Zonguldak’ın huzurlu bir kent olması bizleri yanıltmasın.


Eylemlerin ve tepkilerin demokratik yollarla ifade edilmesi bizleri yanıltmasın.


Türkiye’nin pek çok yeri alev alev yanıyor.


İnsanlar ölüyor.


İç içe geçen oyunlar, bildiğimiz ve bilmediğimiz hesaplar harmanlanmış durumda.


Anlık değişen stratejiler, uzun ve kısa vadeli endişeler…


Ne olacağını tam olarak bilemediğimiz bir dönemdeyiz.


Görünen o ki, büyük çoğunluk temennilerden başka sığınacak yer bulamıyor.



Tüm bunlar devam ederken, dünyanın farklı ülkelerinden, farklı haber kaynaklarından ilginç ve çarpıcı iddialar geliyor.


Haberler servis ediliyor.


İşte onlardan biri…


Dün medyada geniş yer buldu.


İddialar, İtalya’nın Adnkronos Haber Ajansı’na ait.


Deniliyor ki:


"Ankara´nın oynayacağı kart, Öcalan´ı serbest bırakmak olacak."



Devam ediyor:


"Türkiye hükümeti, Kobani´de ikili oynuyor.


Ankara bir yandan, sınırdaki kenti savunan silahlı Kürt hareketinin yenilgisini isterken, bir yandan önümüzdeki seçimler için Kürt azınlığın oylarını korumaya almakla ilgileniyor.


Bu görünümde Ankara, Kürtler pahasına IŞİD´nin ilerlemesine karşı askeri bir müdahaleyi reddediyor, ama bu arada, Abdullah Öcalan´ın serbest kalması konusunun barış görüşmeleri ajandasına yeniden alınmasını sağlıyor."



Devam ediyor:


"Birincisi, Türkiye´nin Güneydoğu’sunun yeniden yangın yerine dönme ve bunu bir iç savaşın takip etmesi riski ki geçtiğimiz günlerde 21 cana mal olan olaylarla bunun uyarıları geldi.


İkincisi ise, kaynağımızın bize açıkladığı üzere, AKP Kürt oylarını kaybedemez.


Şu anki en önemli prospektif, gelecek yılki genel seçimler.


Kürtlerin desteği seçimlerden sonra da gerekecek, çünkü hükümeti ´öncelikli´ bir anayasa taslağı önerisi verecek.


İşte kaynağımızın da dediği gibi, Öcalan´ın serbest bırakılması veyahut en azından bununla ilgili müzakerelerin başlatılması Ankara için ´oynanacak bir kart´ haline geldi.


Erdoğan´ın sadık adamı, Başbakan Ahmet Davutoğlu bu hipotezi resmen yalanlıyor. Kürtler de bu konuda temkinli."



Bilemediğimiz, aklımızın ermediği hesaplar üzerinden şüpheler giderek artıyor.


Kimin, kime, neden ve nasıl çalıştığını yorumlamaya çalışırken yoruluyorsunuz.


Tüm bu yaşananların gölgesinde vatandaş olarak üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden.


Okuyoruz.


İzliyoruz.


Katılıyoruz.


Veya katılmıyoruz.


Ancak siyasi çark içinde hesaplaşma devam ediyor.


Dün de paylaştık.


Süreçle ilgili ne iktidarın ne yapmaya çalıştığını, ne de muhalefet partilerinin ne yapmaya çalıştığını anlamak zor.


Olaylar, hepsinin kandan ve savaştan beslenme çabası içinde olduğunu gösteriyor.



Tüm bunların ötesinde başka bir konu var.


“Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” gibi bir şey bu...


Pek çok ülke ve Türkiye’deki taşeronları savaşın bitmesini istemiyor.


İş, dönüp dolaşıp onların kazandığı noktaya geliyor.


Mesela, bugün bu iktidar Abdullah Öcalan’ı serbest bıraksa kıyamet kopar mı?


Tepkiler elbette olur, ama iddia ediyorum kopmaz.


Mesela, bu toplum, terörist lideri Apo’nun serbest bırakılması durumunda terör ve şiddetin kesin olarak biteceğine inansa, bu kararı alkışlar bile.


Alkışlamasa bile memnuniyetini gizleyemez.


Hele hele bir de ayrılıkçı yaklaşmasalar Apo çoktan serbest bırakılır.



Acı, ama gerçek.


İş oraya geldi.


Her ne kadar duygusal tepkilerimizi frenleyemesek de, iş döndü dolaştı buraya getirildi.


Her ne kadar bebeklerin, öğretmenlerin, askerlerin, masum vatandaşların kanı yerde kalmış olsa da, iş döndü dolaştı buraya geldi.


Her ne kadar hiçbir şey anaların-babaların yüreklerindeki acıyı dindiremeyecekse de, iş oraya geldi.


İktidar getirdi.


Muhalefet getirdi.


PKK getirdi.


Asker getirdi.


ABD getirdi.


Derin devlet getirdi.


MİT getirdi.


Medya getirdi.


Son 40 yıldır terörden beslenenler getirdi.


Batı ile Doğu’yu entegre edemeyen iktidarlar, bürokratlar getirdi.


Doğu’yu sürgün yeri haline getiren, cezalandıran devlet getirdi.


Terörden beslenen aşiretler, siyasetçiler, para babaları getirdi.


Etken o kadar çok ki, saymakla bitiremeyiz.



Beş yıl sonra ne olacak?


On yıl sonra ne olacak?


Yirmi yıl sonra ne olacak?


Bunları bilmiyoruz.


Bilemiyoruz.


Tek bildiğimiz bir şey var ki, işler Türkiye’nin istediği gibi gitmiyor.


Her yönüyle can sıkıcı bir durum...


Öcalan serbest kalınca ne olacak?


Bun işler gerçekten bitecek mi?


Bitmez.


Bitirmezler!



Nasıl bir keyif sizinkisi?



Zonguldak Nostalji’den şöyle bir ileti var:


“Tarihi kömür iskelesi, eski görünümüne kavuşabilecek mi?


17 Nisan 2012 tarihinde, dönemin Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız tarafından kültür mirası olarak kazandırılması ve restore edilmesi amacıyla, liman içinde bulunan şarjöman rapid yapısının restore kararı Valimiz tarafından İl Özel İdaresi’ne iletilmiş.


Konu ile ilgili olarak hazırlanan belge ve dokümanlar İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Rıza Cici’ye 27 Nisan 2012 tarihinde teslim edilmiş ve kent hafızasında önemli bir yeri olan tescilli yapının kentimize hızlı bir biçimde kazandırılması için izlenecek yöntem konusunda karar verilmişti.


Aradan geçen bunca zaman zarfında kent belleğimiz açısından önemli bir yere sahip Şarjöman Kömür Yükleme İskelesi yapısının kentimize kazandırılması yönünde henüz bir çivi bile çakılmamış olması, Zonguldak insanını üzmüş olup, en kısa zamanda kentimizin silüetinde yerini alması için sizlerin de bu konuda tepkilerinizi ve yorumlarınızı buradan belirtmenizi rica ediyoruz…”


Biz de aynen bu talebi paylaşıyoruz.


İki eksiklik var çağrıda…


Emeğe saygı adına onu da hemen belirtelim.


Bu konu, geçmiş dönem Kent Konseyi tarafından gündeme getirildi.


İçi sergi alanı olarak kullanılması düşünülen projesini ise Derya Aydan çizdi.


Ancak bekliyor.


Mesele cücük kadar iş aslında…


Peki, neyi mi bekliyor?


Milletin keyfini.


Nasıl bir keyif arkadaş bu?