
Zonguldak havalisinde türbe ağacı: Meşelerimiz
09 Nisan 2012 01:34:54
Meşe ağacı kayıngillerden bir ağaçtır. Ak, kara, kızıl meşe, mantar meşesi, palamut meşesi, mazı, yer meşesi gibi pek çok türü vardır. Uzun ömürlü, gösterişli, dayanıklı orman ağacıdır. Bölgede kocameşe, rüzgârlımeşe, pelitmeşesi, kovukmeşesi, meşelik vb. türde yer adlarında da kullanılmaktadır. Zonguldak köylerinde genellikle türbelerde meşe ağaçları vardır. Bölgede meşe kültünün bulunduğunun en iyi göstergesi bu ağaçlardır. Meşe ağacının simgeselliği bölge insanının bir tür kozmoloji anlayışını yansıtmaktadır. Ağacın uzun ömürlü oluşu ve olağanüstü güzelliği onun kutsal ağaç olarak görülmesine de yol açmıştır. Lakin günümüzde kültürel yağmacılığı kutsallaştıran bir anlayış yüzünden türbelerdeki meşe ağaçlarının kökünden sökülmeye çalışılması, kutsal simgelerin sökülüp atılması anlamına gelmektedir. Bu cehaletin nedenleri arasında eğitim sisteminin bilinçli insan yetiştirmediği gerçeği karşımıza çıkar.
Meşe ağaçları kutsal yasa olarak dimdik dururken bu yasayı çiğnemekten korkmayanlar ve kibirli bir hâlde ihlal edenler, bu ağacın trajedisini ortaya çıkarmaktadırlar. Tahripkâr güçlerin açgözlülüğünü ve hırsını gören meşe ağacının kendi trajedisini oynamak zorunda kalması, kan, ölüm ve yıkımını görmesi ne kadar acı bir olaydır? Issız, tehlikeli, soğuk-sıcak zaman tünellerini aşarak büyüyen meşe ağacı kendini kutsallaştıran insanları özlemektedir. Kendisinin bilgeliğini kutsayan insanların torunları günümüzde nasırlaşan duyarsızlıklarıyla türbeleri kutsal dışı alanlara çevirmeye çalışmaktadırlar. Meşe ağacının gözyaşlarından dökülen acı ve ıstırabın farkında olmayanlar açgözlü, hırslı ve kibirli zihniyetleriyle meşe ağacından intikam almaya çalışmaktadırlar. Kutsallarını inkâr eden definecilerin tahrip edici güçleri meşe ağacına musallat olmuştur. Oysa bu olayda meşe ağacının günahı yoktur. Kinli ve kirli niyetlerini faiziyle meşe ağacından çıkarmak isteyenler önceki atalarının kutsallaştırdığı kültürel gelenekleri yok eden torunlar olarak kendi köklerini kesmektedirler.
Meşe ağacının Türklerle olan ilişkisiyle ilgili olarak Selenge yayınlarından 2006 yılında çıkmış Kalankatlı Moses’in Alban Tarihi kitabının 245. sayfasında şu bilgi verilmektedir: Piskopos’un emriyle murdar Aspandiat’ın (Tanrı Han) adıyla bağlantılı olan yüksek ve bol yapraklı palıd (meşe) ağaçlarının en büyüğünü kestiler. Onlar (Hunlar) bu ağaca at kurbanı kesiyor, kanını yapraklarına saçıyor, kellesini ve derisini de budaklarına asıyorlardı. Bu meşe ağacı bütün öteki ağaçların anası sayılıyordu ve bu ağaca Hunlar’ın ülkesinde çokları o cümleden bu Put’u kurtarıcı, hayat verici ve bütün nimetleri bahşedici kabul eden prensin kendisi ve onun bütün ayanları tapıyordu. Dev ağacın kesilmesi hususunda Piskopos’un emrini işiten, kendilerini tahkir edilmiş sayan ve gelecekte mahvolabileceklerini düşünen büyücüler, sihirbazlar ve kâhinler kara cemaati (halkı) önlerine kattılar. Hunlar’ın prensinin ve ülke ayanlarının yanına gelip bağırıp çağırdılar:
Nasıl olabilir de siz şuurlu olarak bizim ve ilahlarımızın düşmanının dediğine yani bu ağacın kesilmesine razı olursunuz? Niçin ona kulak verip atalarınızın yaptırdığı mabetleri ve kurbangahları talan edip yıkıyorsunuz? Hükümdarlar ve prensler, bizim bütün halkımız bugüne kadar bu mabetlere hürmet ediyor, bunlardan ve mukaddes ağaçlardan güzel armağan alıyor, halkımızın sayısını artırıyor, onlardan kuvvet alarak düşmanlarımızın üzerinde galebeler kazanıyorlardı. Siz bu piskoposta ne gördünüz ki onu böyle saygıyla dinliyorsunuz? Niçin ona böyle selahiyat veriyorsunuz ki o sizin ilahlarınızın mabetlerini yıkıp dağıtıyor? Yani siz dev ve cesur Aspandiat’a (Tanrı Han) bu ağaca ibadet edip, kurban kesip ondan güzel hediyeler ve başka istediklerinizi almıyor muydunuz? O, hastaları sağaltıyor, fakir ve yoksulları yükseltiyor, biz kızmar( şiddetli) kuraklıkta ve sıcak günlerde onun kuvveti vasitasıyla yağışlar meydana getirip sıcak, kızmar (kızgın) günleri serinletiyor, bu yağışlar kırları ve ağaçları göğertiyor ve sizin keyfiniz ve gıdanız için meyveleri tatla dolduruyordu. Biz sırf bunun vasıtasıyla yağışları kestiriyor, göklerin gürültüsünü ve yıldırımlarını sakinleştiriyorduk… Yahu pehlivan kuvvetli Aspandiat için yapılan ve kurulan mabet ve ibadetgâhlar olan yerlere ve ülkemizin kayyumu ve halaskârı olan bu güzel ve kalın yapraklı ağaca kim yaklaşabilir ve onlara kim el vurabilir? Bu ağacın dökülmüş yapraklarını veya kurumuş budaklarını ihtiyaçları için toplayan cahiller bile bu ağaç tarafından dehşetli yaralarla delilikle ve hatta ölümle cezalandırılıyorlardı ve onların evleri ve nesilleri bile yok ediliyordu.
Kalankatlı Moses’in Alban Tarihi’nde verdiği meşe ağacıyla ilgili bilgiler gerçekten çok ilginçtir. Öncelikle Türklerin Hristiyanlık’ı kabulde gösterdikleri direnci açıkça ortaya koymaktadır. Zonguldak havalisine gelen Türkler Hristiyanların inanışlarına karşılık kendi dünya görüşlerini savunmuşlardır. Kuman ve Kıpçaklar meşe ağacını oyarak ondan tabutlar da yapmışlar ve onu kutsamışlardır. Müslüman olan Türkler Hristiyanlık ile mücadelede eski inanışlarını da sürdürmüşlerdir. Meşe ağacının olduğu yerleri kutsal kabul edip oraları İslamiyet’le uyuşan türbelere döndürmüşlerdir. Çünkü türbe, içinde büyük bir kimse gömülü olduğu veya ziyaretgâh hâline getirilen mezara denir. Türkler de meşe ağacının bulunduğu yerleri ziyaretgâh kabul edip bayramları veya yağmur dualarını oralarda yaparak eski geleneklerini sürdürmüşlerdir.
Ufuk Tavkul’un Selenge yayınlarından 2009 yılında çıkmış Kafkasya Gerçeği adlı kitabının 141. sayfasında “İri meşe ve pelit ağaçlarını hendek gibi oyup ölülerini içine koyarlar ve sıkıca kaparlar” cümlesinde Kafkasya’da hâlen meşe ağacının kutsal olduğu anlaşılabilir. Bölgenin tapusu olarak görülebilecek olan meşe ağaçları bir inancın halk arasında hâlâ yaşadığını göstermektedir. Bu ağaçlara düşmanlık kendi kültürüne düşmanlıkla aynıdır. Kalankatlı Moses’in kitabında geçen Tanrı Han kavramı meşe ağacının eski Türk dinindeki yerini gayet güzel anlatmaktadır. Meşe ağacı kozmik kutsallığı olan bir ağaçtır. Kötülükleri uzaklaştırıcı, öteleyici, kaderi belirleyici niteliklere sahiptir. Dallarıyla gökyüzünü, gövdesiyle yeryüzünü, kökleriyle yer altı dünyasını (öbür dünyayı) temsil ederek kutsal bir mekân oluşturan bir ağaçtır.
Meşe ağacıyla ortaya çıkan kültürel yapımızı, hafızamızı tazeleyerek, sosyolojik değerlendirmeyle ortaya koymanız, biz akademisyenlere yakışan önemli bir görev olmalıdır. Sizin de sosyoloji üzerine çalışan bir akademisyen olarak, meşe-insan ilişkisini kaybolan değerler açısından değerlendirerek, toplumsallığımızı sorgulamanız, anlamlı bir çalışma olmuş. Hassasiyetinden dolayı size teşekkür etmek gerek...
Meşe ağacıyla ortaya çıkan kültürel yapımızı, hafızamızı tazeleyerek, sosyolojik değerlendirmeyle ortaya koymanız, biz akademisyenlere yakışan önemli bir görev olmalıdır. Sizin de sosyoloji üzerine çalışan bir akademisyen olarak, meşe-insan ilişkisini kaybolan değerler açısından değerledirerek, toplumsallığımızı sorgulamanız, anlamlı bir çalışma olmuş. Hassasiyetinden dolayı size teşekkür etmek gerek...
Sıradan bir nesne olarak gördüğümüz, mangal partilerinde keyif için yakarak tükettiğimiz meşenin inanç tarihimizde meğer ne kadar derin bir anlamı varmış. Tarih, biyoloji, sosyoloji, folklor ve din bilimlerinin metodolojisini kullanarak ufkumuzu açan bunefis yazınızdan dolayı kutluyorum sayın hocam. Bundan sonra soyadlarında ve yer adlarında göreceğimiz "meşe" adlandırmasına bakışımız farklı olacak. Selçuklu ve Beylikler döneminin önemli merkezlerinden olan Erzincan-Divriği-Kemah yörelerindeki meşe sıklığının hikmeti de yavaş yavaş anlaşılıyor. Allah kaleminize güç, ömrünüze izdiyad versin.
Sayın Hocam, Zonguldak değerlerini aydınlatan yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Yöremizin kültürel zenginliğini ve derinliğini ortaya koyan araştırmalarınız, bilgi dağarcığımızı zenginleştirmenin yanında kentimize olan aidiyet duygularımızın gelişmesine ve hemşehrilik bağlarımızın güçlenmesine de katkı sağlayacaktır. Doğma büyüme bir Rüzgârlımeşeli olarak bu yazınız için ayrıca teşekkür ediyorum. Selam ve saygılarımla...
Hulusi GEÇGEL
Kozlu köylerinden ARDIÇ mahallesinden SAKA köyüne giderken hemen yol kenarında 5 adet meşe ağacı vardır.eski mezarların olduğu bu yere türbe denir.Ama biz bunun kaynağını bilmiyorduk.Sayenizde öğrenmiş olduk.Çok teşekkürler hocam saygılar...
- s.
- 1
