Başbakan Erdoğan, Ak Parti Grup Toplantısı&[#]8217;nda medyaya da sert mesajlar göndermiş. Bu seferki eleştirileri diğerlerinden biraz daha farklı.
Haftanın altı günü yazı yazan bir köşe yazarı olarak çok alındım!
Bakın ne diyor Başbakan:
"Bu planlı haberleri yayınlayan bu türden sipariş haberler var. Bugün bir tane var. Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur diyor. Ne kadar güzel. Siz köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur. Geçmişte bir köşe yazarı haftada bir ya da iki yazı yazardı. Ama şimdi bunlar her gün bırak yarım saatte bir köşe yazısı yazabiliyorlar. Bunlar kendilerinin söyledikleri. Şimdi ise yarım saatte anında sipariş hemen bir yazı. Bu hale geldi. Bunların yaptıkları tahrikten başka bir şey değildir. Bunlar barış, millet ve devlet düşmanlarıdır. Bunlar çok partili hayata geçerken de rahatsız oldular, bunlar Boğaziçi köprüsü yapılırken de rahatsız oldular.
Küresel sermayeden de rahatsız oldular. Bunlar AB´den de Kıbrıs sorununun çözülmesinden de rahatsız oldular. Bu süreçte herkes sözünü ölçerek, biçerek tartarak on kez düşünerek söylemelidir. Dedikodu küçük insanların siyaset yöntemidir. Kimse Ak Parti´yle milletin arasına giremez"
Çok güzel.
Başbakan´ın yalan haberler, aslı astarı olmayan yazılan çizilenlerle ilgili sözlerine katılıyorum.
Herkes sözünü ölçerek, tartarak söylemelidir, yazmalıdır. Bunlara kimsenin itiraz edeceğini de zannetmiyorum.
Gel gelelim uygulamalar maalesef böyle olmuyor. Başbakan´ın; "Siz köşe yazarları, ne kadar az yazarsa ülke o kadar huzur bulur" sözleri tam anlamıyla bir talihsizlik.
´Herkese demokrasi, halka demokrasi, daha fazla demokrasi´ diyerek kendisine verilen demokratik imkanların ışığında ülkeyi yönetme şansına kavuşmuş bir Başbakan´ın söylememesi gereken sözler.
Başbakan´ın bu sözlerinden dolayı şimdi düşünüyorum. Acaba daha az yazı yazsam Zonguldak daha mı fazla huzurlu olur? Yani ben şimdi zaman zaman yazdıklarımla kentin huzurunu kaçıran adam mıyım? Pusula´nın Başyazarı olarak haftada bir gün yazsam, orada Ak Parti döneminde Zonguldak´ın ne kadar geliştiğini, büyüdüğünü falan anlatsam bu memleket daha huzurlu olur mu acaba? Zonguldak´ın son 30-40 yılda nasıl rezil bir mantıkla yönetildiğini, kentsel ve sosyal yaşamın her alanında bu kentin insanlarının nasıl ihanetlere maruz bırakıldığını hiç yazmazsak Zonguldak daha mı huzurlu olacak? Mithatpaşa Tüneli konusunda Ak Parti´nin yandan yandan kaçmasını görmesem trafik sorunu biter mi mesela? Ya da kentin tam merkezindeki Kültür Müdürlüğü´ne bağlı tek sergi salonunun neden yıllardır yapılama-dığının hesabını sormasam, sanatseverler daha mı huzurlu olur? Milletvekillerimiz, Belediye Başkanlarımız, seçilmişler, atanmışlar, sorumlular daha huzurlu olabilir.
O zaman halkın huzurunu kim soracak?
Madem Zonguldak huzur bulacak, yazmayalım o zaman!

Seçilmişler de yargılanmalı?


Zonguldak´ı yönetmek için çok büyük sözler verdiler. Vere vere bitiremediler. Nice beş yıllar geldi geçti. Öyle zaman oldu ki verdikleri sözlere kendileri de inanmadılar. Zonguldak hep mağdur edildi. Zonguldaklı mağdur edildi. İçinden çıkılmaz bir kent bıraktılar bizlere. Türkiye´nin marka şehri bugün yaşanmaz hale geldi. Kentin tarihi dokularını yerle bir edenler, sözlerini tutmayıp halkı kandıranlar bugün aramızda gururla dolaşıyor. Siyasetin şemsiyesi altına sığınarak kurtulanlar aramızda dolaşıyor. ´Siyaseten´ diyerek halkı kandırmanın bir cezası olmalı. Azdır, çoktur bunu bilemem. Ama artık kenti yönetirken sözlerini tutmayanlar adliyelerde yargılanmalı.


Öğretmenevi´nin ihalesini kim alacak?


Kamu ihalelerinde yaşananlarla ilgili yerli firmaların belli ki sabrı taşmış. Kendisi de müteahhit olan Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı İrfan Gül, komisyon üyelerinin yabancı firmalardan istenmeyen belgeleri Zonguldak firmalarından isteyerek, elemek için yoğun çaba sarf ettiklerini açıklamış. Örnek olarak da geçtiğimiz günlerde ihalesi yapılan Maden Müzesi´ni gösteriyor. İrfan Gül geç bile kaldı.
Yaklaşık bir buçuk ay önce TSO ve diğer kurumların bu konularda neden sessiz kaldığını sorgulamıştım. TSO ve ilgili kurumların İhale Kanunu ihlal edilmeden yerli üreticiyi desteklemesi gerektiğini söylemiştim. Çünkü birinci tercihin dışarıdan gelen firmalar olduğu yönünde çok ciddi iddialar var. Onun da ötesinde şehir dışından gelen firmaların tercih edilme nedenleriyle ilgili görüşler de çok tartışılacak cinsten. Gül açıklamasında Maden Müzesi´nden bahsetmiş ancak başka bir noktalar da var. Mesela sadece inşaatçılarla ilgili değil bu söylentiler. Diğer satın almalarda da benzer tartışmalar yaşandı geçmişte. Mesela inşaatı tamamlanan Öğretmenevi&[#]8217;ne alınacak mobilya ve diğer malzemelerle yapılacak ihalenin sonucu bu aşamada daha bir önem kazandı. İhaleyi kim alacak? Ankaralı firmalar mı, Bursalı firmalar mı, İzmitli firmalar mı, Zonguldaklı firmalar mı? Onu da bekleyip görelim.