durdum
düş yarısında..
ürkek
ayaklarımı kovaladım..


boğazımda
kanlı
bıçak ağrısı..

kayıp
dost yanağında
üç günlük
bayram tadı aradım...


,Yaklaşık 4 yıl önce yazdığım bu şiirim her bayram dilime dolanır.

&[#]8216;Nice bayramlar&[#]8217; temennilerinin biryanı hep eksik.


Nedenleri var.


Nedenlerini ben biliyorum.


&[#]8216;Neden bu kadar eksik giriyorum bayramlara&[#]8217; diye sormaktan korkuyorum kendime.


Gündüzlerin o mutluluk fotoğraflarının üzerinde hep eksik lan eylerin gölgesi var


Hangimizin yok ki!


Bayramlar bizi düş yarılarına götürüyor.


Hangimizi götürmüyor ki!


Koşmak istiyorsunuz.


Çocuk masumiyetlerine sığınarak tüm nefret ettiğiniz insanlara bile şefkatle bakmayı öreniyorsunuz böyle anlarda.



Günler öncesinden bir telaş başlıyor.


İnsanlar bir erlerden bir yerlere koşuyor.


Banka kuyrukları uzuyor.


Sosyal Devlet, garibanlar için devletliğini gösteriyor.


Orada da dert var!


Kuyruklar uzuyor.


Çikolatalar, kurbanlıklar.


Yardımlaşma çağrıları ve günahlar birbirine karışıyor.


Alışverişler ya meraktan ya adetleri yerine getirmek için.


Bayram tadında bayramlar dileniyor.


Hiçbir bayram eski tatları geri getirmiyor.


Tam aksine.


Hep daha fazla yalnızlık, hep daha fazla teselli getiriyor.



Bayramların en güzel yanı kayıp dostlara ulaşıyorsunuz.


O dostlar bazen tesadüfen bazen bile bile çıkıyor karşınıza.


Bazılarının veda ettiğini duyuyor, şaşırıyorsunuz.


Üzülüyor, tadınız kaçıyor.


Kavuştuklarınızla üç günlük bayram tadına tat katıyorsunuz.


Yine de sancılarınız yüreğinizin çeperinde asılıyor madalya niyetine.



Kaybolan sadece dostlar mı?


Değil tabi ki.


Aslında hiç bir bayramda göstermediğiniz özlemlerinizi şimdilerde ayaklarınıza dolayan vedalarda var.


Çoğu zaman sıkıldığınız birlikte bayram ezmelerini yeniden yaşayabilme itimaliniz olmadığı için yüreğinize oturan vedalar var.


Arayıp da bulamayacağınız analar.


Bir telefon bile edemeyeceğiniz babalar.


Hepimiz bir parça eksik, çoğumuz bütüncül yalnızlıklar içinde bir bayrama giriyoruz.



Ömrümün yamaçlarından koşup geldiğim ama hiçbir zaman tam kavuşamadığım babam Yaşar Öksüz bunlardan sadece biri.


Takılıp düştüğüm dal parçalarını önceden ısrarla bana hatırlattığı için kızdığım, düştüğümde canımı yakan taşlara kızan babam yok artık.


Uzak kaldığımız ayrı düştüğümüz günlerde bayramı bahane edip sabah kahvaltısına gittiğim babamdan geriye kalan özlemlerden başka bir şey yok atık.


Beni anlamadığını düşündüğüm babamın aslında iyiliğim için yaptıklarından eser yok şimdi.


Azda olsa geriye kalan mutluluğun zehirleriyle besleniyorum.


Hiçbir zaman doyumsanmamış ve parçalı mutluluklardan geriye kalan sağanakların serinliğinden çıkıp geliyor özlemler.


Özledikçe özleyesi geliyor insanın.


Gündelik yaşam içinde unutmaya çalıştığınız anlar böyle bayramlarda ısrarla kapınızı çalıyor.


Gittiğiniz her yerde bayramlık sancılar nüksediyor.


Korkarım daha fazla nüksedecek.



Yeni umutlar olmadan bayramların tadını doyasıya çıkarmak mümkün değil.


Yeni nesiller yeni vedaları yaratacak olsa da, bırakılan yalnızlık mirasından en büyük payı biz çocuklar alacağız.


Kardeş sayısı ne kadar az ise pay edilen acılar o kadar büyük olacak.


Benim kadar tekseniz o zaman yandınız.



Sevgili Baba.


Bayramın ne olduğunu anlamak için bu kadar erken ve habersiz mi gitmen gerekiyordu?


Dokunuyor işte.


Dilimde yine o şarkı.


Yine yoksun yine.


Düşmanım sensiz her güne..