Pusula Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Rıza Tığ'a yapılan haince saldırı, kentte büyük yankı uyandırdı.

Ali Rıza Tığ'a yapılan saldırı, sadece ona yapılmadı.

Zonguldak basınına, basın özgürlüğüne ve demokrasiye yapılan bir saldırıydı.

Basın camiamızın yüzde 60'ı bunu anlayabildi.

Geri kalan yüzde 40'ı...

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"...

"Çekirdek yiyip keyifle izliyorum"...

"Oh, yiyin birbirinizi"...

gibi benzeri cümleler kuran kesim...

Eğer düzgün gazetecilik yapıyorsanız, cesur habercilik yapıyorsanız, bu saldırılar sizin de başınıza gelebilir.

"Saldırı kesin olur" demiyorum, yanlış anlaşılmasın "olabilir" diyorum.

George Orwell ne demişti...

"Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır. Gerisi, halkla ilişkilerdir."

Bu sözü okuduktan sonra gazetecilik mesleğini tartışmak isteyen var mı?

Yürekli olup da, "Ben gazeteciyim arkadaş" diyebilen var mı?

Herkes otursun, kendi muhakemesini yapsın.

Ali Rıza Tığ, gazetecilik yaptı ve saldırıya uğradı.

Kalleşçe saldırıyı yapanlar ve buna çanak tutanlar, adaletle ya da ilahi adaletle cezalarını bir gün çekecekler.

Bizimki yalan haberse, doğru haber nerede?

Saldırının olduğu günün geç saatlerine kadar hastanedeydik.

Ali Rıza Tığ'ın yanına kimler ziyarete geldi, kimler telefonla aradı, hepsini biliyoruz.

Gerçekten bu saldırı olayına duyarlı davranan gazeteciler, bürokratlar ve siyasiler vardı.

Yanımızda olmaları bizi memnun etti.

Önceki gün Pusula'nın internet sayfasında saldırıyı kınayanlara yer verdik.

Çok sayıda kınama vardı.

Kınama yapanlar ve bu saldırıların tekrarlanmasını istemeyenler; ya hastaneye ziyarete geldiler ya da telefonla ulaştılar.

Biz de bu dilek ve temennileri resmileştirmek için kişilerle birebir görüşüp hem internet sayfamızda, hem de gazetemizde kullandık.

Bu arada, telefonla arayıp haberde kullanamadığımız kişi sayısı da çok.

Biliyorsunuz ki, kimse, kimseye zorla açıklama yaptıramaz.

Yasin Hamzaçebi'nin gazetesi Gündem Gazetesi'ndeki personel, bizim kınamalarını haber yaptığımız kişileri tek tek arayıp haberlerimizi yalanlatmaya çalışmış.

İnsanları zor durumda bırakmış.

Aradıkları bir elin parmağını geçmemiş!

Bence geride kalan, bu rakamın bilmem kaç katı kişi yalanlama işine girmediler.

Yüz bulamadılar, art niyetli bu insanlara fırsat vermediler.

Zaten habercilikte şöyle bir şey vardır...

Bir haberi yalanlarsanız; önce yalan halini, sonra doğru halini koyarsınız ki, aradaki fark anlaşılsın.

Ancak sadece "yalanladılar" ifadesi kullanılmış.

İşte habercilikte detay budur.

AK Partililer kadar olamadınız!

CHP'nin, ülkedeki medya üzerindeki muhalefeti; "özgür basın, gazeteciler yaptıkları haberler yüzünden gözaltına alınmayacak, hapse atılmayacak, hükümet yanlısı yandaş medya" şeklinde...

Biz de tabi bu şiarla CHP'li milletvekillerimiz ve yerel siyasetçilerden, Ali Rıza Tığ'a yapılan saldırıyla ilgili açıklama almak istedik.

Bir tek Deniz Yavuzyılmaz, bu konuda dik duruş sergiledi.

Hiç "gak-guk" etmeden kınamasını yaptı.

Kendisine teşekkür ediyoruz.

CHP İl Başkanı Hakkı Güney, bir panik yaptı ki, sormayın.

Ki kendisi "kınama" kelimesini özellikle kullanmadı.

Kendisini arayan çok olmuş muş, milletle papaz olmuş muş...

Bir telaş, bir panik, sormayın gitsin...

Sayın Güney, sizi kim aradı da bu kadar korktunuz?

Neydi bu kadar sizi telaşa sokan?

Siz, muhalefetin İl Başkanısınız, sizin bu konularda bir sözünüz olmalı.

Basın özgürlüğü konusunda muhalif bir sözünüz yoksa ki, AK Parti İl Başkanı Zeki Tosun ve 3 milletvekili kadar yürekli olamadınız.

Daha ne diyeyim ben size?

Yazımın tamamında yüreklileri yazdım.

Yüreksizleri ve ciğersizleri de siz bulun...