiyorsun? Nasıl olur da veremem?'
'Senin ile benim aramızdaki fark; ben sana yoksulluğumun doruğunda verdim. Ama sen zenginliğinin doruğunda bana veriyorsun, bu da durumu telafi etmez... Ama yine de bunu düşünmeniz beni çok mutlu etti... Teşekkür ederim' dedi."
Bill Gates, konuşmasına devam eder:
"İşte o sözü, kendisinin benden daha zengin olduğunu hissetmeme neden oldu... Çünkü en makbul verme şekli, senin ihtiyacın varken vermendir... Gencin bana yaptığı da budur... En iyi iyilik de hiç bir karşılık beklemeden yapılan iyiliktir..." (Alıntı)
Günün Fıkrası: Avcı...
Avcı, avlanmaya çıkar, dağa-tepeye... Bir bakar ki, bir ayı, karşısında... Çeker tüfeğini ateşler ama tüfek, tutukluk yapar. Ne yapsın, kaçmaya başlar, ayı da peşinde. Ayı, onu yakalayarak bir güzel sever. Avcıyı, hırs yapar, öldürecektir mutlaka bu ayıyı...
Bir süre sonra bir kez daha görür ayıyı ve çeker tüfeği, basar tetiğe, ancak yine tutukluk yapar. Avcı kaçar, ayı peşinde. Ayı, yine yakalar onu. Bir daha sever. Avcı, iyice hırslanmıştır.
Mutlaka vuracaktır, ayıyı. Takılır ayının peşine. Görür, çeker tüfeği, basar tetiğe... Tüfek, yine tutukluk yapar. Ayı, onu yakalayıp bir kez daha sever. Bu olay gün boyunca tekrarlanır. Artık avcının dayanacak gücü kalmamıştır.
Avcının hırsı bir türlü bitmez. Son bir kez daha bakar, ayı karşısında. Çeker tefeği, basar tetiğe ve tüfek, tutukluk yapar. Ayı, yine onu yakalayarak sorar:
“Yahu kardeşim, avcı mısın, LGBT misin?"