BİG BENG

Büyük patlama teorisi, yaklaşık 13,8 milyar

yıl önce evrenin tek belirsiz bir hacme sahip

bir noktadan (tekillikten) hızla genişleyerek

bugünkü halini aldığını söyler.

Bu teori, 1945 yılında ortaya atıldı.

Ancak 1965 yılında tartışılmaya başlandı.

Yani sadece 54 yıl önce...

Tecelli irişti çün başa gelip

O cevher mevcile huruşa gelip

Çerhi felek anda hem cuşa gelip

İstedi Ademi devran hu deyi

Kul Himmet, 16.yy

[*] [*] [*] [*]

Bugünkü dille...

Zamanı geldiğinden, meydana geldi (oluştu)

O öz (kaynak) dalgalanarak coştu, çağladı

Aynı anda (gerçek) evren de coştu, kaynadı (oluşmaya başladı)

Yokluk alemi hu! (Allah) diyerek bunu istedi.

[*] [*] [*] [*]

Tam 500 yıl önce...

BAP - 1

Üstte gök, altta yer yoğ'iken,

Kudretten bir nur var'idi.

Nur (Hak), önce kendini bilmek

Sonra bilinmek istedi

Ve...

Nur parıldadı...

Bir çerağ oldu yokluğun üstünde.

Üstte gök, altta yer...

Arada canlı-cansız herşey varoldu.

Hak, tende ve canda kendini varetti.

Böyle söylerler.

Bir dilde pirler, erenler...

Bir başka lehçede bilim insanları...

Hasılı ve kısadan bu bap'ta...

"Ol!" emriyle "Big Beng" farklı şeyler söylemez.

Velhasıl, kelamın özü;

Rivayet muhtelif ise de...

Sonuç aynıdır.

BAP - 2

Yasak meyveyi yiyen de...

Hak Adem'i yeryüzüne kovan da...

Ya da sularda başlayan...

Tekrar tekrar kendini vareden yaşam zinciri...

İnsana uzanan da...

Ve de devamında...

"Ne oldu?" dersiniz?

Kabil, Habil'i öldürdü.

"Hak, kardeşinin sunağını daha çok beğendi" diye...

Ya da...

İlk iki ayağı üzerine kalkan insansıyı...

Diğerleri öldürdü.

"Farklı davrandı" diye...

Derlerki ulemalar;

İlk cinayeti buydu Ademoğlu'nun...

Ve de derlerki bilim insanları...

Aslolan insanın doğasıdır.

"Hep bana" dürtüsü hep vardı.

Bu nedenle "öldürme dürtüsü" de doğaldı.

Rivayet muhtelif...

Ama sonuç aynıydı.

Yani kan dökmek, can almak...

İnsanın doğasında vardı.

İyilik ve güzellik adına ne varsa...

Onunda kaynağı olduğu kadar.

BAP - 3

Nasıl başladıysa...

Öyle sürdü.

Bu öykü...

Sürübaşı olmak için...

Kabile reisi kalmak için...

Birlikte avlanan avdan...

Birlikte toplanan meyvadan...

Daha fazla pay almak için...

En güzel kadını almak için...

Toprak sahibi olmak için...

Taptığı toteme sunmak için...

Devlet kurmak için...

Kurduğu devleti yaşatmak için...

İnandığı dini-mezhebi yaymak için...

Farklı ırktan olduğu için...

Dini farklı olduğu için...

Farklı tarikattan olduğu için...

Rengi farklı olduğu için...

"Sekiz saatlik işgünü istediler" diye...

"İş, ekmek, özgürlük" dediler diye...

Daha çok petrol için...

Daha çok dolar için...

Bazen de...

Sırf canı istediği için...

Hep öldürdü Ademoğlu...

Ama bir ama birkaç milyon kardeşini...

Ve de bütün canlı alemini...

Sadece öldürdü mü?

Dövdü, aşağıladı, işkence etti, sakatladı, hapsetti...

Ötekileştirdi, yok saydı, ateş ve asit kuyularına attı.

BAP - 4

Kimileri buna "cihat" dedi.

Allah'ın emri saydı.

Bilginler insandaki "yıkıcılık" genine bağladı.

Yani yine yorum muhtelif olsa da...

Netice aynıydı.

Ulema "din" dedi, "ahlak" dedi...

iktidar sahipleri; "vatan" dedi, "bayrak" dedi...

Birlik "dedi",

"Onlar bölücü" dedi...

Bilim insanları; "insan şiddete meyyal" dedi.

BAP - 5

Yaradan, Ademoğlunun çamuruna ne kattığını...

Niye böyle yaptığını...

Biliyordu elbette.

Ademoğlu da hastalığını, yarasını hep bildi.

Derler ki...

Yaratıcı;

Bu yarayı sağaltmak için...

Dört kitap, yüzlerce peygamber, binlerce nebi...

Yetmedi, ilim-irfan-keramet sahibi sayısız ermiş-veli...

Gönderdi.

Yetmedi...

Ad, Lut gibi azmış kavimleri helak etti.

Yine derler ve bilinir ki...

Ademoğlunun içinden Spartaküsler, Bedreddinler...

Mevlanalar, Hacı Bektaşlar, Malkom X'ler, Gandhiler...

Sayamadığımız insan-ı kamiller...

Milyarlarca iyiler de çıktı.

Dünyanın her yerinde inanç merkezleri, dergahlar kuruldu.

Sufuzim, budizim, tasavvuf, sosyalizm...

Hep bunun içindi.

Nöroloji, psikoloji, sosyoloji gibi bilimleri...

Bunlarla tedavi merkezleri kurdu.

Bu konuda da yorumlar farklı

Ama erek aynıydı

Yani "yol bir, sürek binbir" idi.

Ama sonuç vernedi.

BAP - 6

"Bu öykünün mabadı ne olur?" dersiniz...

Ortada olan gerçek şu;

Kabil'den bu yana zırnık düzelme görülmedi.

Aksine daha çok insan öldürebilecek teknoloji gelişti.

Ne Allah, ne de insan bir çözüm buldu.

Ve de mabad...

Yani...

İnsanın iyi-kötü ikilemi...

Kocaman bir soru olarak ortada kaldı.

Vesselam!