Konu güncel politika üzerine değil.


Bazılarınız sıkılacak


365 gün 24 saat boyunca ülkedeki sosyal adaleti sorgulasak yine tam olarak sağlayamayız.


Ancak kabul edilebilir şartlar vardır.


Fakirliğin, kimsesizliğin, yalnızlığın, garibanlığın da bir standardı olmalı.


Bu standart maalesef kömür ve kuru kumanya dağıtmakla olmuyor.


Hak etmeyenlerin yeşil kart aldığı, hak etmeyenlere yeşil kart verilen bu ülkede sesi çıkmayan gariban insanlara kim sahip çıkacak.


Yerel yönetimlerin bu konuda da ciddi sorumlulukları var.


Bazı kesim ve kişilerin ticari çıkarlarını korumak ve devletin üst kademesindeki insanlarla aynı ortamlarda bulunabilmek için &[#]8216;zorunlu hayırsever&[#]8217;liklerine zaman zaman tanık oluyoruz.


Sakın ola ki herkesi aynı kefeye koyduğumu düşünmeyin.


Ancak maalesef bu hayırseverlik işlerini bu anlamda kullanan insanlar var.


Gelelim devletin sosyal adaletine.


Aranızdan &[#]8216;hangi adalet&[#]8217; diyenler olacaktır.


Devletin sağlayamadığı sosyal adaleti bazı dernek ve vakıflar sağlamaya çalışıyor.


Sonra suyunu çıkartanlar kendilerine rant sağlayanlar oluyor.


Bu vakıf ve dernekler siyasi uzantılar doğuruyor.


Ya da siyasiler bu vakıf ve dernekleri ele geçiriyor.


Günün birinde devlet bu vakıf ve derneklere el koymak zorunda kalıyor.


Şaibeler bir birini kovalıyor.


Sosyal devlet yeterince işlese bu işler olmayacak.


Kaldı ki bu dernek ve vakıflar üzerinden yardımlarının cebe indirildiğini düşünen insanların sayısı artıyor.


Güven sorunu başlıyor.


Arada olan gariban ve devletin şefkatine muhtaç insanlara oluyor.


Hayat şartları ve iş kazaları Beycuma beldesinde yaşayan Recep Taşten, eşi ve iki çocuğunu devlete muhtaç etmiş.


Trilyonları harcayan devlet adamı görmemiş.


Şimdi barakada yaşıyor


Çocuğunu görmemiş.


Yani Güneydoğu ve Doğu&[#]8217;dan yaşanan bu fakirlik bizde de misliyle var.


Ancak orada &[#]8216;Kürt sorunu&[#]8217; başlığı altında eksik fazla çalışmalar yapılıyor.


Zonguldak&[#]8217;ın dağlık bölgelerinde ser sefil yaşayanların sesi bile çıkmıyor.


Devlet hazır yakalamışken ensesine iki tokat atıp elindeki ekmeği de alıyor.


Günün birinde bir gazeteci çıkagelirse tesadüfen belki haber olur da devlet sahip çıkar.


Bu kişilerin devlet dairesinde bir yakın tanıdığı, bir torpili yoksa çözüm yok.


Yahu ekmeğin, barınmanın, sağlığın torpile ihtiyacı olur mu?


Maalesef oluyor.


Ne manzaralar gördük.


Bu manzaraları bundan sonra daha fazla göreceğiz.


Bu manzaraları bundan sonra size daha fazla aktaracağız.


Belki o zaman hepimiz devletin paralarıyla ya da alın terimizle kazandıklarımızla çarçur ederken daha fazla düşünürüz.


Devletin yetmediği yer de biz de bir çocuğun eğitimine karınca kararınca katkıda bulunur, üşümemesi için bir palto ve ekmek alabiliriz.


Devletin adil olamadığı yerde hiç olmazsa biz adil olalım.



Toptan -Erdoğan-Türkmen-Koçal- Köktürk


Ak Parti&[#]8217;nin Sayın Milletvekillerini biraz konuşalım mı?


TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan tarafsızlık politikasını sürdürmek isterken acaba ucu Zonguldak&[#]8217;a fazla mı dokunuyor?


Sayın Fazlı Erdoğan acaba ne yapıyor. Kendisi için değil Zonguldak için ne yapıyor.


Şimdi bana tutup; &[#]8216;El insan Atilla kardeşim&[#]8217; diyebilir


Gelelim Polat Bey&[#]8217;e.


Açık sözlü olmasını seviyoruz.


İyi de yeterli mi?


Yani Polat Bey Zonguldak&[#]8217;a yapılanları yeterli buluyor mu?


Fazlı Bey yeterli buluyor mu?


Köksal Bey yeterli buluyor mu?


Zaman hızla akıp geçiyor.


Hadi Filyos&[#]8217;u geçtik.


Ya diğer tartışmalar.


Diğer beklentiler.


Diğer sorunlar.


Diğer sözler.


Onlar ne olacak.


CHP Milletvekillerinin kulaklarını çınlatmadan edemeyeceğim.


Onlar da bir âlem.


Hayatı muhalefet olarak görmemek lazım.


Ancak çıkıp sorunları hatırlatmak lazım.


Sayın Koçal&[#]8217;ın Kültür Bakanından talebine olumlu yanıt alması ne kadar güzel bir şey.


Ama biz daha fazlasını istiyoruz.


Bahane kabul etmiyoruz.


Lütfen hiç kimse kırılmasın gücenmesin.


Bizimkiler galiba işi bayağı bir gevşettiler.