Ünlü şair Orhan Veli’nin gezisininde Zonguldak izlenimlerine de yer verdiği ‘Yol Türküleri’ isimli tek ve uzun şiirinde ‘E.K.İ.’nin çiçekli bahçeleri’ mısrası anlatıyor anlatacağını…

Yerin altında, Türkiye’de tek dünyada sayılı taşkömürü cevherleri barındıran bir şehir ve onun etrafında yapılanan yerleşim ve sanayi. Tamamen kömüre bağımlı bırakılmış şehir, öyle bağımlı bırakılmışki başka hiçbir kolda gelişmeye ve geçinmeye imkan verilmemiş, Şehre nesiller boyu tek ekmek kapısı olmuş bir sektör. Babadan oğula, dededen toruna süre gelmiş bir gelenek. Madencilik… Binlerce şehit vermiş, bedel ödemiş bir meslek. Zarar ediyor gerelçesiyle küçültülmüş, kaderine terkedilmiş bir halk, işsiz ve yetim kalan şehri terk etmek zorunda kalan onların çocukları…



‘Ereğli Kömürleri İşletmesi’, eski adı EKİ, yeni adı ‘Türkiye Taşkömürü Kurumu’, TTK, doğduğumuz, doyduğumuz şehrimizin göz bebeği. Zor değil bir bahçıvan tutulup bahçesindeki çiçeklerin sulanması yeterli yeşermesi için. Zarar ediyor diye kaderine terkedilmiş, oysa bilimsel gerçekler öyle demiyor.


Son durum analizi, tarihçesi ve tarihi boyunca görev yapmış yönetici kadrosu belki hafızalarımızı yerine getirir de içinde bulunduğumuz gidişatı Ülkemiz ve şehrimiz yararına tekrar döndürür.


BÜYÜK YANILGI: KURUMUN KAR VE ZARAR ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ…


İşletmelerin performans göstergelerinden en önemlilerini, başta verimlilik olmak üzere; kar, karlılık, kalite, randıman (girdilerden yararlanma oranı) ve etkenlik olarak sıralayabiliriz. Bu göstergeler, bunlarla ilgili hesaplar ve bulunan değerler işletmenin kayıtlarında yer alır. İşletme ile ilgili yorumlar ve değerlendirmeler de bu kayıtlarda yer alan performans bilgileri üzerinden yapılır.


Katma Değer kavramı, işletmelerin yarattıkları mal ve hizmetin o piyasadaki değerini ifade eder. İşletmenin belli bir dönemde – ki işletme faaliyetleri hep dönemsel olarak ifade edilir - maliyetleri ile satış gelirler arasındaki fark, kar ya da zarar anlamına gelir. Gelirlerin fazla olması durumunda kar, tersi durumda ise zarar söz konusudur. Kayıtlarında yer alan, görünen maliyetler ve gelirler üzerinden bu hesaplar yapılır ve değerlendirmeler de buna göre olur.


Peki; bir işletmenin gider hanesinde yer alan maliyet ile gerçekleştirilen, yaratılan, fakat işletmenin kayıtlarında görülmeyen mal ve hizmet üretimleri varsa o zaman ne olacak ? Biraz daha açalım: kayıtlarında, işletmenin görünürdeki mal ve hizmet üretimi için harcandığı kabul edilen para ile başka mal ve hizmet üretimleri yapılıp topluma sunuluyorsa ve bu başka mal ve hizmetlerle oluşan katma değer işletmenin gelir hanesinde yer al(a)mıyorsa ne olacak ? Bilimsel akıl yapılması gerekeni açıklıyor: işletmenin kar ve zarar hesabına girmeden önce, o işletmenin reel olarak yarattığı katma değerin hesaplanıp ortaya konacak, gelir ve gider farkı yani kar ya da zarar bu rakamlar üzerinden yapılacak. Bu hesap yapılmadan bir işletmenin kar-zarar hesabı yapılamayacağını, ekonomi bilimi de, matematik de, mantık da söylüyor.



Türkiye Taşkömürü Kurumu, eski tüzel kişilikleriyle birlikte 150 yıllık bir işletme. Bu işletme 150 yıldır sadece kömür madenciliği yapmıyor. Bir ilin tüm faaliyetlerini gerçekleştiriyor. Son 15-20 senede bu faaliyet alanlarının birçoğundan çekilse de yine de madencilik dışında gerçekleştirdiği ve topluma sunduğu mal ve hizmet üretimleri söz konusu. Bu mal ve hizmet üretimleri için katlandığı maliyet, Kurumun kayıtlarında yer alırken, söz konusu bu maliyet ile toplum için yaratılan gelir kayıtlarında yer almıyor. Ekonomik hesaplama hatası da burada başlıyor. Bir işletme düşünün; 150 yıldır, bir ilin altyapısından eğitimine, enerjisinden sporuna, yol yapımından liman işletmeciliğine, ulaştırmasından gıdasına kadar her şeyini gerçekleştiriyor. Bütün bunlar için yaptığı harcamalar, kayıtlarında gider hanesinde var ancak bu harcamalar ile yaratılan mal ve hizmetin gelir değeri kayıtlarında yok.


Bu gelir hesaplanıp ortaya konmadan hiçbir işletmenin kar-zarar hesabı yapılamaz. Bu gelirin hesabını yapmak da kolay değildir. Bilimsel yöntem şudur: Kurum bu mal ve hizmet üretimlerini yapmasaydı, toplum bunları ne kadara maledecekti ?. Yani bunların piyasa değeri nedir ?. Bu piyasa değeri, teker teker hesaplanacak, Kurum dışına yapılan tüm makro ve mikro tüm faaliyetler belirlenerek, üretim değerleri hesaplanacak ve gelir hanesine yazılacaktır. Bu gelirin ne kadar olduğu önemli değildir; önemli olan, hesabı yapılmamış varlığıdır. Yani Kurumun görünür kayıtlarında yer alan harcamalar ile yaratılan REEL KATMA DEĞER ortaya konacaktır. Bu işlem yapılmadan kar-zarar hesaplamaları yapılamaz, yapılsa da ortaya çıkan rakamların gösterge niteliği olmaz. Dolayısıyla değerlendirilmesi söz konusu olamaz.



Görünürdeki faaliyetlerinin dışında başka mal ve hizmet üretimlerini gerçekleştiren ve bunların geliri kayıtlarında yer al(a)mayan işletmelerde, reel katma değer analizi yapılması gereken bir performans ölçümüdür. Bu analiz; görünen ve görünmeyen, dönemsel olarak binlerce hatta milyonlarca faaliyetin saptanmasının pratikte mümkün olamayacağından dolayı yapılamaz. Hele ki, yarattığı reel katma değer bağlamında toplumla iç içe geçmiş TTK için hiç yapılamaz. Kar ve zarar hesabının yapılması, gelir hanesi bilinemediğinden doğru değildir. Bulunan rakamlar, gerçek gelir ile maliyet farkını yansıtmamaktadır. Kayıtlardaki gelir, bu maliyet ile yaratılan reel gelirden her zaman küçük olacaktır. Dolayısıyla söylenecek son söz; TTK’nın kayıtlarındaki maliyet ile, sadece görünen faaliyeti olan kömür üretimi geliri değil; hesaplanamayacak, büyüklüğü belirlenemeyecek gelir yaratılmaktadır. Kesin olarak bilinemeyen gelir söz konusu iken, kar ve zarardan söz etmek ve değerlendirmede bulunmak da; bilimsel yanlışın yarattığı büyük yanılgı içinde olmaktır.

EREĞLİ KÖMÜRLERİ İŞLETMESİ’NİN TARİHÇESİ…

Cumhuriyetin ilanından sonra Ereğli Kömür Havzası’nın idaresi Millî Hükümet’e geçtiğinde henüz ülkemizin bağımsızlığı sağlanamamıştı. Buna rağmen kömür havzasıyla ilgili gerek çalışan işçinin durumu, gerekse kömür üretimini arttırmak amacıyla önemli çalışmalar yapılmıştır. Bölgede, 1926´da kurulan şirketlerle Türkiye İş Bankası faaliyete geçmiştir. Bunlar sırasıyla,

Maden Kömür İşleri Türk Anonim Şirketi(Türkiş),

Kozlu Kömür İşleri Türk Anonim Şirketi (Kömüriş),

Kilimli Maden Kömürleri Türk Anonim Şirketi,

Kireçlik Maden Kömürleri Türk Anonim Şirketi´dir.

İş Bankası´nın bu dört kuruluşu, havzada 15 yıl faaliyet göstermiştir. 1926´da İngiltere´de kömür işçilerinin grevi nedeniyle ortaya çıkan "Kömür Buhranı", şekli farklı da olsa, Türkiye´yi de etkilemiştir.



Avrupa’nın ihtiyacı olan kaliteli kömürün Türkiye´de bulunması üstelik de daha ucuz olması havza kömürlerine büyük rağbet göstermelerine sebep olmuştur. Bu aşırı talep üzerine fiyatlar yükseldiği gibi içeride de ayrıca bir sıkıntı baş göstermiştir. Bunun üzerine Devlet, havzada faaliyet gösteren kuruluşlann, işçi ücretlerini %20-25 oranında artınp onlan havzada sürekli çalışmaya yönlendirmek vs. gibi önlemlerle havzada üretimin artınlmasına ve kömür ihracına bir takım geçici kısıtlamalar koyarak söz konusu sıkıntının atlatılmasına çalışmıştır. 22.06.1935 tarih ve 2804 sayılı kanunla, "Maden Tetkik Arama Enstitüsü" ve yine aynı tarih ve 2805 sayılı kanunla da "Etibank kurulmuştur. Etibank, havzaya, Ereğli Şirketi´nin 01.05.1937 tarihli satın alınma sözleşmesiyle girmiştir İkinci Dünya Savaşı´nın genel etkilerinin Türkiye´de hissedilmeye başladığı bir dönemde, 03.05 1940 tarih ve 3867 sayılı Füzyon Kanunu´yla çeşitli kişi ve şirketlerin elinde bulunan madenlerin Hükümet İşletmelerine devri, havzanın tek bir elden idaresini sağlamıştır.





Dünya İktisat Buhranı’nın 1931’de sona ermesi ile başlayan yeni süreçte Hükûmet, Atatürk’ün direktifleri ile Zonguldak Kömür Havzası için radikal ve bilimsel projeler hazırladı. Sanayide devletçilik ilkesi ile Millî Sanayisi’ni kurmak zorunda olan Türkiye’nin öncelikle kömür enerjisine ihtiyacı vardı. Yeraltında kömür üretimi eski usullerle devam ediyordu. Modern Cumhuriyet Kömür işçiliğini profesyonelleştirmek zorunda idi. Ancak dönemin Hükûmetlerinin hazırlattığı raporlarda modern işçi siteleri kurmak için çok para gerekiyordu. Bu amaçla şehircilik uzmanı Mimar Seyfettin ARKAN’a, 1934-1936 tarihleri arasında, ilk modern yerleşim siteleri yaptırıldı.Aynı tarihlerde Profesör Graningg’in de hazırladığı kömür havzası raporunda 11 bin işçilik bahçeli işçi evlerinin yapılması tavsiye edildi. Raporda, Çaycuma-Filyos arasındaki ovaya 11 bin adet yer altı kömür işçilerinin aile bireyleri ile birlikte kalmalarını sağlayacak bahçeli tek katlı evlerin yapılması öngörülüyordu. Granningg, raporunda alt kültürlü böyle bir işçi kitlesinin bir araya gelmesi hâlinde oluşabilecek tehlikeye işaret ettiğinden işçi iskânı uygulaması ertelendi. 03.04.1939’da Zonguldak Halkevinde yapılan toplantıda Atatürk’ün direktifleri ile yapılması istenen füzyon (birleşme, kaynaşma) ile düşünülen üretimin olabilmesi için kömür üretecek amelenin yerleşik olması ve 11 bin profesyonel yer altı kömür işçisinin yeterli olacağı üzerinde durulmasına rağmen amelenin iskan konusunun zamana yayılmasını söylemesi üzerine proje gerçekleşemedi.




EKİ (EREĞLİ KÖMÜRLERİ İŞLETMESİ) KURULUYOR…


1937 yılında 3146 ve 3241 sayılı kanunlarla havzadaki yabancılara ait en güçlü maden kömürü şirketi olan Fransız Şirketi satın alındı ve kömür havzası Etibank’a devredildi. Peşinden de Etibank’ın kurduğu Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ), millî bir işletme olarak havzada faaliyete geçti. 1940 yılında yürürlüğe giren 3867 sayılı kanunla dağınık çalışan kömür işletmeleri tamamen devletleştirildi ve EKİ idaresine verildi 1940 Yılında devletleştirilen kömür havzasındaki bütün ocaklar 3460 sayılı kanunla EKİ. adı altında KİT şekline dönüştürülmüş oldu. 1930’larda yapılması öngörülen Amenajman Planı İkinci Dünya Savaşı nedeniyle de uygulamaya konulamamıştı. Bu defa sağlanan Amerikan Marshall Planı-Yardımı çerçevesinde 1948-1960 I. Amenajman Projesi adı verilen bu proje ile yer altı-yerüstü tesislerinin yenilenmesi, 2.7 milyon Ton/yıl “SATILABİLİR” kömür üretiminin 5.180.00 ton/yıl “SATILABİLİR” düzeyine (iki katına) çıkarılması hedeflendi. Yeni kuyular açılması, makine ve te techizat alımı için 1950’de 103 milyon dolar olarak Marshall yardımı sağlandı. Bu çerçevede Elektro mekanizasyon işleri, 300 katı galerisinin inşası (Kozlu), Zonguldak ve Çatalağzı lavuarları, Kandilli-Armutçuk hava hattının yapımı, Liman yükleme tesisleri inşa edildi. Marshall yardımı çerçevesinde inşa edilen 4000 bahçeli ev kömür üretiminde çalışanlara verildi…


1950’de çok partili rejimin başlamasıyla; siyasi kazanç temin etmek maksadıyla işçi alınması ve işçilere üretimden doğan prim yerine, siyasi ideoloji veya mikro milliyetçilik kavramlarına dayalı adam kayırmacılığı havzada etkin olmaya başladı. Sendikal faktörler ve rejim değişikliğinin getirdiği olanaklarla işçiler genellikle tavsiyelerle işletmede değişik işlere alındılar. Aynı dönemde Zonguldak, para kazanılmak için gelinen ilimiz oldu. Bu gelişmede şüphesiz işçi kitlesinin örgütlü mücadelesinin büyük etkinliği oldu. İşveren ile 1963 yılında yapılan ilk toplu sözleşme 46 bin işçi adına gerçekleştirildi.



EKİ ‘DEN (EREĞLİ KÖMÜRLERİ İŞLETMESİ) TTK’YA (TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMU) GEÇİŞ…


Özellikle 1980’lerin başından itibaren KİT’ler genel bütçeden düşük paylar almaya başladı. Bu pay azaldıkça yenileme yatırımları yapılamadı, zararlar arttı. Artan zararlar ise topluma KİT’lerin özelleştirme reçeteleri olarak sunuldu. Bu politika ABD, Dünya Bankası ve onlarla ilişiği olan yabancı kredi sağlayan çevrelerce önerildi. Bu cümleden olarak KİT’leri yakından ilgilendiren 3460 sayılı kanun 11.04.1983 tarih ve 60 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile yürürlükten kaldırıldı. Yine aynı kararnameye bağlı olarak Türkiye Kömür İşletmeleri’ne (TKİ) bağlı bir kurum şeklinde çalışan EKİ, özerkleştirilerek Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) hâline getirildi. (28.10.1983)



Uzun süre yeni yatırımlar yapılamaması nedeniyle hantallaşan ve gittikçe zararları daha çok artan TTK’ye 1980’den sonraki dönemde “Taş Kömürü Havzası Makine ve Teçhizat Modernizasyon Projesi” kurumun imdadına yetişti ve 1988 yılı yatırım programına alındı. Bu proje ile kurum fizikî olarak küçültülürken, makineleşme sayesinde üretim maliyetlerinin düşürülmesi verimliliğin artırılması ve iş güvenliğinde ise iyileştirmeler yapılması planlandı Özellikle alevsiz sızdırmaz makine ve teçhizatın yenilenmesi, Asma ve Gelik işletmelerinin rehabilitasyonu sağlanırken, yer altı hazırlık galerilerinin tamamlanması sonucu 4-5 yıl içerisinde önemli artışların olacağı öngörüldü.


Ancak, söz konusu projenin hayata geçirilmesi 3 Mart 1992’de Kozlu bölgesinde meydana gelen inanılmaz patlama ile ciddi şekilde engellenmiş oldu. Söz konusu olay, Ocak 1991 büyük işçi direnişi ile ilişkilendirilmeye çalışıldı. Bu patlamada, 263 yeraltı kömür işçisi hayatını kaybederken 70 kişi de yaralandı. Kurumda meydana gelen bu olaylar üzerine yetkililerce kurumun kapatılması yönünde ciddi tartışmalar yaşandı. Dört ay süren iyileştirme çalışmaları sonucu tekrar ocaklar faaliyete geçirildi.



Yukarıda belirttiğimiz makine ve teçhizat modernizasyon projesi ile programlanan üretim projeksiyonuna göre 2000 yılında tüvenan 7.635.000 ton, satılabilir; 4.614.000 ton kömür üretimi hedeflenmesine rağmen kurumu küçültme politikaları her geçen gün etkinliğini artırdığından 1980-2002 yılları arası 26.166 kişi emekli edildi, bu arada sendikal baskılar ya da siyasi rant sağlama amacına yönelik olarak zaman zaman işçi alımı yapılmakta ise de ihtiyacı karşılayacak sayıyla örtüşmemektedir.



TTK’nin küçültülmesi veya özelleştirilmesiyle sınırlı kalmayan küçültme çalışmaları, 1991’de Bartın, 1995’te Karabük ilçelerinin il yapılması ile mülk küçülmeyle de devam etti. Böylece nüfusu 1990 yılında 1.073.560 olan Zonguldak’ın nüfusu; 2000 yılında 615.599’a geriledi. Oysa ilin 1990 yılındak nüfusu: 653.739 olarak tespit edilmişti.



Bu elden çıkarmayı daha anlaşılır bir örnekle ifade edebiliriz:


Kurum 1974 yılında 52.724 (19.928 kişi yer altı kömür üretim işçisi) çalışan personeli ile 5 milyon ton “satılabilir kömür” üretmiş, aynı yıl 7.888 işçi yaralanmış, 65 işçi de hayatını kaybetmiştir.


Bu olumsuzluklar neticesinde; 1981 yılı işçi çalışanı 41.364 olan TTK’de memur ve sözleşmeliler dâhil, 2007 yılı toplam çalışan sayısı:12.965, üretilen “satılabilir kömür” miktarı ise 2005 yılında: 1.666 bin ton, 2005 yılı TTK. Kurum zararı ise 2.203.877 YTL olarak saptanmıştır.


Bugün, 150 yıl önce maden ocakları yakınlarında küçük binalar inşa edilerek başlayan kentleşme, 50 yıldan beri inşa edilmekte olan sanayi tesislerini tamamen yutarak nasıl bir modern kent olabilirliği bilinmezliğindedir.





TTK (EKİ MÜESSESE) GENEL MÜDÜRLERİ VE DÖNEMLERİ…


EKİ Müessese Müdürleri ve dönemleri…

Bekir Vehbi Ergene 01.05.1937-13.01.1940

Bedri Bekiroğlu 13.01.1940-25.01.1942

İhsan Soyak 27.01.1942-31.07.1950

Yusuf Gürata 01.08.1950-31.01.1951

Bahattin Birsan 19.02.1951-22.03.1951

Bekir Vehbi Ergene 23.03.1951-31.031953

Cemal Zühtü Aysan 01.04.1953-17.03.1955

Abdurrahman Aydın 18.03.1955-18.04.1955

Muzaffer Ulusoy 19.04.1955-10.09.1957

Behzat Firuz 10.09.1957-28.07.1961

Muammer Kaymakçalan 29.07.1961-08.05.1965

Bahri Savaşkan 09.05.1965-18.10.1965

Abdülkadir Ünek 18.10.1965-08.03.1969

Bahri Savaşkan 08.03.1969-04.03.1971

Ahmet Berberoğlu 05.03.1971-30.07.1975

İzzet Dinçel 31.07.1975-10.04.1977

Rauf Acar 28.09.1977-27.03.1978

Tamer Hızal 28.02.1978-11.11.1980

Zeynel Ergin 27.03.1982-04.10.1983

Fuat Üçüncü 13.10.1983-11.11.1983




TTK Genel Müdürleri ve dönemleri (1983 sonrası)…

Fuat Üçüncü 12.11.1983-25.05.1988

İ.Ruhi Bolay 20.06.1988-11.04.1990

Zekai Akcan 11.04.1990-06.02.1992

Özer Ölçer 07.02.1992-24.06.1992

Hayrettin Soytaş 30.09.1992-17.10.1996

H.Mustafa Kıraç 17.10.1996-18.08.1997

Cevat Şahin 18.08.1997-05.03.1998

İsmail Verimbaş 05.03.1998-08.11.1999

Ömer Yenel 09.11.1999-24.02.2003

Rıfat Dağdelen 17.11.2003-22.10.2009

Burhan İnan Görevdeki Genel Müdür.


Yardımcı Kaynaklar…

Zonguldak Nostalji

zonguldaknostalji.com

Gürsel Yıldırım

Nida Şentürk

Hüseyin Koca