Fenikeliler, eski dünyanın en eski denizci milletidir. Hatta gemileri onların icat ettiği L.N. Gumilev tarafından ileri sürülmektedir. Fenikeliler gemilerle Avrupa&[#]8217;yı keşfe çıkarlar. Sadece Akdeniz&[#]8217;i değil Karadeniz&[#]8217;i de keşfe çıkarlar. Karadeniz&[#]8217;in her tarafını dolaşırlar. Fenike, İbrani ve Yunan rekabeti Fenikelilerin deniz üstünlüğünü kaybetmelerine yol açar. İbraniler Yunanlılarla anlaşarak Büyük İskender&[#]8217;in kurduğu imparatorlukta denizcilik etkinliklerini sürdürürler. Tarihin yanlış anlaşılması Karadeniz Bölgesi&[#]8217;nde bir Grek (Yunan) medeniyetini ön plana çıkarmıştır. Oysa tarih demek metinler, enstitüler, kültürel etkiler değil eylemler demektir. Bu açıdan Zonguldak bölgesindeki tarihi eylemlerin ortaya çıkarılması bölge tarihine katkı sağlayacaktır.

Tarihi metinlerde metni yazanın kendi çağının insanı olduğu göz önünde bulundurulmalı ve bazen olayları çarpıtacağı da akıldan çıkarılmamalıdır. Vakayiname metinleri incelenirken de sağlam bilgi kaynaklarından hareket edilerek bir ölçüt bulunması zorunluluğu söz konusudur. Helenizm döneminden sonra Roma döneminde de Karadeniz&[#]8217;de denize egemen olma konusunda da pek çok tarihi olaylar karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Karadeniz Ereğli&[#]8217;yi M.Ö. 563 yılında Megaralıların kurduğu söylenir. Megaralıları Yunanlı (Grek) yapmak ne derece doğrudur? Karadeniz&[#]8217;in İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, Ege ve Marmara denizleriyle Akdeniz&[#]8217;e ve oradan Atlas Okyanusu&[#]8217;na açıldığı haritada rahatlıkla görülebilir.

Türkler bugün insanlığın kesinlikle vazgeçemeden kullandığı bazı eşyaları, insanlığa kazandırmışlardır. Erkeklerin giydiği pantolonlar yanında kadınların giydiği şalvarlar da Türkler tarafından insanlığa kazandırılmış, üzengi, tekerlekli kağnılar, eğri kılıç ve oku yedi yüz metreye fırlatan uzun yayı geliştirenler de Türklerdir. Timur&[#]8217;un torunu Mirza Uluğbey, tuzun da tesadüfen ilk mucidinin Türk hükümdarı olduğunu kaydetmektedir. Karadeniz&[#]8217;in kuzeyindeki Kırım yarımadası M.S. III. yüzyılda Gotlar tarafından Anadolu ve Yunanistan&[#]8217;a yapılacak saldırılar için üst olarak kullanılmıştır. Demek ki Karadeniz&[#]8217;in kuzeyinden güneyine saldırılar yapılmıştır. Karadeniz&[#]8217;in kuzeyi ve güneyi arasındaki ticarette köle ticareti de söz konusudur.

O dönemde ani saldırı ve karşı saldırılar yapmak küçük, sıradan çatışmalar olarak uluslar arası hukukta kabul gören davranışlar arasındaydı. L.N. Gumilev Avrasya&[#]8217;dan Makaleler I adlı Selenge yayınlarından 2006 yılında çıkmış kitabının 297. sayfasında Anadolu&[#]8217;da M.S. 449-517 yılları arasında istisnai ölçüde kuraklık yaşandığı konusundan söz etmektedir. Kuraklık demek kıtlık demektir. İnsanların sulak bölgelere doğru hareketlenmesi demektir. Bu açıdan Zonguldak bölgesindeki su havzalarında yerleşmeler olduğu ve olacağı söylenebilir.

Alan Fisher tarafından yazılan, Selenge yayınlarından 2009&[#]8217;da yayınlanan Kırım Tatarları adlı kitapta Anadolu&[#]8217;dan Kırım&[#]8217;a göç olduğu yazılmaktadır. &[#]8220;Sudak (Kırım&[#]8217;da bir şehir) ilk önce 1223&[#]8217;deki Kalka Savaşı&[#]8217;ndan sonra Tatarlar, hemen akabinde de Anadolu Selçuklu Sultanı Alaattin&[#]8217;in gönderdiği bir ordu tarafından yerle bir edilmişti. Bu son saldırıyı takip eden yıllarda çoğunluğu Anadolu&[#]8217;dan gelen Selçuk ve Oğuz Türkleri, Kuzey Kırım düzlüklerine yerleşmeye başladılar. 1250&[#]8217;lerden sonra Altın Ordu Han&[#]8217;ı Berke&[#]8217;nin teşvikiyle birçok Selçuklu Türkünün Kırım&[#]8217;a yerleştikleri de açıkça belirtilmektedir. Selçuklu Sultanı&[#]8217;nın dört kızından biri, Berke Han ile evlenmiştir. Bu Selçuklu Hatun&[#]8217;un oğlu İzzettin&[#]8217;e Berke Han tarafından Solhat ve Sudak şehirleriyle havalisi verilmiş, O da buralara iskân etmek üzere Anadolu Türklerini getirmiştir. 1275&[#]8217;lerden sonraki Arap seyyahları Sudak halkının çoğunluğunun Türk olduğunu yazmaktadırlar. Görüldüğü gibi Karadeniz sahilleri Türklerin yerleşme alanıdır.

1475&[#]8217;de Osmanlılar Kefe ve Kırım yarımadasını fethederler. Fakat fethettikleri bölge Türk bölgesidir diyebiliriz. Kırım&[#]8217;a giden gemilerin Zonguldak bölgesindeki koy ve ağızlara uğrayıp geçtikleri de düşünülebilir. Osmanlılar, Venediklilere karşı Cenevizlilere denizlerde ticaret serbestîsi verdiklerinden Türklerle Cenevizliler arasında bir ittifak söz konusudur. Ekonomisi büyük ölçüde kölecilik, tarım ürünleri ve canlı hayvan ticaretine dayalı olan Kırım&[#]8217;dan Karadeniz&[#]8217;in güneyine gemilerle ihracat ve ithalat yapılacağı da açıktır.

Zonguldak bölgesinin Osmanlılar tarafından fethedilip fethedilmediği konusundaki tartışmalara gelince; Amasra hariç, Filyos çayının batısındaki Bitinya bölgesi, Anadolu Selçuklu sultanı tarafından Ertuğrul Gazi&[#]8217;ye tımar ve ikta olarak verilmiştir. Bu yüzden Osmanlıların bu bölgede fethe girişmeleri düşünülemez. İnsanlar kendi topraklarını fethetmezler. Osmanlılar Bizanslıların elindeki toprakları fethetmişler; fakat Selçukluların toprakları zaten kendilerinin olduğu için Bolu, Konuralp vb. yerleri fethetmemişlerdir.

Jean-Paul Roux&[#]8217;un Türklerin Tarihi Pasifik&[#]8217;ten Akdeniz&[#]8217;e 2000 Yıl adlı Kabalcı yayınlarından 2010&[#]8217;da basılmış kitabın 224. sayfasında Anadolu&[#]8217;nun Türkleşmesinde önemli rolleri olan Danişmendlilerden kalan XIII. yüzyılda yazılmış ancak XIV. yüzyıldan kalma Danişmendname adlı kitapta geçen kişilerin kimliklerine bakıldığında bunların adlarının Türkçe olduğu yazılmaktadır. &[#]8220;Bunların Tuğrul Bey&[#]8217;in soyundan gelen Türkler olması hiç de olanaksız değildir&[#]8221; ibaresi bölgenin Türklerle meskûn olduğunu göstermektedir. Anadolu Selçuklularının Ertuğrul Gazi&[#]8217;ye Bitinya havalisini bağışlaması bu bölgenin zaten Müslüman Türk olduğunun göstergesi olarak düşünülebilir. Esasen bölgede Danişmedli, Saltuklu, Yörüklü vb. Türk boylarına ait yerleşim yerlerinin olması ileri sürdüğümüz görüşümüzü de doğrular niteliktedir.