"Vandalizm", olumsuz ve itici bir tanımlama...

Öyleyse neden "yaşasın" diyorum?

Meraklısına anlatayım...

Bu yazıyı yazmama, sevgili Ekrem Murat Zaman'ın 30 Nisan 2017 tarihindeki Facebook paylaşımları neden oldu. Ekrem, bu paylaşımlarında Üzülmez İlköğretim Okulu çevresindeki eski TÜRKİŞ Lojmanları ve Kılıç'taki benzer yapıları fotoğraflamış.

Mimar Suat Arkan imzalı bu yapılarla ilgili endişelerini, "Sanki var olan uygarlık yok oluyor, medeniyetsizliğe mi gidiyoruz?" sözleriyle dile getirmiş.

Kent belleğinin yaratılmasında olağanüstü katkıları olan Ekrem'in bu endişesine katılmamak mümkün değil.

[*] [*] [*] [*]

Bu konuda, 15 Temmuz 2009'da yazdığım "Vandallar Zonguldak'ta" başlıklı yazıda, ilk defa yapılanların, yok etmelerin "Vandalizm" olduğunu söylemişim.

Peki, bu Vandallar bu güne kadar neleri yok etmişler? Ben bildiklerimi sayayım. Mutlaka sizin bildikleriniz de vardır. Söyleyin, iletin de bir kayıplar envanteri oluşsun.

- Kok Fabrikası yok edildi, baca zor kurtuldu.

- Eski(!) Hükümet Binası yıkıldı, yerine bu yeni(!) ucube yapıldı.

- Bu yıkımla birlikte kentin tek meydanı ve önemli bir yeşil alanı da yok oldu.

- EKİ İşçi Müdürlüğü binası, Liman Başkanlığı, eski Gazeteciler Cemiyeti binası yıkıldı. Bir çıkmaz olan bu caddenin devamına, iki devasa Adliye binası konularak, bu caddenin gezi yolu, bakı alanı olma ihtimalinin içine edildi.

- EKİ Memurlar Lokali büyütüldü, yeşil alan betonla yer değişti.

- Bir kimliği, tarihi olan eski(!) Teneke Mahallesi ve çevresindeki yeşil alan yok edildi, yerine yeni (!) TSO binası dikildi. Gazipaşa'daki eski(!) tarihi bina yok edildi.

- Merkez Lavuarğ yok edildi.

- Restore edilerek, korumak yerine eski(!) Amelebirliği Pasajı yok edildi.

- Eski belediye binasının -örneği çok az olan- mozaik sıvası granitle-mermerle kaplanarak yok edildi. Üstelik bu cinayeti, inşaat mühendisi(!) olan bir belediye başkanı işledi.

- Antikacılar, sanat ürünleri çarşısına dönüştürülmek yerine eski(!) bitpazarı yok edildi, yerine şehrin en çirkin binası dikildi.

- Acılık'taki Fransız mezarlığını bilen var mı?

- Eski hal ve itfaiye yerine yapmak ve şimdi işgal ettiği alanı "Kent Meydanı" olarak kullanmak varken, belediye binası bu olanağı yok etti.

- AKM'den 467'ye çıkan merdivenlerin sol sonundaki boş alan kamulaştırılıp katlı bölge otoparkı yapılabilirdi. Ya da yeşil alan olarak kullanılabilirdi. Şimdi yerinde binalar yükseliyor.

- Demirci ve Uzun Çarşıların arkası ile Yeşilkent Sitesi arasında kalan ve şehrin akciğeri gibi duran yeşil alandaki bütün ağaçlar kesildi. Çünkü belediye bu yeşil alana kısmi inşaat izni verdi.

- Uzunmehmet Anıtı alanı üniversiteye verildi. Halkın nefes aldığı Anıtpark Çay Bahçesi artık yok. Kentin logosu olan anıt ve önemli miktarda defne topluluğu tehlikede...

- Deniz Kulübü'nün çevre düzenlemesine evet de, binanın orijinal görünümü korunamaz mıydı?

- Kentin çeşitli yerlerindeki tüm ahşap evler sırra kadem bastı. Tinerciler (!) yakmış...

- Eski, birbirinden güzel tuğla-kagir binalar zamanın insafına terk edilmiş, giderek yok oluyorlar.

- Kozlu'daki kilise de yok oldu.

- Zonguldak'ta İtalyan, Fransız, Rum, Ermeni azınlıklardan kalan çok sayıda gayrimenkul vardı. Bu gayrimenkuller, kayyum göreviyle defterdarlar tarafından yönetildi. Yasal bekleme süresi dolduğundan mülkiyetleri Milli Emlak Müdürlüğü'ne geçti. Milli Emlak, bunların çoğunu sattı. Akıbetleri meçhul. Bunlardan, Kadırga Yokuşu'nda bir binanın alt katını depo olarak kiralamıştım. Şimdi yerinde yeller esiyor.

Peki, bunları kim yaptı, kim bu Vandallar?

[*] [*] [*] [*]

Bilinen şeyleri tekrarlamak...

Duymayan kulaklara seslenmek...

Görmeyen gözlere işaret etmek...

Artık beni bıktırdı.

Son kez söyleyeyim.

Bu Vandallar;

"Tarih" deyince Emin Oktay'ın ders kitabını...

"Kültür" denildiğinde manav tezgahındaki mantarı...

"Sanat" denildiğinde pavyon sanatçısını...

"Kent çıkarları" denilince kendi kasasını...

"Zonguldak sevgisinden" imkansızı anlayanlar...

Bu kentin subaşlarındalar.

Biliyorum...

Bizim gibilere de acıyarak bakıyorlar;

"Zavallı, boş işlerle uğraşıyor" diyorlar.

[*] [*] [*] [*]

Peki, bir türlü Zonguldaklı olamayıp Zonguldak'ta yaşayanlar, yani "kent ahalisi" ne yapıyor?

Boş gözlerle katliamı seyrediyorlar.

Onlara tavsiyem;

Yukarıda saydığım yerleri, kaldıysa izlerini ziyaret edin, vedalaşın. Ha, çocuklarınızı da götürün, birlikte fotoğraf çektirin, "selfi" mi ne, ondan da yapın ki, ileride bu fotoğraflara bakıp sizi hayırla (!) ansınlar.

"Elle gelen düğün bayram" diyorum.

Bundan sonra onlardan yanayım.

Yaşasın Vandallar...

[*] [*] [*] [*]

Hey Vandallar!

Korkmanıza gerek yok.

Görevinizi tamamlayın.

İlk hedefiniz, Üzülmez Kok Fabrikası bacası olsun.

Önce onu yıkın.

Sonra Uzunmehmet Anıtı'nı kaldırın.

Bunlarda moral falan kalmaz.

Rahat rahat devam edersiniz.

Eski belediye binasını ve arkasındaki birkaç Fransızlardan kalan binaları da yıkın, AVM yapın. Bir AVM de hemen karşıya, "Kuğusuz Park"a yakışmaz mı?

[*] [*] [*] [*]

Sıra geldi en yağlı lokmaya;

Yıllardır "SİT, MİT" deyip elinizden, "halk nefes alıyor, piknik yapıyor, denizi seyrediyor" bahanesiyle Fener semtini elinizden kaçırdılar. Halkı da, SİT'i de sittir edin. İmara açın. A Tipi, B Tipi, Kilise (hem de Müslüman mahallesinde), Yüksek Maden Mühendisi Lokali, Doktorlar Lokali, Deniz Kulübü ve Fener'deki bütün çınar ağaçlarını da unutmayın. Zaten hepsi eski(!), hepsini tıraşlayın. O şey kadar binalar yerine, gökdelenler, rezidanslar dikin. TTK Misafirhanesi, eski EKİ Genel Müdürlük binasını, karşısındaki EKİ'den kalan binaları unutmayın.

Ne kadar yeşil alan varsa betona boğun!

Polisevi'nden bu yana sadece Emniyet Müdürlüğü'nün karşısındaki küçük koyda denize giriyorlar hala. Ne lazım onlara? Karakum'da protokol camisi olacak ya; bu "halk" dediğimiz avam, protokolü rahatsız eder. Buraya da bir halk camisi kondurun. Nerede denize girerse girsinler.

Hep para değil, biraz da sevap(!) kazanın.

Neyse, şimdilik bedava akıl bu kadar.

Beni, Ekrem'i, Yüksel'i, Erol'u, Saffet'i, Atilla Öksüz'ü, Ahmet Öztürk'ü, yani karşıtlarınızı yüksek maaşlarla danışman olarak işe alın. Yani cukkayı gösterin, size neler gösteririz, neler...

[*] [*] [*] [*]

Biraz kara mizah yaptım, kusura bakmayın.

Ey bu kentin, maaşlı, ödenekli, makam arabalı, nal gibi kravatlı, protokol tespihinin taneleri, önde gelen pozisyonunda olup da geride kalanları, atanmış ve de seçilmişleri;

-Hiç ümidim yok ama-

Bu konuda bir şey yapacak mısınız?

[*] [*] [*] [*]

Bu tavanın balıklarına selamlar...