Kasaplık, bilinen en eski mesleklerden biridir.

İnsanlık tarihinin "avcılık-toplayıcılık" döneminde, beslenme amacıyla avlanan ve bu avları yenilebilir hale getirmek için parçalayanlar, ilk kasaplardır.

Giderek toplumsal iş bölümü ve bazılarının bu işte uzmanlaşması, kasaplığın meslek haline gelmesine yol açar.

Zonguldak'ta da kasaplık, 1800'lü yılların sonlarında yerleşimin başlamasıyla ortaya çıkar.

Bu konuda elimizde fazla kaynak yok. En sağlıklı olanı da Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası'nın yayımladığı "Cumhuriyetin On Yılında Zonguldak ve Maden Kömürü Havzası" isimli kitaptır.

Bu kaynağa göre, cumhuriyet öncesi Zonguldak TSO'ya kayıtlı sadece Niğdeli Ohannes Veledi Karabet ve Simo Koşonya isimli iki kasap var.

Kitabın yayımlandığı tarihte ise, Zonguldak TSO'ya kayıtlı Zonguldak'ta sekiz, Ereğli'de dört ve Devrek'te bir olmak üzere toplam on üç kasap faaliyet gösteriyor.

Elbette ki kasaplar, yukarıda isimleri sayılanlardan ibaret değil.

Odaya kayıtlı olmayan ve hatta vergi kaydı, işyeri bulunmayan, kazanç amacıyla faaliyet gösteren çok sayıda kasap olmalıdır.

Çünkü yakın zamana kadar mahallelerde ticari amaçla hayvan kesen, et satan kasaplar olduğu bilinen bir gerçek.

Yukarıda isimleri sayılanlarla, az sonra sayacağımız 1945-1980 yılları arası kasaplar arasında da bir kopukluk göreceksiniz. Bunun da iki nedeni var.

Birincisi, o yıllarda soyadı olmadığından bu iki grup arasında bağ kuramıyoruz.

İkincisi de, Vergi Dairesi kayıtlarına-arşivine bakamamamız...

Geçmiş bilgilere ulaşabilmek için yerel tarih konusundaki en iyi metot olarak "kişilerle söyleşi" yapmayı seçtim.

Bu amaçla da, kentin en eski kasaplarından "Coşkunoğlu Kasap"ın kurucusu Mustafa Özkan'ın oğlu Osman Özkan ve "Fırat Kasabı"nın kurucusu İdris Fırat'ın oğlu Nurettin Fırat ile konuştum.

Yazıda, söyleşinin özetini vermekle yetineceğim.

Bu söyleşinin bütününü Youtube'dan (https://youtu.be/Fw2PiHFKYCI) izleyebilirsiniz.

- Osman abi, seninle başlayalım mı? Baban ne zaman, nasıl kasaplığa başlamış?

- Benim rahmetli babam Çankırı'dan 1947 yılında gelmiş. Zonguldak Mezbahasında işçi olarak çalışmaya başlamış. On yıl sonra biz de ailece buraya, babamın yanına geldik. Babam aynı yıl işten ayrılıp Acılık'ta bir dükkan tutarak kasaplığa başlamış. Ben de onun yanında mesleğe başladım. Askere gidene kadar babamla birlikte çalıştık. O zamanlar kasaplık çok farklıydı. Şimdiki gibi soğutucular yoktu. Etler "tel dolap"larda saklanırdı. Görevi sadece etlere konan sinekleri kovalamak olan bir adam çalışırdı.

- Sizin bir de yukarıda Araplar Mahallesi'nde (eski Fen İşleri Atölyesinin yukarısı) bir dükkanınız daha vardı, değil mi?

- Evet, o dükkan sadece manda eti satmak içindi. O zamanlar manda ve dana etinin aynı dükkanda satılması yasaktı. Ayrı bir ruhsat gerektiriyordu.

- (Nuri Fırat) Manda ve keçi eti, dana ve koyun etinden daha ucuzdu. "Birbirine karışmasın" diye ayrı dükkanlarda sattırılırdı.

- Eskiden halin olduğu yerde belediye hamamı vardı. Onun karşısında belediye dükkanları vardı. Babam 1962 yılında buradan bir dükkan aldı. Kasaplığa burada devam ettik. Şimdiki dükkanı alınca da orayı lokanta yaptık.

- Nuri abi, şimdi sana gelelim. Siz bu mesleğe nasıl başladınız?

- Bizden, Zonguldak'a ilk önce amcam Cafer Fırat geldi. O da şöyle oldu: Bizim Rize'de asıl işimiz "kavurmacılık"tı. Yani hayvan keser, kavurma yapar, satardık. Bu çok büyük çaplı bir işti. Öyle ki, 300-500 büyükbaş hayvan kesilirdi. Büyüklerimiz, "Toplanan sürünün başı Rize'de, sonu Erzurum'da olurdu" derlerdi. Cafer Amcam, gemi ile İstanbul'a kavurma satmaya giderken, hava muhalefeti nedeniyle gemi Zonguldak Limanı'na girer ve havanın düzelmesini bekler. Amcam da karaya çıkar, gezerken Bekir Zaimoğlu adında bir tanıdığa rastlar. O da kavurmaları İstanbul yerine Zonguldak'ta satmayı teklif eder. Kavurmalar satılır, ama parayı alamaz. Para yerine şimdiki dükkanlarımızın olduğu yerden bir dükkan alır. Burada manav-bakkal olarak ticarete başlar. Sonra babam gelir. Amcam Rize'ye döner. Babam burada beş yıl kadar canlı hayvan ticareti ve besicilik yapar. Erzurum ve Erzincan'dan sürü getirir. Bu iş zorlaşınca da, kasap dükkanı açar. Aynı dükkanda kuru gıda da satar.

- Peki, dükkanlar açıldı. O yıllarda eti nereden temin ediyordunuz?

- Hayvanlar Perşembe'den gelirdi. Babalarımız Perşembe'ye gider, 30-40 hayvan alır, trenle veya bir çoban tarafından karadan güdülerek getirilirdi. Sonra mezbahada kesilirdi. Yani kasaplık zor ve zahmetli bir işti. Bir de "Milli Koruma Kanunu" vardı. Buna göre, belediye "narh" verirdi. Yani bu kanuna dayanarak, et fiyatını belediye tespit ederdi. O fiyatla satmak zorundaydık. Mesela, benim hatırladığım, bir kilo kıyma 230 kuruştu. Bunu 235 kuruşa sattığında dükkan 15 gün kapanırdı.

- (Nuri Fırat) Doğru, önce bütün kasaplar kesilecek hayvanı Perşembe'den temin ederdi. Sonra besicilik başladı ve yayıldı. Özellikle Kastamonu besicilikte öne çıktı. Oradan almaya başladık. İyi de oldu, işimiz ve karımız arttı.

- Nasıl yani?

- Perşembe'den "Karasığır" dediğimiz yerli cinsin öküz ve inekleri geliyordu. Oysa besihanelerden sadece dana alınıyordu. Dolayısıyla sattığımızı et de kararmayan, yumuşak ve kaliteli oluyordu.

- Peki, şimdi eski kasapları sayalım mı? Nerede, kim vardı?

1- Kasap Rıza Yılmaz... Zonguldak'ın en eski kasabı oydu. Dükkanı Soğuksu'da, şimdiki Papila İşhanı'nın olduğu yerdeydi.

2- Behzat Baruönü... Eski Belediye Sineması'nın olduğu yerdeydi.

3- İstanbul Kasabı-Bahattin Özkaynak... 67 Otel'in yanındaydı.

4- Numune Kasabı...

5- Mithat Baruönü... Çolaklar İşhanı'nın yanındaydı. Sonra Soğuksu'ya geçti.

6- Hanefi Yılmaz... Rıza Amcanın oğluydu. Erken yaşta öldü. Çocukları Antalya'da mesleği devam ettiriyor.

7- Coşkunoğlu Kasabı-Mustafa Özkan... Acılık'ta...

8- Fırat Kasabı-İdris Fırat...

9- İbrahim Köktürk... "Kocadayı" derlerdi.

10- İbrahim Gürdal... Lakabı "Pehlivan"dı. Mete Apartmanı altındaydı.

- Peki, süpermarketler konusuna gelelim. Her mahallede varlar. Neredeyse hepsinin de et reyonu var. Onların mesleğinize etkisi konusunda neler diyeceksiniz?

- (Nuri Fırat) Süpermarketler mahalle aralarında kasap bırakmadı, öldürdü. Kasaplar onlarla rekabet edemedi. Nasıl etsin ki? Müşteri her türlü ihtiyacını buradan alıyor. Et konusunda da çeşit çok, albenisi fazla, tezgahtar eti süslüyor.

[*] [*] [*] [*]

Söyleşinin devamı oldukça uzun ve ilginç...

Dileyen, Youtube'den (https://youtu.be/Fw2PiHFKYCI) izleyebilir.