Cumartesi günkü sayımızda Vali Erol Ayyıldız&[#]8217;a çağrıda bulunmuştuk.

Yazıda, son dönemde tırmanan ekonomik krize karşı acilen lokal tedbirlerin alınması gerektiğini anlatmaya çalıştık.

Kömür, inşaat piyasası, kaçak ocaklar sorunu gibi iş alanlarındaki krizin sokaktaki herkesi olumsuz etkilediğini anlatmaya çalıştık.

Kömür satılmayınca, inşaat krizi devam edince, ekmek satışı bile düşüyor.

Şaka gibi, ama berberlerin bile son birkaç ayda işlerinin düştüğünü görebiliriz.

Yani kriz o boyutlarda.

Ve böyle giderse, daha da artacak.

İşte bu yüzden Zonguldak&[#]8217;ın zirvesini duyarlı olmaya davet ediyoruz.

Lokal düzeyde yapılacak çok iş var.

Bunlar saymakla bitmez.

Küçük küçüktür belki, ama piyasaya hareketlilik getirecek şeyler olabilir.

Cumartesi günü de söylediğimiz gibi bu konuda en büyük görev, siyasilere ve Vali Bey&[#]8217;e düşüyor.

Belediye başkanlarına düşüyor.

Üreticilere, tüketicilere düşüyor.

Şartlar ne kadar kötü olursa olsun, piyasa şartlarının iyileştirilmesi için yerel ölçekte alınabilecek tedbirler var.

Bizim çağrımız bu yönde.

Bir sürü lüzumsuz işle meşgul olan herkesin, hepimizin bu konuda yapması gerekenler var.

Ve bunların hiç birisi sızlanıp ağlamakla çözülebilecek işler değil.

Sorunun en başında üreticilerin sahipsiz kalması var.

Hemen hemen her alandaki işverenler, girişimciler, yatırımcılar gerçekten yalnız.

Bu yalnızlık onların cesaretini kırıyor.

Özgüvenlerini kırıyor.

Hiçbir şey yapmamak, hiçbir şey üretmemek, satmamak yapılması gereken en doğru şey olarak kabul ediliyor.

Çünkü şartlar insanları bu duyguya itiyor.

Olsaydı keşke, ama siyasilerden pek ümidimiz yok.

Sivil otoriteden pek ümidimiz yok.

Çünkü onlar; bu kent adına, kendileri adına dayanışmadan hep uzak durdular.

Kendilerini büyütmeye çalışırken, kenti unuttular.

Ve kentin ekonomisi daha da kötüye gitmeye başlayınca, &[#]8220;Ne oluyoruz?&[#]8221; diye mırıldanmaya başladılar.

Birileri istemeden iş dünyası yine bir araya gelemez.

İşte bu yüzden devlet olarak Sayın Vali&[#]8217;den bir şeyler yapmasını bekliyoruz.

Üç günde, beş günde olacak işler değil, ama bugünden başlamakta fayda var.

Vali Bey&[#]8217;in bu kent için yapabileceği en iyi şey, yerel ölçekli yatırımların önünü açmak olur.

Yasal sorunların ve bürokratik engellerin aşılmasını sağlamak olur.

Onları yüreklendirmek, cesaretlendirmek, yol göstermek olur.

Onlara sahip çıkmak, dertleriyle ilgilenmek olur.

Turgut Bey&[#]8217;e hatırlatma&[#]8230;

İl Milli Eğitim Müdürü Turgut Özbek, taşımalı eğitim veren okullara yönelik sulu yemek ihalesinin skandala dönmesi sürecinde ısrarla kamuoyuna yönelik açıklama yapmıyordu.

Yaşanan bunca tantana varken, susmasını çok eleştirdik.

İhlas Haber Ajansı&[#]8217;nın geçtiğimiz günlerde servis ettiği açıklama ise, kamuoyunu tatmin etmekten ve söz konusu sorulara yanıt olmaktan çok uzaktı.

Yazı İşleri Müdürümüz İlknur Çıtlık&[#]8217;ın ısrarını kırmayan Özbek, sonunda konuştu.

Sorulara yanıt verdi.

İlknur arkadaşımızı kutluyor, geç kalınmış bu açıklama için teşekkür ediyoruz.

Özbek&[#]8217;in, skandala dönen sulu yemek işinin daha fazla sulandırılmasına izin vermemesi gerekiyor.

Bugünkü manşetten paylaştığımız açıklamasında, öğrencilerin yemekten zehirlenme olayının sadece bir okulda olduğunu belirterek, diğer okullarda böyle bir olay yaşanmadığından bahsediyor.

Zehirlenmenin tek bir okulda olduğunu belirtiyor.

Zehirlenmenin sudan da kaynaklanmış olabileceğini belirtiyor.

Müdür Bey&[#]8217;e, binlerce öğrencinin o makarnadan yemediği için zehirlenmediğini hatırlatmakta fayda var.

Kaldı ki, pek çok okulda okul idarecileri yemekleri dağıttırmadı.

Yemek dağıtılan okullarda ise, makarna dağıtılmadı.

Özbek&[#]8217;ten cesaretli ve kararlı adımlar atmasını bekliyoruz.

Soruşturmayı sadece zehirlenme olayının yaşandığı okulla sınırlı tutmak, skandalı minimize etmek olur.

O tutanakların Pusula&[#]8217;da yayınlanmasının ardından idareciler hakkında soruşturma başlatan Özbek, o makarnayı dağıttırmayan okul idarecilerine teşekkür borçlu.

O makarnayı yemeyen öğrencilere teşekkür borçlu.

Yoksa o koltuğa veda edeli bir hafta olacaktı.

&[#]8220;Firmanın hatası varsa, firma bunun cezasını ödeyecektir&[#]8221; diyen Özbek&[#]8217;ten kendi hatalarını da görmesini bekliyoruz.

Müslüm Baba&[#]8217;ya dair&[#]8230;

İlk karşılaşmamız, İskenderun&[#]8217;da bir ara sokakta olmuştu.

Müslüm Baba&[#]8217;yı tanıdığım günlerdi.

Tanıyıp da, sevmeye başladığım günlerdi.

İnsanın ev arkadaşları Adanalı olunca, Müslüm&[#]8217;ü tanımaması mümkün mü?..

Sevmemesi mümkün mü?..

Fener Caddesi üzerinde oturduğumuz evin sokağındaki müzik enstrümanları satan küçük bir dükkanın önünde karşılaşmıştık.

Müziğini her ne kadar tercih etmesek de, güzel kalbi ile sevmiştik onu.

Sonraki karşılaşmamız Isparta&[#]8217;da oldu.

Askeri birlikte konsere çıkmıştı.

Salona gelmesi kolay olmadı izdihamdan.

Müslüm Gürses çılgını pek çok acemi asker, komutan, askeriye dinlemeden jiletlediler kendilerini.

&[#]8220;Böyle yaparsanız, inerim sahneden&[#]8221; demişti Müslüm Baba.

Sonra askerlere &[#]8220;Baba&[#]8221; nasihati vermişti:

&[#]8220;Beni sevecekseniz, böyle sevmeyin.&[#]8221;

Sonra çok değerli fotoğrafçı dostumuz Haluk Çobanoğlu&[#]8217;nun albümünde karşılaştık kendisiyle.

Çobanoğlu, konser konser kendisini takip etmiş Müslüm Baba&[#]8217;yı ve Müslüm Baba&[#]8217;nın sesiyle dolan Tarlabaşı&[#]8217;nın arka sokaklarındaki arabeskin acısını fotoğraflamıştı.

Geçtiğimiz yıllarda Zonguldak&[#]8217;a geldi Müslüm Baba.

Dün kendisini kaybettik.

İster arabesk dinleyicisi olalım, ister pop.

Müslüm Baba&[#]8217;nın dediği gibi;

Hangimiz sevmedik onu.

Hangimiz yalnızlığımızda hatırlamadık.

Hangimiz mırıldanmadık şarkılarını.

Yeter ki, vefasız olmasın insan.

Hayat zaten paramparça&[#]8230;

Toprağın bol, mekanın cennet olsun Müslüm Baba.

İyi ki tanıdık seni&[#]8230;